Dünya halklarının hafızalarında yer eden ve eşsiz mimarileri ile uzun yıllar kendinden bahsettiren mimari eserler, dünyanın 7 harikası listesinde yerini alıyor. Benzersiz bir zekâ ve hayal gücünün ürünü olan bu yapılar, arkalarında öngörülemeyen hikâyelere sahipler. Birçoğu günümüze dek mevcudiyetini koruyamamış olsa da sahip oldukları güzellik ile tarih sayfalarında adından sıkça bahsettiren dünyanın 7 harikası, aynı zamanda geçmişte yaşayan insanların hayatlarına da ışık tutuyor. Mevzu bahis bu yapılar amansız gezginlerin bugün dahi en çok ziyaret ettiği yerler arasında bulunmakta. İnşa edildiği günden beri isimleri farklı medeniyetler tarafından anılan ve geçmişten günümüze şöhretlerinden hiçbir şey kaybetmeyen dünyanın yeni ve eski 7 harikasını sizin için derledik.
Keops Piramidi, Mısır’ın başkenti Kahire’de yer alır ve Büyük Piramit olarak da bilinmektedir. Üç piramidin en eskisi ve en büyüğü olan Keops Piramidi, firavun Khufu için 20 senede inşa edilmiştir. Piramitte üç oda ve birçok odacık tespit edilmiştir. Günümüzde içerisindeki odalara ‘’kral odası’’ ve ‘’kraliçe odası’’ isimleri verilmiştir. Kraliçe odası, adından tarih boyunca çok söz ettiren Sirius yıldızına bakmaktadır. Kral odası ise Orion takımyıldızına yönelik inşa edilmiştir. Firavun Khufu’nun mezarı olan bu dünyanın en büyük insan eli ile inşa edilen yapısının, Khufu’nun veziri Hemon tarafından yaptırıldığı tahmin edilir. Piramit ile alakalı en ilginç durumlardan biri de eski Mısırlıların yapıyı, pi sayısını kullanarak hesap etmiş olmalarıdır. Keops Piramidi yapımında 2.3 milyon taş blok ve 3 milyon kaya kullanılmıştır. Kayaların her birinin ağırlığı 2,5 tondur. İnsan vücudunun kapasitesi düşünüldüğünde tonlarca ağırlığın Nil Nehri sayesinde taşındığı düşünülür. Piramit içerisindeki kayalar o denli muntazam yerleştirilmiştir ki aralarına bugün bile bir kağıt sokmak mümkün değildir.
Günümüze ulaşamayan dünyanın 7 harikasından biri olan Babil Asma Bahçeleri’nin, Babil’in kralı II. Kral Nebukadnezar tarafından inşa ettirildiği düşünülmektedir. Eserin bugüne ulaşan herhangi bir kalıntısı bulunmamakla birlikte bir efsaneden ibaret olma ihtimali de mevcuttur. Bununla birlikte eski kaynaklarda bahçe ile ilgili yazı ve tasvirlerin yer aldığı bilinmektedir. Söylendiği üzere Babil Asma Bahçeleri’nin Kral II. Nebukadnezar’ın doğduğu yeri özleyen karısı Kraliçe Amitis için yaptırılmıştır. Yeryüzünde yaratılan cennet olarak bilinen Babil Asma Bahçeleri, uzun ve kısa boylu ağaçlar, çayırlar, yüksek duvarlar ve sütunlardan oluşmaktadır. Kraliçe, dağlık bir bölge olan Media denilen bölgede büyümüştü. Dolayısıyla dağlık bir alan görünümündeki bu bahçeyi çok sevmişti. Dışarıdan bakıldığında yapı, eğimli olması nedeni ile tiyatroları andırıyormuş. Büyük İskender’in Babil Asma Bahçeleri ile ilgili tarihi metninde bahçede uzun ağaçların neredeyse bir duvar büyüklüğünde olduğunu ve yapının taştan yapılan kolonlar ile desteklendiği yazılmıştır. Bahçedeki ağaçlar meyve de vermektedir. 4. Yüzyılda Strabon, bahçenin dikdörtgen şeklinde olduğunu ve kemerli tonozlar ile inşa edildiğini, Fırat Nehri’nden bahçeler için su taşındığını yazmıştır.
