500 yıllık bir geçmişe sahip olan Havana, pek çok tarihi mekanı ile geçmişe dair çok önemli ipuçlarını bizimle paylaşıyor. Hazırlamış olduğumuz Havana tarihi yerler yazımızda şehrin etkileyici tarihiyle ilgili birçok noktayı sizin için listeledik…
Havana tarihi hakkında; Kristof Kolomb, 1492’de ilk kez Küba’yı gördüğünde çok etkilenmiş ve burayı “insan gözünün gördüğü en güzel toprak” ilan etmiştir. Havana’nın kuruluşu ise Diego Velazquez tarafından 1512’de olmuştur. İki yıl sonra ise şehir başkent olmuştur.
Meksika Körfezi’nin girişindeki stratejik konumu burayı İspanyol gemileri için önemli bir geçiş limanı haline getirmiştir. Bu da şehrin birçok korsan saldırısına maruz kalmasına neden olmuştur ve körfez civarında saldırılardan korunmak amacıyla çeşitli kaleler inşa edilmiştir.
Tarih 1555’i gösterdiğinde Jacques de Sores Havana’yı ele geçirir. İspanya’nın zayıflığından faydalanan diğer ülkeler de Havana üzerinde hakimiyet kurma çabalarına girişmiştir. 1762’de İngiliz ordusu Albemarle Kontu komutasında Havana’ya saldırır. 7 yıl süren savaşın ardından İspanyollar yerini İngilizlere bırakır. Başta şeker ve tütün olmak üzere çeşitli ürünlerin pazarlanmasını hızlandıran İngilizler, Havana’daki ticari faaliyetlerin hız kazanmasını sağlamıştır.
1665 senesinde Havana, şehri savunan üç kalenin olduğu kendi armasına sahip olma hakkını elde eder. Gene bu dönemde inşa edilen Havana Duvarı şehrin korunmasında büyük rol oynamıştır. 1863’te ise şehrin genişlemesini kolaylaştırmak amacıyla duvar yıkılmıştır. 19. yüzyılda ise demiryolları, telgraf, toplu taşıma, elektrik gibi gelişmeler Havana için çok önemli olaylar olmuştur.
Havana’nın en ünlüleri; Ulusal Meclis Binası Havana’ya gelen herkes için mutlaka görülmesi gereken mimari yapıların başında gelmektedir. Habana Vieja ise birçok tarihi durağa ev sahipliği yapması nedeniyle Havana’nın en ünlü tarihi yerleri arasında ilk akla gelen bölgedir.
Havana gezi tavsiyesi; Küba purosu ve Küba kahvesi şehirden ayrılmadan önce mutlaka deneyimlemeniz gereken şeylerin başında geliyor. Havana’ya geldiyseniz canlı müzikten asla kaçamazsınız. Gideceğiniz hemen hemen bütün bar ve restoranlarda hatta sokaklarda canlı müzikle iç içe olacaksınız.
Göçmenlik bürosuna geldiğinizde turist kartınızın işlenmesi için uzun bir bekleyişe hazırlıklı olun. İnternet Küba’nın genelinde alıştığınız hızlara göre oldukça yavaş olduğundan geziniz sırasında internete güvenerek bir şeyler yapmayın. Havaalanından şehir merkezine gitmeden önce yaklaşık 1 Dolara karşılık gelen yerel para birimi CUC cinsinden ortalama 25 birim paraya sahip olduğunuzdan emin olun. Bu arada Amerikan Doları ile alışveriş yapıldığında belirli bir oranda vergi kesildiğini de belirtelim. Bu nedenle Amerikan Doları yerine paranızı Euro cinsine çevirirseniz daha avantajlı olursunuz. Kanada Doları daha değerli olduğu için paranızı Kanada Dolarına çevirmek ise çok daha mantıklı bir hamle olacaktır.
Müzekart; Havana gezisi sırasında kullanabileceğiniz herhangi bir indirim kartı bulunmuyor.
Burası neresi? Küba’nın başkentinin Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiş olan merkezi Eski Havana, şehrin en tarihi noktalarının başında gelmektedir. 16. yüzyılda İspanyollar tarafından kurulmuş olan tarihi mahalle, uzun bir süre çok önemli bir ticaret merkezi olarak hizmet etmiştir.
Dar sokakları, özellikle Barok ve Neoklasik mimarinin sayısız örneğini, ayrıca özenle dekore edilmiş balkonları ve yemyeşil iç bahçeleri ile tamamlanmış büyüleyici evleri ile Eski Havana şehrin keyif veren durakları arasında bulunuyor.
