Bulgaristan’ın başkenti Sofya’nın anlatacak çok hikayesi bulunuyor. Hazırladığımız Sofya tarihi yerler listemizle Osmanlılardan bu yana Türkler için de önemli bir olan Sofya’nın geçmişine keyifli bir yolculuk yapma ne dersiniz?
Sofya tarihi hakkında; 1879’da Bulgaristan’ın başkenti olarak ilan edilen Sofya’nın tarihi yaklaşık 7000 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Bu da onu Avrupa’daki en eski şehirlerden biri yapmaktadır.
Yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılan Neolitik döneme ait höyükler, Sofya’nın en eski şehirlerden biri olduğu iddiasını güçlendirmektedir. Kentteki en erken buluntular Taş veya Bakır çağlarına ait eşyalar olmuştur. Şehir Serdica olarak adlandırılmıştır çünkü bölgedeki ilk yerleşik hayatın izleri MÖ 1000’li yıllarda Serdi kabilesi olmuştur. MÖ 4. yüzyılda Serdicalıların zayıflamasıyla Makedon Kralı Filip şehri fethetmiştir.
MS 1. yüzyılda şehir Romalılar tarafından ele geçirilmiştir. Bu dönemde şehir hem ticari hem de askeri anlamda çok gelişmiştir. 809 senesinde Han Krum tarafından Serdica, Bulgar Krallığı’na dahil edilmiştir. 1018’de bölgeyi ele geçiren Bizanslılar yaklaşık 170 sene boyunca bölgede hakimiyet kurmuştur. 12. ve 14. yüzyılda şehir dini anlamda bir merkez haline gelmiştir ve şehirde pek çok kilise ve manastır inşa edilmiştir.
1382 senesinde 3 aylık bir kuşatmanın ardından şehir Osmanlı hakimiyetine girmiştir ancak yaklaşık 500 yıl boyunca varlığını sürdüren Osmanlı, şehrin ticari bir merkez olmasını sağlamıştır. Şehirde bu dönem boyunca birçok cami ve farklı mimari yapılar inşa edilmiştir.
18. yüzyılın sonlarındaki Osmanlının çöküşüyle birlikte Sofya ekonomik anlamda buhrana girmiş ve bu durum halkı galeyana sevk etmiştir. Ayaklanan halk edeniyle bölgedeki Türk nüfusu azalmıştır. Otorite boşluğu nedeniyle Ruslar bölgede hakimiyet kurmaya çalışsa da 4 Ocak 1878 tarihinde Sofya kurtarılmıştır.
1978 senesinde iktidara geçen komünist rejimler 1989 senesine kadar iktidarda kalmış ve bu tarihten sonra ülke komünist rejimden ayrılmıştır.
Sofya’nın en ünlüleri; Aziz Alexandr Nevski Katedrali, Aziz Nikolas Rus Kilisesi ve Aziz Sofya Kilisesi Sofya’nın en ünlü tarihi yerleri arasında bulunuyor. Banyabaşı Camii ise şehirde ayakta kalan tek cami olarak öneme sahiptir. Tabi Sofya’nın tarihi yerleri bunlardan ibaret değil: Şehirde görülecek diğer noktalarla ilgili bilgilere yazımızın devamından ulaşabilirsiniz.
Sofya gezi tavsiyesi; Sofya, diğer Avrupa başkentleri kadar gösterişli olmasa da burada da yapılması ve görülmesi gereken çok şey var. Neo-Klasik tarzdaki muhteşem binaları kesinlikle es geçmeyin. İlkbahar, yaz ve sonbahar mevsimleri Sofya’nın ve Sofya’daki birbirinden keyifli kafelerin tadını çıkarmak için en ideal zamanlardır. Özellikle temmuz ve ağustos aylarında yerli halkın sıcak dolayısıyla şehri terk etmesi nedeniyle ziyaretçiler daha az trafik ve kalabalık nedeniyle daha rahat bir gezi gerçekleştirebiliyor.
Sofya’da konaklama konusunda da tedirgin olmanıza gerek yok. Şehirdeki oteller çoğunlukla şehir merkezinde bulunmaktadır. Sofya’da görmeniz gereken birçok yer şehir merkezine yürüme mesafesinde olduğundan otelinizden çıktıktan sonra birçok noktaya yürüyerek ulaşma imkanına sahip olabiliyorsunuz. Bu da ortalama 1 günde Sofya’nın belli başlı turistik noktalarını gezmenize olanak sağlıyor.
