Sizler için tüm detaylarını derlediğimiz İtalya gezilecek yerler yazımızı inceleyerek, şehrin her noktasına hakim olabilirsiniz
Her yıl milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen İtalya’nın turistik noktalarının yanı sıra, az bilinen muhteşem noktaları da bulunmaktadır.
Listemizin ilk sırasında;
Milano’yu Milano yapan mekanlardan biri de Duomo. İtalya’dan bulunan en büyük katedral olan bu görkemli eserin yapımı tam 500 yıl sürmüş. Duomo, aynı zamanda bu alandaki meydanın da adı.
Katedralde, ziyaretçileri Rönesans döneminin ünlü eserleri ve her kilisede rastlanan mum dikme alanları karşılıyor. Kimilerinin, iyi şans getirmesi için de mekanın bronz kapısını ellediklerini not düşelim.
Roma’ya adım attığınız an, gitmeyi düşündüğünüz ilk yer Kolezyum olmalı; oteliniz bile değil! Kolezyum, M.S. 80 yılında gladyatörlerin dövüşmesi için yapılan, Antik Roma’nın en büyük amfi tiyatrosu. Roma’nın tam göbeğinde yer alan bu 50.000 kişi kapasiteli ihtişamlı mekan, şimdilerde gladyatör savaşçılarını değil, sizleri bekliyor. 🙂
Roma’nın en önemli sanat merkezlerinden biri olarak gösterilen Borghese Galerisi; resim, heykel ve antika koleksiyonlarıyla tüm dünyadan sanatseverleri bünyesinde ağırlıyor. Flaminio Ponzio tarafından tasarlanan müze binasının muhteşem görüntüsü ise göz dolduran güzellikte. Barocci’den tutun da Bernini’nin ve hatta Titan gibi sanatçıların dünyaca ünlü tablolarına ulaşabileceğiniz müze, şehirde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri.
Roma’nın en ünlü yapılarından biri de Vittorio Emanuele Abidesi.. 1885 yılında Giuseppe Sacconi tarafından yaptırılan yapı, İtalya Kralı II. Vittorio Emanuele’yi onurlandırmak yaptırılmış görkemli bir bina… Saf mermerden yaptırılan yapının ihtişamlı merdivenleri ve heykelleri ise dudak uçuklatan cinsten. Yapının hemen girişinde ise pek çok sanatsal koleksiyonunu gezebileceğiniz küçük bir müze yer alıyor. Ziyaret etmenizi tavsiye ederiz!
Antik Roma döneminde hamam kültürüne oldukça önem verilirdi. Banyo ve tuvalet ihtiyaçları için bölge hamamları açılır ve bu noktalar, halk tarafından toplu şekilde kullanılırdı. Hamamların içerisinde spor salonundan tutun da sauna, spa ve havuz gibi bölümlere yer verilir, halkın toplanma noktalarından biri olarak kabul edilirmiş. O dönemden günümüze kadar gelen Roma’nın en zengin kaplıca kompleksi ise Caracalla Hamamı…. 1600 kişilik kapasitesiyle şehrin en önemli toplantı merkezlerinden biri olan hamamın, M.S 212 yılında yaptırıldığı ve toplamda 300 yıl hizmet verdiği ise verebileceğimiz bilgiler arasında.
Şehrin simgesi olmuş, 167 m uzunluğundaki kule, sinagog olarak inşa edilmiş ama hiç bu amaçla kullanılmamış. İtalya’nın Eiffel Kulesi diyebileceğimiz kule, neo-klasik tarzda 1888 yılında yapılmış ve tüm cazibesiyle şehrin ortasında yükseliyor.
İtalya’nın Harran’ı diyebileceğimiz Alberobello, meşhur trulli evleri’nin en yoğun olarak görüldüğü noktalardan biri. Şehir, tarihi dokusu sayesinde 1996 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor.
18.yy Barok stilindeki katedralde, Savoy Hanedanlığı’nın mezarları var. Bir tepe üzerinde yapılmış oldukça yüksek yapı tüm şehri önünüze seriyor.