Yunanistan’ın başkenti Atina’da yer alan Zeus Heykeli, Pantheon Tapınağı için Phidas isimli ünlü bir heykeltıraş tarafından M.Ö. 450 senesinde yapılmıştır. Başlarda tapınmak için yapılan heykel daha sonra yalnızca ziyaret etmek isteyenler tarafından büyük ilgi görmüştür. Zeus’u heybetli bir şekilde tasvir eden heykel, tahta iskelet üzerine fildişi ve altın parçalarından oluşmaktadır. 12 metre yüksekliğinde ve 6.5 metre genişliğindeki Zeus heykelinde Yunanlıların gökyüzü ve demirin tanrısı Zeus, ayağa kalkacak gibi bir ifadeye sahiptir. Sol elinde altından hükümdar asası ve aşağısında ise altından kartal figürü yer alır. Sağ elinde ise zafer tanrıçası olarak bilinen Nike’ın küçük bir figürü bulunmaktadır. Heykelde Zeus’un oturduğu taht, fildişi, abanoz ve birtakım değerli taşlardan yapılmıştır. Birçok sanat tarihçisi, tahtın, Zeus’tan daha gösterişli olduğunu düşünür. Olimpia’daki Zeus Heykeli, putperestlik gerekçesi ile kapanan Zeus Tapınağı’ndan İstanbul’a (Konstantinopolis’e) götürülmüştür. 462 senesinde ise şehirde çıkan büyük yangında yok olmuştur. Paris, Louvre Müzesi’nde heykelden kalan parçalar sergilenir.
Antik dünyanın yedi harikasından biri olan Rodos Heykeli, Rodos Adası’nda limanın girişinde yer almaktaydı. Heykel, Yunan güneş tanısı Helios’u simgelemekteydi. M.Ö. 304 senesinde Rodoslular, bir yıl süren kuşatmanın bitişi ile tanrılara şükran dileklerini iletmek için Rodos Heykel’ini yaptırmışlardır. Tanrı Helios, adanın koruyucusu olarak kabul edilmekteydi. 12 yıl boyunca yapımı süren heykelin, bacaklarının arasından gemilerin geçtiği söylense de bazı tarihçiler bunu onaylamamaktadır. 57 sene boyunca limanda yer alan heykel, M.Ö. 225’te meydana gelen depremde devrilmiş ve en az birkaç asır boyunca yan yatmış olarak durmuştur. New York’ta yer alan Özgürlük Heykeli’nin heykeltıraşı Fransız Frederic Auguste Barthodi’nin Rodos Heykeli’nden esinlendiği düşünülmüştür. Bulunduğu devirde şöhreti bir hayli yüksek olan bu heykel, bronz kaplamadan oluşuyordu. Deprem sonrasında bir daha kaldırılamayan Rodos Heykeli, bir işe yaramadığı gerekçesiyle yüzyıllar sonra bronzu için eritilmiştir. Elde edilen bronzu satan Rodos halkı, dünyanın yedi harikasından olan bu heykeli son olarak görenlerdi.