Konaklama seçenekleri için: Sofya’da nerede kalınır? Otel tavsiyeleri
Müzekart; Turist kartı konusunda Sofya ne yazık ki çok geniş imkanlar sunmuyor. Şehirde kullanabileceğiniz Sofia Card ile Ulusal Arkeoloji Müzesi ve Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’ne ek ücret ödemeden giriş yapabiliyorsunuz.
Burası neresi? Neo-Bizans tarzında inşa edilen katedralin yapımına 1882 senesinde başlanmıştır. 20 yılda tamamlanan yapı, 3.000 metrekarenin üzerinde bir alana sahiptir. Sofya kiliseleri içinde önemli bir yere sahip olan Aleksandr Nevski Katedrali, Türklerin Bulgaristan‘dan ayrılmasının ardından Rus askerlerin anısına inşa edilmiştir.
Kilisenin yapımına eski başkent olan Veliko Tarnovo’da toplanan kurucu meclisin kararı ile başlanmıştır. Kilisenin eski başkentte yapılması istenmesine karşın son kararda Sofya’da yapılmasının daha uygun olacağı kararlaştırılmıştır.
Katedral yapıldığı ilk yıllarda, 1920 senesine kadar Kiril ve Methodius Katedrali isimleriyle anılmıştır. Daha sonra şu anki ismini alan yapı, 12 Eylül 1924 senesinde kültür anıtı olarak ilan edilmiştir. Katedral, 10.000 kişilik bir kapasiteye sahiptir.
Kilise, özellikle altın kaplamalı kubbesi ile dikkat çekmektedir. Ana kubbe dışındaki diğer kubbeler de altın kaplamadır. Ana kubbenin kubbesi 45 metre yüksekliğe ulaşmaktadır. Çan kulesinin yüksekliği ise 50 metre yüksekliği ile 12 katlı bir binanın boyundadır. Çan kulesi, 23 ton ağırlığındaki 12 çanı taşımaktadır. Beş nefli katedralin içi de tıpkı dış görünüşü gibi muhteşem bir şekilde dekore edilmiştir. Yapı içinde Ulusal Sanat Galerisi’nin bir parçası olan “İkonlar Müzesi” yer almaktadır.
Neden gitmeliyim? Sofya’nın en önemli ibadethanelerinden biri olması ve muhteşem tasarımı ile burası, şehre gelenlerin mutlaka görmesi gereken dini yerlerin başında gelmektedir. Kilisenin çevresinde bulunan Meçhul Asker Anıtı, Bulgar Bilimle Akademisi, Ulusal Yabancı Sanat Galerisi, Bulgar Parlamentosu ve Bulgar edebiyatının önemli isimlerinden Ivan Vazov‘un anısına yapılmış olan park burayı daha değerli bir nokta yapmaktadır.
Burası neresi? Kente adını veren Aziz Sofya Kilisesi, şehrin tam kalbinde yer almaktadır. İstanbul‘da bulunan Ayasofya gibi Tanrı’nın bilgeliğine adanmış bir ibadethanedir ve Sofya’nın tarihi ile çok yakından ilgilidir. Şehirdeki en eski kiliselerden biridir. Kilisenin şehre adını vermesi ise 14. yüzyılda olmuştur. Uzun bir süre kapalı olan yapı, 1999 senesinde halkın ziyaretine ve kullanımına yeniden açılmıştır.
Kilisenin yapım tarihi hakkında net bir bilgi bulunmasa da Bizans İmparatoru Justinianus tarafından 6. yüzyılda yaptırıldığına dair düşünceler ağırlık kazanmaktadır. Yapılan kazılarda, kiliseden daha eski bir yapıya ait mozaik kalıntılara rastlanmıştır. Bu kalıntılar muhtemelen 3. yüzyıldaki Serdica şehrindeki yapılardan kalmadır.
Ayasofya’nın bir azizden zizyade ilahi bilgeliği temsil etmesinden ötürü, kilise içindeki simgeler de ona göre anlamlandırılmıştır. Sophia, inanç, umut ve aşkı temsil eden üç kadının üzerinde duran bir kadın olarak tasvir edilmiştir. Kilisede aynı zamanda Aziz George ve Aziz Vladimir gibi önemli azizlere dair simgeler de yer almaktadır.