Villa San Michele, Capri’nin büyüsüne kapılmış ve ömrünün 56 yılını bu adada geçirmiş olan Axel Muthe’nin inşa ettirdiği görkemli bir yapıdır. Anacapri’de inşa ettiği evinin Yunan tapınaklarına benzemesini isteyen Munthe, evinin içerisini büstler, sfenksler ve sütunlarla süslemiştir. Günümüzde müze olarak kullanılan bu eve 8 Euro karşılığında girip, muhteşem Capri manzarasını izleyebilirsiniz.
Şehrin en hareketli meydanlarından biri olan Navona Meydanı’nda yer ala Dört Nehir Çeşmesi, Bernini tarafından tasarlanmış meydanın en ünlü çeşmesidir. 1651 yılında Papa Innocent X anısına yaptırılan çeşmede yer alan dört tanrı tasviri birer mimarlık harikası olarak gösterilir.
Çeşmenin tasarımı ise bir yarışma sonucu seçilmiş. Dört kıt’ada dört nehrin tanrılarının tasvir edildiği anıt çeşmedeki nehirler ise Afrika’daki Nil, Asya’daki Ganj, Avrupa’daki Tuna ve Amerika’daki Plata nehirleridir.
Roma’da mutlaka görmeniz gereken yerlerden bir diğeri de Capitol Tepesi… Şehrin en ünlü yedi tepesinden en yükseği olan bu tepe, 16. Yüzyıldan günümüze kadar gelmiş. Capitol de birden fazla tarihi kalıntı ve Orta Çağ esintilerini görebilmeniz mümkün..
Dönemin ünlü mimari Michelangelo tarafından yeniden düzenlenen alan, günümüzde turistlerin akın ettiği merkezlerden biri. 🙂
Roma Katolik kiliselerinin ana merkezi olarak gösterilen St. John Lateran Bazilikası, 4. Yüzyılın başlarında Laterani ailesi tarafından yaptırılan dini bir yapı.Tarih boyunca pek çok olaya şahitlik eden bazilika, 897 yılında pek çok yangın ve depremle karşılaşmış ancak birkaç restorasyon çalışmasına rağmen orijinal halini korumaya devam etmiştir.
1870 yılına kadar İtalya’da yaşayan papaların hükümdarları kutsadığı bazilika, günümüzde şehrin en çok ziyaret edilen gezi noktaları arasında yer alıyor.
Şehrin simgesi haline gelen Pisa Kulesi, 1063 yılında yaptırılan Pisa kentinin Piazza dei Miracoli meydanında yer alan İtalya’nın dünyaca ünlü yapılarından biridir. 56 metre yüksekliğindeki kulenin tepesine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılmakta ve turistler bu noktada fotoğraf çektirebilmek için uzun kuyruklar oluşturmaktadır.
Temelde düz olarak inşa edilen çan kulesi, yapının yer aldığı toprak elverişsiz olduğu için çökmek yerine eğilmeye başlamış ve bugünkü halini almıştır.
Pisa’nın sanata verdiği önemi en net şekilde görebileceğiniz Opera Del Duomo Müzesi, 1986 yılından beri hizmet veren şehrin etkileyici sanat merkezlerinden biri.
Orta Çağ’dan kalma heykelleri gözlemleyebileceğiniz müzede, 19. yüzyılın başından itibaren bir dizi restorasyon çalışmasından geçen müzenin yer aldığı tarihi binanın, ihtişamlı mimarisi de görenleri kendine hayran bırakmaktadır.
15- Santa Maria della Grazie Kilisesi
Milano’ya gelip de, bu kiliseyi gezmemek olmaz. Leonardo da Vinci’nin ünlü “Son Akşam Yemeği” eseri bu kilisede bulunuyor. Bu şahaserin hikayesini de kısaca özetleyelim: 15. yüzyılda yapılan eser, Hz. İsa’nın havarileriyle birlikte yediği son akşam yemeğini anlatıyor.