Neden gitmeliyim? Birçok turun başlangıç noktası olan Eski Havana, Plaza Vieja ve Plaza de Armas gibi çok keyifli meydanlara ev sahipliği yapmaktadır. Museu de la Cuidad (Kent Müzesi) ve Palacio de los Capitanes de bu bölgede yer almaktadır. Küba Barok stilinin muhteşem örneklerinden olan Catedral de san Cristobal, El Capitolia (Ulusal Meclis Binası) ve etkileyici bir askeri kale olan Castillo de la Real Fuerza da burasını cazip kılan yapılar arasında bulunmaktadır.
Kaçırmayın! Havana’nın yöresel lezzetlerini nostaljik bir ortamda tatmak istiyorsanız La Bodeguita del Medio, lezzetli deniz ürünleri ve buz gibi içecekler için kaçırılmaması gereken mekanlardan biridir. 1942’de kurulan bu muhteşem Havana restoranı, Pablo Neruda, Gabrial Marcia Marquez, Nat King Cole ve Ernest Hemingway başta olmak üzere neredeyse şehre gelen her ünlü tarafından ziyaret edilmiş tarihi bir yeme içme mekanıdır.
Burası neresi? Özellikle gün batımı esnasında El Malecon boyunca gezintiye çıkmak, Havana’nın şehir hissini içinize çekmek için yapabileceğiniz en güzel şeylerden biridir. Yaklaşık 8 kilometre boyunca uzanan bu yürüyüş yolu, gece gündüz enerjiyle dolup taşan sayısız cafe, bar ve restorana ev sahipliği yapıyor. Şehrin bu ünlü bulvarı Eski Havana bölgesine yaklaşık 7 kilometre mesafede bulunuyor.
Malecon’da Havana’nın kültürel farklılıklarını gözlemleyebilirsiniz. Burası balıkçısından ve sokak satıcılarından tutun da en başarılı iş adamlarına kadar toplumun pek çok farklı kesiminden insanı gözlemleyebileceğiniz en önemli yerlerin başında gelmektedir. Bulvar aynı zamanda Art Deco’dan Neo Mağribi’ye kadar pek çok farklı mimari tarzda inşa edilmiş ve iyi bir şekilde korunmuş 20. yüzyıl yapısına da ev sahipliği yapmaktadır.
Neden gitmeliyim? Yerli halkla tanışmak için muhteşem bir yer olan El Malecon sahil şeridi, tarihi evleri incelemek ve gün batımında harika kareler yakalamak için de mutlaka uğranması gereken Havana’nın en önemli tarihi yerleri arasında bulunmaktadır.
Burası neresi? Obispo Caddesi, Eski Havana bölgesinin en ünlü ve en çok ziyaret caddelerinden biridir. Bu da bu caddeyi Havana’ya gelen turistler için çok cazip bir ziyaret noktası haline getirmektedir. Cadde, tarih, mimari ve eğlence mekanları açısından çok keyifli bir noktadır.
Plaza de Armas ile Central Park’ı birbirine bağlayan caddede gün boyu yaşamın sesini içinizde hissedebilirsiniz. Caddede bulunan El Floridita başta olmak üzere birçok tarihi mekan gezginler için keyifli yiyeceklerin tadını tarihi mekanlarda tatma anlamına geliyor.
Yol boyunca görülebilecek diğer şeyler arasında ise yedi yıl boyunca Ernest Hemingway’e ev sahipliği yapan Hotel Ambos Mundos ve bir asırdan daha uzun bir süre bitkilerden elde edilen ilaçları dağıtan Taquechel Eczacılık Müzesi yer almaktadır.
Neden gitmeliyim? Özellikle Küba Barok ve Art Nouveau tarzındaki tarihi binalar sizi içine çekmeyi başaracak ve Calle Obispo’da hem tarihi binaları inceleyebilecek hem de bu binalarda bir şeyler yiyip içerek midenize ziyaret çekebileceksiniz. Yalnız bu arada Obispo’nun Havana’daki pahalı yerlerden biri olduğunu da belirtmemizde fayda var.
Burası neresi? 1550’li yıllarda tasarlanarak ortaya çıkarılan Eski Meydan’ı ziyaret eden Havana’nın geçmiş dönemlerinde mutlaka yolculuğa çıkmalısınız. Birçok tarihi olay yaşayan meydan, Küba’nın sömürge geçmişinin canlı bir parçasıdır ve günümüzde Havana’nın en hareketli toplanma noktalarından biridir.
Meydan bir zamanlar askeri tatbikatlar için kullanılmaktaydı ve aynı zamanda meşhur bir pazar yeriydi. Bunun yanı sıra boğa güreşleri, çeşitli infazlar, dini törenler ve yerel festivaller gibi çeşitli amaçlarla da kullanılmıştır. 1950’li yıllarda inşaatlar nedeniyle yer altına gömülmesine karşın devletin ve halkın çabaları ile restore edilerek yeniden ortaya çıkarılmıştır.