Kilisenin dışında ise 1500’lü yıllardan kalma eski mezarları görebilirsiniz. Bu mezarlar ve eski yapıya ait bazı kalıntılardan oluşan Nekropolis Müzesi ise 2013 yılının Mayıs ayında ziyarete açılmıştır.
Kilise, Osmanlı hakimiyeti sırasında 200 yıl boyunca cami olarak kullanılmıştır. 1818 senesindeki bir depremde inşa edilmiş olan minare yıkıldı ve bir süre sonra kilise terk edildi.
Neden gitmeliyim? Ayasofya Kilisesi, Güneydoğu Avrupa‘daki erken mimarinin en güzel örneklerinden biridir ve şehre adını vermesi nedeniyle Bulgarlar tarafından çok değer verilen bir kilisedir. Burası sahip olduğu tarihi ve manevi değerler nedeniyle düğün ve vaftiz törenleri için şehirdeki en popüler yerlerden biridir. Yani ziyaretiniz sırasında bir törene denk gelmeniz büyük bir olasılık.
Burası neresi? Sofya Merkez Sinagogu, Bulgar Yahudilerin gurur kaynağı olan çok önemli bir ibadethanedir. 1905-1909 yılları arasında Sefarad Yahudiler için inşa edilmiştir. Sinagogun açılışı Çar I. Ferdinand zamanında gerçekleşmiştir. Yapının mimarı ise Gruenanger’dir. Sinagog 1000 kişilik bir kapasiteye sahiptir.
Binaya, büyük ve sessiz bir avludan girilir. Bu geleneksel Sefarad sinagoglarında görülen bir durumdur. 2000 kilonun üzerinde pirinç avize başta olmak üzere muhteşem süslemeler dikkat çekicidir. Sinagoga çok yakın bir konumda bulunan “Banyabaşı Camii” ve Aziz Joseph Katolik Katedrali ile Aziz Nedelya Ortodoks Kilisesi Soyfa’daki dini hoşgörüyü görmek adına burasını çok anlamlı kılmaktadır.
Neden gitmeliyim? Sofya Sinagogu, Balkanların en büyük sinagogu ve Avrupa’nın üçüncü büyük sinagogu konumunda bulunmaktadır. Sinagog içinde aynı zamanda bir de Yahudi cemaatlerin tarihi hakkında bilgi edinebileceğiniz kalıcı bir sergi yer almaktadır.
Burası neresi? Antik Serdica’nın kalbi olarak kabul edilen ve Sofya’nın en eski binalarından biri olan Aziz George Rotunda, 300’lü yıllarda inşa edilmiştir. Rotunda, dairesel planlı klasik Roma mimarisi örneklerinden biridir ve kırmızı tuğlaları ile dikkat çekmektedir. Yapının bulunduğu yerde daha önce bir Pagan tapınağı olduğu düşünülmektedir.
1600’lü yıllarda, bölgede Osmanlı hakimiyetinin olduğu zamanlarda yapı, camiye dönüştürülmüştür. Buna karşın içerisine girildiğinde etkileyici freskler görülebilmektedir. Bu freskler çoğunlukla 12. ve 13. yüzyıldan kalmıştır ve en eski freskin tarihi 10. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Yapının 1990’lı yıllarda araştırılmaya başlanmasıyla, dış kısmında bir Roma sokağının kalıntıları ve antik Serdica’ya ait çeşitli kalıntılar gün yüzüne çıkarılmıştır.
Neden gitmeliyim? Yapının günümüze kadar ulaşmış olması tam olarak bir mucize olarak kabul ediliyor. Yapılan araştırmalar neticesinde Sofya’nın tarihi hakkında çok önemli detaylara rastlanması ise burasını çok önemli bir antik alan haline getirmiştir.
Burası neresi? Vitosha Dağı’nın alt yamaçlarında bulunan bu etkileyici ibadethane, 1979 senesinde UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne de dahil edilmiştir. Kilise ilk olarak 10. yüzyılda inşa edilmiş ancak 13. yüzyılda ikinci katın çıkılmasıyla genişletilmiştir.