Santa Maria della Grazie Kilisesi, Milano’ya gelen tüm turistlerin ilk durak noktalarından birini oluşturuyor. Bu yüzden siz siz olun, biletinizi önceden ayarlayın. Son dakikada, kapının önünde kalmayın!
Kolezyum’un ardından rotanız tabii ki Aşıklar Çeşmesi olmalı. Asıl adıyla Trevi Çeşmesi’ne giderek, arkanız dönük bir şekilde, omuzlarınızın üzerinden para atabilirseniz, Roma’ya tekrar geleceksiniz demektir!
Burada toplanan paralar, yardım kuruluşlarına bağışlanıyor. 1762 yılında inşa edilen bu çeşme, Barok tarzıyla görenleri kendine hayran bırakıyor.
Yolumuz Roma tarihine düşmüşken, Pantheon’u görmemek ayıp olur. Dünyanın en iyi korunmuş antik yapılarından olan Pantheon, dünyanın ilk kubbe şeklindeki tavanına sahip.
Bu muhteşem yapıyı görünce, M.S. 126 yılında inşa edildiğine inanmakta güçlük çekeceksiniz! 🙂
Eğer tam bir sanat meraklısıysanız, hazır buralara gelmişken biraz da alışveriş yapmak istiyorsanız, Navigli tam size göre. Sevimli antikacılar, sanat galerileri ve ikinci el dükkanları ile bu sevimli mahalleye tekrar tekrar gitmek isteyeceksiniz.
Galerilerden bahsettiysek de, bu bölgeyi sakin sessiz bir yer sanmayın. Navigli, dinamik sosyal yaşantısı ve eğlence dolu gece hayatıyla, son zamanlardaki en popüler yerlerden biri.
Putti Çeşmesi, Pisa Kulesi’nin hemen önünde yer alan şehrin tarihi çeşmelerinden biridir. Çocuk melekler olarak tasvir edilen üç çocuk heykelinin yer aldığı anıt çeşme, sanat severlerin dikkatle incelediği şehrin en önemli heykel çalışmalarından biri olarak kabul edilir.
20. yüzyıl zamanlarına ait 4 binin üzerinde eser bu müzede sergileniyor. Sergilerin yanı sıra İtalyan kültürünü anlatan, tanıtan, araştırmaya sevk eden çalışmalar yapılıyor. Haftanın her günü ziyaret edebileceğiniz müzede rehberli turlar tercih edebilirsiniz.
Sanattan bahsetmişken, dünyanın en büyük opera binalarından birisi olan La Scala’yı es geçmemek büyük bir ayıp olur. 1778 yılından beri hizmet veren bu devasa binada, birçok ünlü opera eserini izleyebilirsiniz. Yine de işinizi garantiye alın ve yerinizi şimdiden ayırtın deriz.
Dünyanın en büyük müzelerinden biri olarak gösterilen Vatikan Müzeleri, şehrin Roma Katolik kilisesi tarafından Rönesans döneminde inşa edilmiş dikkat çeken yapılardan biridir.
Dünyanın en ünlü heykellerine ev sahipliği yapan müzede toplamda 53 galeri yer almakta; Carla Carra ve Giorgio de Chirico gibi modern sanatçıların din temalı resimlerini ve heykel çalışmalarını da görebilmeniz mümkün.
Gerçek bir alışveriş tutkunuysanız, bu adı daha önce mutlaka duymuşsunuzdur. Galleria Vittorio Emanuele II, 1877 yılından beri hizmet veren, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri. İçerisinde yok yok; Lüks mağazalar, gurme restoranlar, devasa cam bir kubbe ve görkemli bir mimari. Bu adın moda dünyasındaki önemine dair kısa bir not düşelim. Prada’nın 1913 yılında açılan ilk mağazası da bu heybetli alışveriş merkezinde bulunuyor. Tüm moda severler buraya!
Tarihi hikâyesi ve doğal örtüsü sayesinde dünyaca bilinen bir göldür. Como’nun geçmişi buzul çağlarına kadar uzanıyor. Göl etrafında konumlanan kaleler, evler, ormanlar ve nehirler turistlere çeşitli alternatifler sunuyor. İsterseniz tek günde gezebilir veya konaklayıp, gezeceğiniz yerleri yavaş yavaş keşfedebilirsiniz.