Mısır’ın İskenderiye şehrinde konumlanan İskenderiye Feneri, günümüze ulaşamayan dünyanın yedi harikası arasında yer alır. Fener, dönemin iki kralı Soter ve Batlamyus tarafından M.Ö. 285 ila 246 seneleri arasında inşa ettirilmiştir. Tarihteki en uzun deniz feneri unvanına sahiptir. İskenderiye Limanı karşısındaki Pharos Adası’nın üzerinde yaptırılan fener, 135 metre yüksekliğindedir. Gövdesi beyaz mermerden tepesinde yer alan ayna ise tunçtan yapılmıştır. Fenere özgü bu ayna 70 kilometre mesafeden dahi görünerek gemiler için rehber görevi görüyordu. Fener, üç kısımdan oluşuyordu ve en altındaki dikdörtgen bölüm 55 metre yüksekliğe sahipti. Ortada kalan bölüm ise silindirik ve 27 metre civarındaydı. En yukarıdaki bölüm de yine silindirdi. Dünyanın yedi harikası içerisinde insanların günlük hayatlarında aktif olarak kullandıkları tek eser olma özelliğine sahip İskenderiye Feneri’nin en üst kısmı milattan sonra 955 senesinde fırtına ve deprem neticesinde kopmuştur. Gövdesi 1302 senesinde yıkılan fenerin tamamı ise 1500’te yok olmuştur. Fenerin üzerinde yer aldığı adanın ismi Pharos, İtalyanca, Fransızca ve İspanyolca dillerinde deniz feneri anlamını kazanmıştır.
Kral Mausollos’un Mezarı, Bodrum, Halikarnas’taki Halikarnassos Antik Kenti’nde yer alması nedeni ile Halikarnas Mozolesi olarak da bilinmektedir. Kral Mausollos için kraliçe, kralın kızı ve kralın kız kardeşi Artemisia tarafından yaptırılan mezar, 45 metre uzunluğundadır. Boyutları yaklaşık olarak bugün yirmi kat yüksekliğindeki bir apartman kadardır. M.Ö. 353 yılında yapımına başlamış ve yedi sene sürmüştür. Piramitleri hatırlatan katlı merdivenlere sahip olan mezar, antik dönemin yetenekli heykeltıraşları tarafından yapılan hayvan ve insan heykelleri ile çevrilmiştir. Kral Mausollos’un Mezarı inşa edilene dek antik zamanlarda yalnızca tanrıların heykelleri yapılmaktaydı. Diğer canlıların ilk kez bu mozole için yapılması, yapıyı özel kılan detaylardandır. 16. yüzyıldan mozoleyi tasvir eden çizimler, günümüze dek mevcudiyetini korumuştur. Çatısı, Mısır mimarisini ve kolonları ise Yunan mimarisini anımsatmaktadır. Saint Jean şövalyeleri 1402 senesinde Bodrum’daki Halikarnas Mozolesi’ni önceleri taş ocağı olarak kullanmış bir süre sonra ise anıtının sökülmesini sağlayarak Bodrum Kalesi’ni inşa etmişlerdir. Bugün Londra’daki müzede Kral Mausollos’un heykeli sergilenmektedir.
İzmir, Efes’te konumlanan Artemis Tapınağı, Diana Tapınağı olarak da bilinmektedir. Yunan tanrıçalarından bakire avcı Artemis için yaptırılan tapınağın tarihi milattan önce 550’ye uzanmaktadır. Mermerden inşa edilen tapınak, ne yazık ki günümüze dek mevcudiyetini koruyamamıştır. Tapınaktan kalan zemine ve heykele ait iki mermer parçası ise hala Selçuk, Efes’te sergilenir. Artemis Tapınağı, 120 yıllık projenin bir eseri olarak Lidya Kralı Kroisos’un emriyle Yunan mimar Chersiphron tarafından inşa edilmeye başlanmıştır. Artemis, Kibele’nin kültünü yansıtır. Bu nedenle de çok memeli (37 adet) olan tanrıça, taç ile temsil edilir. 115 metre uzunluğundaki tapınak, 54 metre genişliğe sahiptir. İçerisinde toplam 127 tane sütun yer alır. Bronz süslemeler, çıkan feci bir yangın neticesinde kaybolmuş ve geriye yalnızca mermer bloklar kalmıştır. Mısır’ın tanrılarına benzeyen Artemis tasviri, bacaklara indikçe incelmektedir. Artemis Tapınağı’nın çatısı tahtadan yapılmıştı. Bu nedenle de çıkan yangınlarda büyük ölçüde zarar görüyordu. Ancak mimarlar, tapınak depremlerden büyük oranda etkilenmesin diye zemine koyun derileri ve paketlenmiş kömür döşemişti.