1259 senesinde yapılan bu ikinci kattaki enfes freskler nedeniyle kilisenin, Orta Çağ resimlerine dair en önemli koleksiyonlarından birine olmasını sağlıyor. Kiliseye yapılan son ekleme ise 19. yüzyıldaki üçüncü kat olmuştur.
Neden gitmeliyim? Mimari açıdan incelendiğinde Boyana Kilisesi, Yunan haçı zemin planıyla inşa edilmiş kiliselerin en saf örneklerinden biridir. Kilise aynı zamanda 10, 13 ve 19. yüzyıllara ait farklı mimari dönemlerin özelliklerinin görülebildiği üç aşamalı bir kilise olması nedeniyle de dikkat çekmektedir.
Burası neresi? Burası Sofya’daki Orta Çağ’dan kalma bir Bulgar Ortodoks kilisesidir. Şehrin tam merkezindedir ve tek neflidir. Küçük bir yapı olarak inşa edilmiştir. Bunun sebebi ise Osmanlının at üstündeki bir askerin boyunu geçmemek şartıyla inşasına izin vermesidir. Bu nedenle kilisenin bir bölümü toprağın altına gömülü olarak planlanmıştır.
Kilisenin tuğla ve taştan örülmüş duvarları 1 metre kalınlığındadır. İç kısmında ise fresk izleri görülebilmektedir. Kiliseden ilk olarak 16. yüzyılda bahsedilmiştir ve daha önce yerinde bir Roma kilisesinin varlığından bahsedilmektedir. Kilise, 11. yüzyılda yaşamış Bulgar azizlerinden biri olan şehit Petka Ikoniyska’ya adanmış ve onun ismiyle anılmıştır.
Neden gitmeliyim? Şehrin tam merkezinde bulunan Sveta Petka Kilisesi, 14 – 19. yüzyıllar arasındaki yapılmış olan ve İncil’deki sahneleri tasvir eden duvar resimleri ile oldukça tanınan bir kültür anıtı olmuştur. Her yıl 28 Ekim tarihinde Aziz Petka burada anılmaktadır. Ayrıca burada büyük Bulgar devrimci Vasil Levski‘nin mezarının da bulunduğu iddia edilmektedir.
Burası neresi? Sofya’nın merkezinde bulunan Rus Kilisesi, şehrin en dikkat çekici yapılarından biridir ve görür görmez Rus mimarisinin esintilerini hissedebiliyorsunuz. Rus mimar M. Preobrazhensky tarafından planlanan kilise, 1907-1914 yılları arasında inşa edilmiştir.
Sofya sakinleri için Aziz Nikola Kilisesi ayrı bir öneme sahiptir. Aziz Nikola’nın bütün hastalıkları iyileştirdiğine ve bütün dilekleri yerine getirdiğine inanılıyor. Bu nedenle Sofya sakinleri tarafından sıklıkla ziyaret edilmektedir. Kilise, 1947 senesine kadar söylenene göre Rus keşişlerin bulunduğu bir yer iken bu tarihten itibaren yönetimini Moskova Patrikhanesi’nin piskoposu devralmıştır.
Kilisenin muhteşem mimarisi, gören herkesi istinasız büyülemeyi başarıyor. 5 küçük kubbesi altınla kaplanmıştır. Kilisenin çanları ise Rus Çarı II. Nikolay tarafından kiliseye bağışlanmıştır. Kilisenin duvarlarını ise Rus sanatçılar tarafından yapılmış olan etkileyici resimler süslemektedir.
Neden gitmeliyim? Eğer Sofya’daki en güzel ve en etkileyici kiliseyi görmek istiyorsanız Sofya’da mutlaka görmeniz gereken tarihi yerler arasında bu muazzam kilise mutlaka bulunmalı.
Burası neresi? 1983 senesinden bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki mimari eserlerden olan Rila Manastırı, 1000 yılı aşkın bir süredir ruhani bir merkez olarak varlığını sürdürüyor. 10. yüzyılda inşa edilen manastır, Rilalı Aziz John tarafından kurulmuştur. Kendisinin mezarı günümüzde dağın 5 km ilerisinde, ilk manastırın bulunduğu yerdedir. Günümüzdeki yapı ise 13. ve 14. yüzyıllarda yapılmıştır. Manastırın günümüze ulaşan en eski yapısı Hrelyo Kulesi’dir. Manastırın ortadaki etkileyici ana kilisesi ise 1834-183 yıllarında inşa edilmiştir.