Sırada Roma Forumu var. Eski Roma’da festivallerin düzenlenip kutlamaların yapıldığı ve ticaretin merkezi olan bu forum, tapınaklarıyla sizi bekliyor. Titus Kemeri, Antonius ve Faustina Tapınağı, Septimius Severus Kemeri ve Satürn Tapınağı ile büyülenmeye hazır olun. 🙂 Roma gezilecek yerler hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Bu ünlü İspanyol Merdivenleri, adını hemen aşağısında yer alan İspanya Meydanı ve İspanya Büyükelçiliği’nden alıyor. Eğer Roma’ya gitmişseniz, turist kontenjanından yerinizi alın ve bu merdivenleri mutlaka görün. Hatta oturun ve bir bardak İtalyan kahvesi için.. 🙂
Şehrin en ilgi çekici noktaları arasında ilk olarak ‘’Cenova Kraliyet Sarayı ‘’ yer alıyor. 1643-1655 yılları arasında yapılmış olan saray, UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi’ne alınmıştır. Balbi Caddesi’nde bulunan yapının zaman içerisinde değişikliklere uğradığı görülse de hala birçok bölümü orijinalliğini korumaktadır.
18.yüzyıldan kalma bu şato içerisinde Aynalar Galerisi,Valerio Castello Salonu, Şapel Galerisi’ni ziyaret ederek şık tasarıma sahip birbirinden güzel eserleri görebilirsiniz.
Santa Maria Cosmedin Kilisesi’nde yer alan Bocca della Verita, mermer üzerine insan yüzü şeklinde yapılmış bir kabartma. Hakkında pek çok rivayet olan parçaya ismini veren Bocca, halk tarafından Tiber Nehri’nin antik dönem tanrısı olarak söylenir. Kabartma hakkındaki hikayelerden biri ise bir yalan dedektörü görevi görmesi. 🙂
Söylenenlere göre Orta Çağ’dan kalma kabartmaya elini sokan birisi yalan söylediği taktirde eli ısırılırmış. Efsane, kocasını aldatan Romalı bir imparatoriçenin kabartmanın ağzını kullanarak kocasını kandırmasıyla başlar ve günümüze kadar gelir.
Bu efsaneyi bilen herkes ‘’Gerçeğin Ağzı’’ olarak bilinen bu kabartmayı ziyaret etmeye gelir. 🙂
Bologna’ya Orta Çağ’ın Manhattan’ı denirse Torri degli Asinelli e Garisenda kesinlikle ikiz kuleler olur. Kentin girişinde, kritik bir konumda yükselen kuleler, o tarihlerde askeri işlev görüyordu.
11. yüzyılda inşa edilen Asinelli Kulesi yaklaşık 100 metredir ve Bologna’daki en yüksek kuledir. En tepeye ulaşmak için 498 merdiven çıkmalınız. Böylece şehrin sokakların, tepelerini, anıtlarını kolayca seçebilirsiniz. Ayrıca bu kulede birçok bilimsel gözlem de yapılmıştır.
İtalya’nın en büyük üçüncü nehri konumundaki Tiber Nehri, Roma’nın simgesi haline gelmiş akarsulardan biri. Hakkında pek çok efsanenin konuşulduğu nehrin tanrısı olarak ”Tiber’in Cornucopia” gösterilmiş.
Nehir kenarında yer alan şehir parkında, nehre karşı keyifli bir yürüyüş yapabilir, muhteşem fotoğraflar çekilebilir, eğlenceli bir piknik molası verebilirsiniz.
Erken Hristiyan sanatının örneklerini görebileceğiniz Roma Mezarları, M.S 2. Yüzyıldan itibaren şehirde kaybedilen önemli isimlerin naaşlarının yer aldığı bir mezarlıktır. Yer altında bulunan mezarlar, sanat tarihi içinde oldukça önemli örnekler sunmakta, turistlerin ilgisini büyük ölçüde çekmektedir. Fresk ve heykeller ile de karşılaşacağınız mezarlık, Roma’nın en ilgi çekici ziyaret noktalarından biri.