Machu Picchu, bulutlara dek uzanan bir dağın tepesine kurulmuştur. İnkalardan günümüze mevcudiyetini koruyan bölge, uzun bir süre kayıp olarak nitelendirilen başkenttir. Nehirler tarafından oluşan kanyonlar ile çevrilmiş kayalıkların üstünde yer alan tepenin İnkalar tarafından yerleşim bölgesi olarak kullanılması bugün hala şaşırtıcıdır. Machu Picchu, su kaynaklarına yakın olması nedeniyle tarım için son derece uygundu. Aynı zamanda gün doğumu ve batışı, bölgeden rahatlıkla izlenebiliyordu. Tekerleği dahi icat etmemiş olan İnka halkının büyük bir şehir kurmak üzere taşları dağın tepesine çıkarması, gizemini korumaktadır. Machu Picchu, 25 senede inşa edilmiştir. Mimari bir harika olan yapı, erozyon ve depreme karşı korunaklı olması için kayalar tarafından korunan zemine inşa edilmiştir. Bu sayede yapılar, deprem bölgesinde yer almasına rağmen günümüze ulaşmıştır. Şehrin en tepesinde gözlem evi, mezarlar ve tapınak yer alır. Şehrin yer aldığı dağın ismi ‘’Yeni Dağ’’ anlamına gelen Huaya Pichu’dur. Astrolojide çok ileri olan İnkalar, sulama ve tarım teknolojilerini yıldızların yönüne göre ayarlamışlardır. Tüm tohumlar, güneşin yönüne göre ekilmiştir.
Meksika’nın Yucatan Yarımadası’nda konumlanan Chichen Itza eski zamanlarda din merkezi olarak kullanılmıştır. Chihchen Itza, El Castillo yani ‘’kale’’ anlamına gelmektedir. Güney Amerika’nın meşhur piramidi, Antik dünyanın yedi harikasından olan Mısır’daki yapıları andırır. Meksika’da en çok ziyaret edilen ikinci arkeolojik alan olma unvanına sahip Chichen Itza, Mayalar tarafından inşa edilmiştir. Mayalar, matematik ve astronomide önemli ölçüde ileriydiler. 1 seneyi günümüzdeki gibi 365,3430 olarak hesaplamışlardır. Yaptıkları piramidin dört tarafında 91 adet basamak bulunur ve bunların dibinde egzotik görünümlü iki yılanbaşı yer alır. Yılanlar, Kukulkan ismi ile bilinen ilahi tüylü yılanlardır. Piramit çıkıntıları, ilkbahar ve sonbahar ekinokslarında iki başlı yılan şeklinde gölge oluşturmaktadır. Mayalar, yeraltında 9 âlem olduğuna inanıyordu. Bu nedenle Chichen Itza’yı 9 farklı düzey olarak yapmışlardır. Piramidin tepesine çıkan biri 300 hektarlık görüş alanı kazanır. İçerisinde salyangoz olarak adlandırılan bir karakol bulunur. Chihchen Itza, 24 metre yüksekliğe sahiptir ve 7 Temmuz 2007 tarihinde dünyanın yeni 7 harikasından biri olmaya hak kazanmıştır.
Brezilya denildiğinde akla gelen ilk yer olan Kurtarıcı İsa Heykeli, Rio de Janeiro şehrindeki Tijuca Milli Parkı’nda konumlanmaktadır. Aynı zamanda şehrin sembolü olan heykel, 710 metre gibi devasa bir yüksekliğe sahiptir. Fransız heykeltıraş Paul Landowski’nin beş sene içinde inşa ettiği Kurtarıcı İsa Heykeli, Heitor Silva Costa tarafından tasarlamıştır. Brezilya’nın bağımsızlığını kazanışının 100. Yılı olan 1922’de yapılmaya başlanan heykel, 8 metre yüksekliğindeki kaidenin üzerinde durmaktadır. Açılış töreni 12 Ekim 1931’de gerçekleşmiştir. Heykelin sadece başı 2,75 metre uzunluğunda ve 30 ton ağırlığındadır. Toplam ağırlık ise 1145 tona tekabül eder. Kurtarıcı İsa’nın kolları iki yana açık olarak tasvir edilmiştir ve uzunluğu 28 metredir. Heykel, beton üzerine talk olarak da bilinen sabun taşından oluşur. Her sene 1 milyon turist Rio de Janeiro’daki bu nefes kesici heykeli ziyaret eder. Kurtarıcı İsa Heykeli de 7 Temmuz 2007 tarihinde dünyanın yeni 7 harikası listesinde yerini almıştır.