Adını ormanlık alanlarında yükseldiği Rila Dağları’ndan almıştır. Adeta bir kaleyi andıran manastır, toplamda 8800 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Taş duvarlarla örülü manastır, inşası sırasında kullanılan renkli taşların ahengi ve albenisi ile dikkat çekmektedir. Etrafını çeviren zarif sütunlar da ilgi çekicidir. Kıyamet anının tasvir edildiği freskler de görülmeye değerdir.
Neden gitmeliyim? Bulgar manastırları içinde en güzellerinden biri olan olan Rila Manastırı, Sofya tarihi yerler listesinin olmazsa olmaz maddelerinden biridir. Günümüzde manastırı gezebilir, muhteşem dağ manzarasının tadını çıkarabilir ya da doğa yürüyüşü yapabilirsiniz.
Manastır içinde aynı zamanda bir tarih müzesi, etnografya müzesi, ikonlar sergisi ve geleneksel Bulgar Salonu’nun bir benzerini içeren 4 adet sergi bulunuyor. Bu sergiler de manastırı daha cazip kılan detaylar arasında bulunuyor.
Kaçırmayın! Yöresel tatları denemeyi seven ziyaretçiler için bu gezi daha keyifli olacaktır. Manastırın hemen yanında mekitsi, manda yoğurdu, Bulgar yemeklerini tadabileceğiniz bir fırın bulunuyor.
Burası neresi? Geçmişte Sofya’da 70 civarında cami bulunmaktayken, Banyabaşı Camii günümüzde ibadete açık olan tek cami olması nedeniyle çok önemli bir yere sahiptir. Osmanlılardan miras kalan cami, Osmanlıdaki görkemli eserlerin sorumlu büyük usta Mimar Sinan tarafından 1576’da inşa edilmiştir. Banyabaşı Camii, aynı zamanda yaptıran kişinin adından ötürü Kadı Seyfullah Efendi Camii olarak da bilinmektedir.
700 kişi camide aynı anda ibadet edebilmektedir ve namaz kılmak için namaz vakitlerinde tercih edilmektedir. Cuma günleri camide cuma namazları da kılınmaktadır. Renkli tuğlaları ile Sofya’nın en dikkat çekici eserlerinden biridir. Caminin dış kısmı sade bir mimariye sahipken iç kısmında oldukça etkileyici detaylara yer verilmiştir. Çini ve hat sanatlarıyla süslü caminin iç kısmında Kuran’dan ayetler ve insan figürlerine rastlanmaktadır. 15 metre çapındaki orijinal kubbesinin tavanı da oldukça ilgi çekicidir.
Neden gitmeliyim? Sofya’da ziyaret edilebilecek aktif tek cami olması, Banyabaşı Camii’ni alternatifsiz bir ziyaret noktası haline getirmektedir.
Burası neresi? Ulusal Arkeoloji Müzesi, Sofya ve Bulgaristan’ın diğer noktalarına dağılmış olan arkeolojik kalıntıları tek bir çatı altında toplamak amacıyla 1905 senesinde açılmıştır. Ulusal Arkeoloji Enstitüsü’nün bir parçasıdır ve ülkedeki arkeolojik araştırmaların koordinatörlüğü buradan gerçekleştirilmektedir.
Müze içinde 4 kalıcı sergi bulunmaktadır:
Prehistorya salonu içinde Orta Tunç Çağı, Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik dönemlerden kalma eserler sergilenmektedir. Merkez Salon içinde Genç Tunç Çağı’ndan başlayarak Orta Çağa kadar olan dönemi kapsar. Bu salonda Trakya, Helenistik, Roma, Bizans, Bulgar ve Osmanlı döneminde bölgede yaşamış halkların kültürüne dair eserler bulunmaktadır.
Orta Çağ Salonu içinde ziyaretçiler Bulgaristan’daki Orta Çağ’da yolculuğa çıkıyor. Bu döneme ait oldukça zengin bir sanat koleksiyonu bizleri karşılıyor ve bazı duvar resimleri de görülebiliyor. Hazine bölümü ise Bulgaristan’ın ünlü hazinelerinden Valchitran ve Lukovit gösterilmektedir.