Meydanın kenarlarında günümüzde Art Nouveau’dan Küba Barok’una kadar restore edilmiş birçok eklektik bina görülebilmektedir. Bu binaların insanların fotoğraf makinelerine sarılıp mutlaka resmettiği mimari yapılardır. Merkezde ise 18. yüzyıldan kalma küçük bir çeşme bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Pek çok önemli mimari yapıya sahip olan meydandaki en dikkat çekici yapılardan biri, etkileyici vitray pencerelere sahip 18. yüzyıl yapısı olan Casa del Conde Jaruco’dur. 35 metrelik Camera Obscura Kulesi ise muhteşem manzaralar için çıkılması gereken bir noktadır.
Burası neresi? Devrim Meydanı, 1959 senesinde Küba’nın tarihin değiştiren çok önemli tarihi konuşmalara ve mitinglere ev sahipliği yapmıştır ve şu anda Havana’nın en ikonik meydanlarından biridir. Meydandaki en dikkat çeken şey ise İçişleri Bakanlığı’nın duvarında bulunan devasa Che Guevara’nın anıtıdır. Bunun yanı sıra Che’nin arkadaşlarından Camilo Cienfuegos’un da çelikten anıtı hükümet binalarının duvarlarında yer almaktadır.
Meydanda bulunan ve ulusal kahraman Jose Marti’ye adanmış 109 metre yüksekliğindeki yıldız şeklindeki anıt da görülmeye değer noktalar arasında bulunmaktadır. Bunun yanı sıra meydanda bulunan ve Havana’nın en yüksek binası konumunda bulunan FOCSA binası da bu meydanda yer almaktadır ve Jose Marti anıtıyla birlikte 1950’lerde Havana’da yeni bir kamusal meydan yaratmak amacıyla yapılan yarışmadaki iki mimari projenin parçasıydı.
Neden gitmeliyim? Küba tarihi için çok önemli olaylara tanıklık eden Plaza de la Devrim, şehrin tarihi açıdan çok önemli noktalarından biridir. Meydanın muhteşem mimarisi ve 1950’lerden kalma bazı Amerikan arabaları ise fotoğraf makinenizi yanınızda getirmeniz için sebeplerden sadece bir kaçıdır. Meydan aynı zamanda Havana Otobüs Turu’nun da ana duraklarından biri olarak şehre gelenlerin mutlaka gördüğü bir noktadır.
Burası neresi? Deniz meltemlerinin etkisinde serinlik veren San Francisco Meydanı, Eski Havana’nın giriş kısmında limana nazır bir konumda yer almaktadır. Meydan çevresindeki özenle restore edilmiş tarihi binalar, Arnavut kaldırımlı meydana çok sevimli bir hava katmaktadır.
16. yüzyıldan kalma Basilica Menor de San Francisco de Asis’in bulunduğu meydan, Havana’nın en popüler buluşma noktalarından biridir. Meydandaki diğer ünlü bina ise etkileyici kubbesi ile ün yapmış olan Lonja del Comercio’dur. Ayrıca meydandaki beyaz mermerden yapılmış olan Fuente de los Leones de ilgi çeken yapılar arasında bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Havana’nın en bilinen meydanlarından olan San Francisco’da birçok cafe bulunuyor. Bu kafelerden birine oturup, meydanın tarihi havasını dinleyebilir ve bir şeyler içerek serinlemenin keyfini çıkarabilirsiniz.
Burası neresi? Pek çok kişi tarafından Havana’nın en güzel caddelerinden biri olarak kabul edilen Paseo del Prado, tarihi binalarla çevrelenmiş ve ağaçlarla kaplanmış yollarıyla keyifli bir gezintiyi kesinlikle hak ediyor. Cadde boyunca 19. ve 20. yüzyıldan kalma zarif eski sinemalar, konaklar ve oteller sıralanmaktadır ve bunların çoğu restore edilerek günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır.
Terrazzo zeminleri, mermer bankları, bronz aslan heykelleri ve demir sokak lambaları ile tarihten kalma büyük bir bulvar hissi uyandıran Paseo del Prado, bir zamanlar Havana’nın en zengin ailelerinden bazılarına ev sahipliği yapmaktaydı.
Neden gitmeliyim? Paseo del Prado, günün her saatinde Havana’nın en popüler buluşma noktalarından biridir ve insanları gözlemlemek için değerlendirebileceğiniz en güzel yerlerin başında gelmektedir.