Çin’in efsanevi yapılarından Çin Seddi, Türklere karşı yapılan ve dünyanın en uzun savunma duvarı olma unvanına sahip yapıdır. Çin Seddi, deniz kıyısı olan Po Hay körfezinde başlar ve başkent Pekin’in kuzey tarafından geçip batıya uzanır. Huang-Ho nehrini dahi ikiye bölecek şekilde inşa edilen set, buradan güneybatıya yönelir. Çin Seddi 21.196 kilometre uzunluğundadır. Günümüzde ziyaret edilen ve mevcudiyetini koruyan kısım ise 2500 kilometre uzunluğa sahiptir, setin bir bölümü zayıf ve pek de yüksek olmayan duvarlara sahiptir. İmparatorun amacı, buralarda düşmanı yavaşlatmaktı. Dolayısıyla seddin yalnızca tuğladan yapıldığı söylenemez. Genel olarak duvarların üst kalınlığı 6 metre ve üst kalınlığı ise 7 metre uzunluğundadır. Yükseklik ise 4 ila 6 metre arasıdır. Çin Seddi’nin yapımına milattan önce 221 senesinde başlanmış ve milattan sonra 608 yılında tamamlanmıştır. Set üzerinde onarım yapan son hanedanlık Ming’tir. Yapılışındaki öncelikli amaç kuzey sınırını korumaktı. Bununla birlikte insanların kaçmasını önlemek, Çin beyliklerinin birleştiğini diğer medeniyetlere göstermek ve sürgün edilen yöneticileri ağır cezaya çarptırmak için de oldukça kullanışlıydı. Set fikri, Çin’in ilk imparatoru olan Qin Shi Huang’tan gelmiştir.
Görenleri kendine hayran bırakan Petra Antik Kenti’ni bu kadar özel yapan durum kayaların içerisine oyulmasıdır. Ürdün’de Akabe Körfezi ile Lut Gölü arasında yer alan Petra’nın Medyanlılar tarafından uzun bir süre sahiplenildiği düşünülmektedir. Petra ismini Yunanlılar koymuş, Araplar ise bölgeye Rekem demişir. Petra Antik Kenti, M.Ö. 400 ila milattan sonra 106 seneleri arasında Nebatiler isimli halkın başkenti olmuştur. Daha sonra burayı işgal eden Roma İmparatorluğu, bölgede hüküm sürmeye başlamıştır. M.S. 400 dolaylarında Roma’nın yaşadığı ekonomik sorunlar Petra Antik Kenti zamanla unutulmuştur. Bölgede yaşayan halkın kayaları oyarak böylesi akıl almaz bir yapıyı neden inşa ettikleri bilinmemektedir. Ticaret yollarına uzak olan arazi, tarım için de elverişli değildir. Kentte ev, tapınak ve tiyatro gibi birçok yapı kireç taşına oyulmak suretiyle yapılmıştır. 1812’de yeniden İsviçreli Johann Burckhardt tarafından keşfedilen Petra Antik Kenti, 1985 senesinde UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi’ne girmiş, 2007’de ise dünyanın yeni yedi harikasından biri olmuştur. Bilinen en eski camilerin kıble olarak Petra Antk Kenti’ni işaret ettiği düşünülmektedir.