Neden gitmeliyim? Zengin bir koleksiyona ev sahipliği yapan müzesi, Bulgaristan’daki zengin kültürel geçmişi görebilmek için görülmesi gereken en önemli merkezlerden biridir.
Burası neresi? Sofya Ulusal Tarih Müzesi kapılarını 1973 senesinde ziyarete açmıştır. 650.000’den fazla nesneye ev sahipliği yapan müze, Balkanların en büyük tarih müzelerinden biri olma özelliğini taşıyor. Müze, 2 Mart 1984’te Bulgar devletinin kuruluşunun 1300. yılı şerefine Adalet Divanı Binası içinde ve 2000 senesinde de, 10 Kasım 1989’da son komünist liderin iktidarının düşürüldüğü Boyana’daki binaya taşınmıştır.
Müze binası içinde 2 tanesi geçici sergilere ayrılmış olan 11 oda bulunuyor. Müzede sivil kıyafetleri geleneksel giyecekler, çeşitli dönemlere ait fotoğraflar, mobilyalar, silahlar, bayraklar ve daha pek çok farklı ve önemli tarihi nesneler görülebilmektedir.
Neden gitmeliyim? Müze, tarih öncesi dönemden günümüze uzanan Bulgar tarihi hakkında kapsamlı bir bakış açısı sunduğu için Sofya müzeleri içinde kesinlikle zaman ayrılması gereken duraklar arasında bulunuyor.
Burası neresi? Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyetlerini yürüten Ulusal Askeri Tarih Müzesi, 1 Ağustos 1914’de açılmıştır. Müze, 5.000 metrekare kapalı ve 40.000 metrekare açık sergi alanına sahiptir. 100 yılı aşkın bir süredir varlığını sürdüren müzede Bulgar askeri tarihi hakkında toplanan çok etkileyici nesneler sergilenmektedir.
Müzedeki panolarda Bulgaristan’da meydana gelen savaşlar hakkında detaylı bilgilendirme yazıları yer alıyor. Müzede aynı zamanda döneme uygun müzikler çalınmakta, bu da ziyaretçilerin o atmosfere girmesini kolaylaştırmaktadır. Müzenin depo olarak kullanılan ikinci bölümünde ise SCUD, FROG ve SS-23 füzeleri gibi daha büyük savaş araçları ve aletleri sergilenmektedir.
Neden gitmeliyim? 28.000 askeri nesnenin ve aracın sergilendiği müze, Bulgarların askeri geçmişine odaklanmak isteyen gezginler için Sofya müzeleri içinde zaman ayrılması gereken bir noktadır.
Burası neresi? Burası Bulgaristan’ın en büyük tiyatrosu olmasının yanı sıra en eski, en göze çarpan ve en heybetli tiyatrosudur. Tiyatro binası, Orta Avrupa’da inşa ettikleri pek çok gösterişli yapı ile bilinen Helmer ve Fellner tarafından 1907 yılında açılmıştır. Tiyatronun ilk kuruluşu ise 1904 senesinde gerçekleşmiştir ve o zaman sadece “Ulusal Tiyatro” olarak anılmıştır. 1923’de çıkan yangında büyük zarar gören bina, kapasitesi de genişletilerek bazı onarım çalışmalarından geçmiştir.
Alexander Morfov, bu tiyatroda Don Kişot ve Shakespeare’nin Bulgarca uyarlamalarını sahnelemiştir. Tiyatro Bulgar kültürü açısından çok önemli bir yere sahiptir. Tiyatro salonu 750 kişi kapasiteli bir ana salona sahiptir. Bunun dışında 120 kişilik ve 70 kişilik daha butik tarzda salonlar da bulunuyor. Ülkedeki en iyi tiyatro gösterileri bu salonlarda sergilenmektedir.
Neden gitmeliyim? Görkemli Neoklasik tarzdaki mimarisi ile dikkat çeken Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu, Sofya’nın meşhur tarihi yerleri arasında bulunmaktadır.
Burası neresi? Roma döneminden kalma bu tiyatro, 2004 yılına kadar keşfedilmeyi bekledi. Zamanında gladyatör dövüşleri ve insanların vahşi hayvanlara karşı korkunç mücadeleler verdiği arenaların en büyüklerinden biri olmuştur. Amfitiyatro ilk olarak MÖ 2. ile 3. yüzyıllarda inşa edilmiştir. Bu yapının temelleri üstüne Gotlar tarafından MS 3 ile 4. yüzyıllarda yeniden inşa edilmiştir. Yaklaşık 100 yıl boyunca kullanılan alan, 5. yüzyılda terk edilmiştir.