Biraz mola vermek, şirin bir kafede oturmak ya da leziz İtalyan mutfağında makarnalara gömülmek istiyorsanız, istikamet Piazza Navona. Üç çeşmenin yer aldığı bu tarihi meydanda, en ünlü çeşme Bernini’ye ait olan, “Dört Nehir Çeşmesi”. Ayrıca bu ünlü meydanda, sokak sanatçılarına resminizi çizdirebilirsiniz.
Adanın ulaşımı kolay plajlarından Porto Istana Plajı, tertemiz denizi ve yumuşacık kumlarıyla gözlerden uzak bir tatil düşleyenler için harika bir adres… Küçük kafe ve büfelerin yer aldığı plajda alkollü alkolsüz içeceklerin tadına bakabilir, aperatif yiyecekler ile karnınızı doyurabilirsiniz. Bölgeye ailecek seyahat edenlerin ilk tercihi olan Porto Istana‘da, çocuklu aileler ile sıklıkla karşılaşabilirsiniz.
Capri’nin en turistik noktalarından olan Mavi Mağara, uzun yıllar boyunca Romalılar tarafından banyo olarak kullanılmış, görselliğiyle büyüleyen bir mağaradır.
60 metre uzunluğunda, 25 metre genişliğinde olan mağaranın içerisine giren güneş ışıklarıyla beraber mağara duvarları mavi renge bürünmektedir. Mağaranın içerisine girmek istiyorsanız düzenlenen turlara katılıp küçük kayıklarla mağaraya giriş yapabiliyorsunuz.
Kimi zaman gelgitler sebebiyle mağaraya girişiniz oldukça tehlikeli bir hal alabilir. Bu tür durumlarda can güvenliğinizi tehlikeye atmamanızı ve rehberler olmadan mağara içerisine girmeye çalışmamanızı öneriyoruz.
20.yüzyılda Freidrich Afred Krupp tarafından Capri’de inşa ettirilmiş olan bahçeler önceleri Krupp Bahçeleri olarak anılıyordu. Capri’nin zengin bitki örtüsünü ve canlı çeşitliliğin görebileceğiniz Augustus Bahçeleri, birbirinden güzel süs bitkilerine ev sahipliği yapmaktadır. Adanın yüksek noktalarından birine kurulmuş olan bahçelerden muhteşem Capri manzarasını, mis gibi kokan çiçekler arasında izleyebilirsiniz.
Şehrin kalbinde bulunan güzel bir müze olan arkeoloji müzesi, çağlar boyunca şehrin tarihine muhteşem bir bakış açısı sunar. Piazza Maggiore’de bulunan müzeye kolayca ulaşabiliyorsunuz. Çok sayıda koleksiyon 9 bölüme ayrılmış. Tarih Öncesi, Etrüsk, Kelt, Yunan, Roma, Mısır ve Nümizmatik bunlardan bazılarıdır. Koleksiyon geniş olduğu için saatlerce eserleri dolaşabilirsiniz.
Piazza Maggiore’deki büyük heykeli (çeşme) fark etmemek imkansız! Giambologna olarak da bilinen Jean de Boulone tarafından tasarlanan çeşme, zahmetlerle yapılmış. Sanatçı bu eserinde Lord Neptune’ün bronz figürünü 4 kıtanın nehrini temsil eden meleklerle görüntülemiş. Bunlar; Amazon, Dandu, Nil ve Ganj’dır.
Çeşme bir zamanlar Neptün gibi iktidardaki Papa’nın gücünü de ima etti. Şehirde yüzlerce çeşme olmasına rağmen turistlerin en çok ilgi gösterdiği yer burasıdır. Jean de Boulone’un tasarımına dikkatli bakacak olursanız Maserati’nin logosuna da ilham verdiğini anlayacaksınız.