İtalya’nın başkenti Roma’yı ziyaret edenlerin görmeden ayrılmadığı Kolezyum, Flavianus Amfitiyatro ismiyle de bilinmektedir. Adını dönemin yöneticileri olan Flavium Hanedanlığı’ndan almıştır. Arena olarak M.S. 72 senesinde deneyimli komutan Vespasianus tarafından inşasına başlanmış ve 8 sene sonra tamamlanmıştır. Domitian hükümdarlığı, daha sonrasında Kolezyum’da değişiklikler yapmıştır. Halkı eğlendiren ve gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapan arena, aynı zamanda halk tarafından yapılan gösteriler ve şöhretli savaşların tekrardan canlandırılması gibi oyunlara da sahne oluyordu. Hristiyanlığın gelişi ile Kolezyum, türbe olarak da kullanılmıştır. Geçirdiği yangın ve depremlerin etkisi ile bir bölümü yıkılmış olsa da hala büyük bir bölümünü muhafaza eden Kolezyum, her sene milyonlarca turist tarafından ziyaret edilir. Roma İmparatorluğu’nun ikonik sembolü olarak bilinmektedir. Roma Katolik Kilisesi Paskalya öncesindeki Cuma günü Kolezyum’da fener alayı gerçekleştirir. Yapı malzemeleri olarak beton ve taş kullanılmıştır. Oval olarak inşa edilen en büyük amfi tiyatrodur. İçerisinde 50.000 izleyici ağırlayama kapasitesine sahiptir. Aktif olarak kullanıldığı dönemlerde senato üyeleri, ön sıralarda yer alırken sıradan halk, sahneye en uzak yer olan tepede oturuyordu.
Hindistan’ın Agra şehrinde yer alan Tac Mahal bir anıt mezardır. 1631 ila 1654 seneleri arasında inşa edilen yapı, İslami türbe mimarisi özelliklerine sahiptir. Babür İmparatorluğuna hükmeden 5. Şah Cihan tarafından yaptırılmıştır. Yapılış amacının altında derin bir aşk hikâyesi yer alır. Şah Cihan’ın karısı Ercümend Banu Begüm, 17 Haziran 1631’de genç yaşta 14. çocuğunu dünyaya getirirken hayatını kaybeder. Hükümdar, bu olayın üzüntüsü ile dönemin başkenti Agra’da karısının anısına Tac Mahal’ı yaptırır. Yamuna Nehri’nin kıyısındaki Tac Mahal, 74 metre yüksekliğinde ve 176.900 metrekare genişliğindedir. Bugün yaptırılsaydı Şah, bu anıt mezar için 1.062,834,098 dolar gibi yüksek bir meblağ öderdi. İçerisinde 1666 senesinde vefat eden Şah Cihan’ın mezarı da Ercümend Banu Begüm’ün mezarının yanında yer almaktadır. Babür İmparatorluğu’nun güçlü dönemini ve kudretini de temsil eden yapı, Ercümend Banu Begüm ile Şah Cihan arasındaki aşkın sembolü olarak kabul edilmektedir. Her sene yaklaşık 3 milyon kişi, mimarının bir aşk hikâyesi olduğu Tac Mahal’ı ziyaret eder.
Dünyanın yeni yedi harikası, eskileri gibi tarihin tozlu sayfalarında yerini almadan önce gidip görülmesi gereken yerler arasında ön sırada yer alıyor. İnsanların hayal gücü ile birlikte teknolojinin ulaştığı maksimum noktaları canlı olarak görmek ve geçmişte yaşayan insanların dünyasına açılan kapıyı aralamak için listedeki benzersiz yapıları ziyaret etmek, benzersiz bir maceraya atılmanızı sağlayacak.
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…
Yorumları Gör
Çok güzel olmuş
15-Nuh as ın gemisi
16-Çindeki beyaz Türk pramidi
17-Akropolis
18-Ayasofya camii
19-Eski İskenderiye kütüphanesi
20-El Hamra sarayı
21-Özgürlük heykeli newyork
22-Paristeki Eyfel kulesi
23-Rus Kremlin sarayı
24-Timurun türbesi
25-Angkor tapınağı
26-Yasak şehir sarayı çin
27-Emeviye camisi
28-Persepolis sarayı
70 tane olması lazım.