Amfitiyatro, ortaya çıkarılmasının ardından Arena di Serdica Oteli‘nin tasarımına entegre edilmiştir. Tiyatronun orijinal boyutları 60,5 x 43 ebatlarındadır. Bunun yanında oteli kullanmayacak olan sokaktaki ziyaretçiler, otelin özel olarak düzenlediği galeriyi ücretsiz bir şekilde ziyaret ederek kalıntıları görebilmektedir.
Burası neresi? Sofya’da yapılacak şeyler arasında ücretsiz birçok aktivite de bulunuyor. Şehrin en eski maden banyolarından birine ev sahipliği yapan bu güzel bina, günümüzde “Sofya Müzesi” olarak hizmet veriyor. Binanın bahçesi ise insanların kaynak suyunu ücretsiz bir şekilde doldurabildiği bir çeşmeye ve keyifli bir peyzaja ev sahipliği yapıyor.
Şehirde hamam alışkanlığı Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. Bulgar uyanışı sonrasında da Bulgarlar yeni binalar yaparak kaynak suları kullanmaya devam etmiştir. Hamamların geçmişi 1913 yılına kadar uzanıyor ve bu hamamlar 80’lerin sonuna kadar kullanılmıştır. Binanın viran bir hale dönmesinin ardından 1986’da ziyarete kapatılmış ve 1989 senesinde ise tamamen terk edilmiştir.
Günümüzdeki bina etkileyici bir girişe sahiptir ve girişin ardında muazzam bir kubbe insanları karşılamaktadır. Neo-Bizans tarzda inşa edilmiş olan yapı, Sofya’nın en fotojenik binalarından biridir. Binanın mimarıysa döneminin en önemli Bulgar mimarlarından olan Petko Momchilov‘dur.
Neden gitmeliyim? Bölgesel Tarih Müzesi’nin bulunduğu bina, kaynak sularını denemek veya etkileyici fotoğraflar çekmek için uğranması gereken noktalardan biridir. Müze, Sofya’nın bölgesel tarihine odaklanmaktadır. Binanın 1998 senesinde ulusal öneme sahip mimari ve sanatsal bir anıt ilan edilmesi de Bulgaristan için önemini bizlere göstermektedir.
Burası neresi? Sofya’nın en ünlü parkı olan Borisova Gradina, 1800’lü yılların sonunda düzenlenerek şehrin en eski parkı olarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Son 50 yıl içinde üç farklı tasarımcı parkın günümüzdeki haline ulaşmasında etkili olmuştur: İsviçreli Daniel Neff, Alsaslı Joseph Frei ve Bulgar Georgi Dutev.
Boris’in Bahçesi olarak bilinen park, 1944’te komünist rejimin iktidara gelmesinden, 1989’daki düşüşe kadar “Özgürlük Parkı” olarak adlandırılmıştır. Bu tarihten sonra günümüzdeki ismiyle anılmaya başlanmıştır.
Parkı etkileyici kılan en önemli şey bahsettiğimiz bu farklı mimarların orijinal plana sadık kalarak düzenleme yapmasıdır. Bu da parkta oldukça tutarlı bir güzelliğin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Parkın dört bir yanında bulunan etkileyici heykeller de parka ayrı bir albeni katarak buranın adeta bir açık hava heykel sergisi olmasını sağlamış durumda.
Neden gitmeliyim? Kentin en eski parkı olması nedeniyle “Sofya’nın tarihi yerleri nerelerdir?” sorusuna verilebilecek cevaplardan biri olan Borisova Gradina, huzurlu bir dinlenme noktası arayanlar için oldukça ideal. Bir de ziyaretinizi yaz mevsimine denk getirdiyseniz ücretsiz konserler ile tatilinizi çok daha eğlenceli bir hale getirebilirsiniz.
Eğer Sofya tarihi yerler listemize eklenmesi gerektiğini düşündüğünüz yerler ya da paylaşmak istedikleriniz varsa bize yorum kısmından yazabilir ve yazımızı geliştirmemize katkı sunabilirsiniz.
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…