1891 yılında yapımı tamamlanan alışveriş merkezi hac şeklindeki mimari tasarımı ve tamamen camdan yapılmış olan kubbesiyle ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Birçok cafe ve mağazanın bulunduğu Galleria Umberto I mozaiklerle kaplı olan zeminiyle de oldukça özel bir yer olduğunu bizlere hissettiriyor.
Roma’nın en ünlü sütunu denince akla Traianus Sütunu geliyor.. İmparator Traianus tarafından MS. 113 yılında Romanya’ya yapılan seferlerin zaferle sonuçlanmasının anısına yaptırılan sütun, 40 metre yüksekliğindeki dev bir yapı..
Sütunun bir diğer önemli özelliği ise Traianus’un ölümünün ardından kendisinin ve eşinin küllerinin sütunun içinde yer alan oyuk kaidesinin içine eklenmesidir. Birkaç restoreden geçtikten sonra orijinal halini korusa da sütunun tepesinde yer alan Trainus heykeli, Aziz Petrus’un heykeli ile değiştirilmiş, onun dışında sütun üzerinde yer alan savaş sahnelerini anlatan kabartmalar aynı kalmıştır.
Napoli tarihi bölgelere sahip olduğu kadar modern alanlara da sahip bir şehir. Piazza del Plebiscito da Napoli’nin birçok konser verilen oldukça etkileyici yeni nesil meydanlarının başında geliyor.
İtalya’nın geneline bakacak olursak, ülke çapında en büyük dördüncü tiyatrodur. Tiyatro, ünlü Raffaele Armenise tarafından boyanan iç kısımlarla 1903’de yapılmış. Ne yazık ki 1991’de kundaklama sonucu alev alarak tamamen kül oldu.
2006’da yeniden inşa edilen tiyatro, açılışını 2009 yılında Beethoven Dokuzuncu Senfoni performansıyla yaptı. Yaklaşık 8 yıl içinde birçok etkileyici performans sergilendi.
Vatikan’da yer alan Sistine Şapeli, Papa’nın yaşadığı Apostol Sarayı’nda 1483 yılından beri varlığını koruyor. Günümüzde Hristiyanlık için önem arz eden şapel bir yanda da Papa’nın etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Bir dizi restore çalışmasından geçse de şapelin tavanı dönemin en önemli ressamı Michelangelo tarafından yapılan ”Son Hüküm”portresi ile çevrili…
Musa’nın Hayatı ve İsa’nın hayatını anlatan fresklerle süslü şapelin bu bölümü ise Sandro Botticelli, Pietro Perugino, Pinturicchio, Domenico Ghirlandaio ve Cosimo Roselli gibi Rönesans ressamları tarafından yapılmış.
Roma’da yer alan kaleler arasında en önemlilerinden biri olan Kutsal Melek Kalesi, köklü bir tarihe sahip. Başlangıçta Roma İmparatoru Hadrian tarafından ailesi ve kendisi için bir tür türbe olarak kullanılan müze, daha sonra papazlar için dini bir yapı haline geldi.
Günümüzde ise bir zamanlar Roma’nın en uzun binası olan bu yapı, müze olarak hizmet veriyor. İçerisinde Roma İmparatoru Hadrian’ın mezarı ve başka önemli isimlere ait mezarlar da yer alıyor.
Sizler için derlediğimiz İtalya yazımızı nasıl buldunuz? Düşüncelerinizi bizlerle yorumlar kısmından paylaşabilirsiniz.
Hayallerinizi süsleyen İtalya tatiline çıkmak için ne bekliyorsunuz? İtalya seferlerine ait fiyatları inceleyebilir, avantajlı fiyatlardan faydalanabilirsiniz.
İtalya gezilecek yerler ile ilgili merak ettiklerinizi aşağıda yer alan yorumlar kısmından bizlerle paylaşabilir, yazımızın geliştiricilerinden biri olabilirsiniz.
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…
Yorumları Gör
Merhaba , elinize sağlık gerçekten çok başarılı bir paylaşım olmuş , kendim buraların bir çoğuna gittim :) sanki gezidiğim yerleri siz anlatiyormuşsunuz gibi hissettim kendimi