Burası neresi? Plaza de Armas, 500 yıldan fazla geçmişiyle şehirin en eski sosyal merkezlerinden biri olmuştur. Kafeler ve restoranlarla çevrili meydan sizi kendisine çekiyor ve gölgeli bahçeler, tropikal sıcaktan kaçmak için turistleri cezbediyor.
Meydan, yıllar boyunca 60’tan fazla generale ev sahipliği yapmış olan muhteşem Palacio de los Capitanes de dahil olmak üzere Barok mimarinin şehirdeki en güzel örneklerine ev sahipliği yapmaktadır. Günümüzde Havana tarihi ile ilgili meraklı ziyaretçilerin mutlaka görmesi gereken Museo de la Cuidad (Şehir Müzesi) de gene bu meydanda yer almaktadır.
Ayrıca, 16. yüzyıldan kalma bir sömürge kalesi olan Castillo de la Real Fuerza da meydanda bulunan bir diğer simgesel önemli yapıdır. Meydanın ortasında ise çeşmenin yanında Kübalı bir vatansever olan Cespedes’in bir heykeli bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Pek çok önemli Barok eserin bulunduğu Armas Meydanı, Havana’daki en önemli tarihi yerler arasında bulunmaktadır. Bu önemli tarihi eseri inceleyebilir ve meydandaki kafe ve restoranlarda keyifli bir şekilde vakit geçirebilirsiniz.
Burası neresi? San Francisco Meydanı’nı süsleyen bu “Aslan Çeşmesi” 1836 senesinde Guisepe Gaggini tarafından oyularak Havana’ya kazandırılmıştır. Çeşme bir zamanlar limandan geçen gemilere tatlı su sağlamak için kullanılmıştır. Çeşmenin ismi içindeki 12 aslan figüründen gelmektedir ve her bir aslanın Yakub’un sahip olduğu on iki oğluyla bağlantılı İsrail’in on iki kabilesini temsil ettiği tahmin edilmektedir.
Neden gitmeliyim? San Francisco Meydanı’nda bulunan Fuente de los Leones, meydana gelen herkesin görebileceği bir yerde bulunan tarihi değeri olan bir çeşmedir. Bu nedenle siz de Havana gezisi sırasında bu güzel çeşmeyi mutlaka görmelisiniz.
Burası neresi? 1909 senesinde inşa edilmiş bu tarihi bina, geçmişte bir pazarlama merkezi ve yiyecek deposu olarak kullanılmıştır. Bina Tomás Mur ve José Toraya isimli mimarlar tarafından tasarlanmıştır ve inşa edildiğinden bu yana Küba’nın en seçkin yapılarından biri olarak kabul edilmektedir.
6 katlı bir bina olan Lonja del Comercio, Rönesans mimarisi ile inşa edilmiştir ve tepesinde büyük bir kubbesi ile Merkür’ün bronzdan bir heykeli bulunmaktadır. Bina içinde şu anda turizm, basın ve restoran işletmelerinin şubeleri yer almaktadır.
Neden gitmeliyim? Bina tarihi dokusunu hissetmek, Körfez’den gelen taze esintiyi solumak ve iyi kafe ve restoranların tadını çıkararak mola vermek için mükemmel yerlerden biridir.
Burası neresi? Belçikalı mimar Paul Belau’nun ellerinden çıkan bu binanın açılışı 1915 senesinde gerçekleşmiştir. Neo-Barok tarzda yapılmış olan bina, hayırseverliği, eğitimi, müziği ve dramayı simgeleyen, Guiseppe Moretti’nin dört heykelinin yer aldığı zarif bir cepheye sahiptir ve Parque Central’a bakmaktadır.
Köklü bir tarihe sahip olan tiyatro, ülkenin en önemli kültür ve sanat merkezlerinden biri olan hizmet vermektedir. Tiyatro binası, 1964’ten bu yana Küba Ulusal Balesi ve Havana Uluslararası Bale Festivali’nin merkezi olarak hizmet vermeye devam etmektedir.
Neden gitmeliyim? Binanın görkemini ve muhteşem akustiğini keşfetmek için buradayken bir performans yakalamaya çalışmalısınız. Dilerseniz rehberli turlara katılarak binanın tarihini de daha yakından keşfetme fırsatını yakalayabilirsiniz.
Burası neresi? 1875’ten kalma Otel Inlgaterra, ünlü bir konuk geçmişine sahiptir ve Küba’nın en eski oteli olma özelliğine sahiptir. Otel en parlak dönemlerinde Anna Pavlova, Jose Marti, Winston Churchill gibi çok önemli isimleri ağırlamıştır. Bina Neoklasik bir görünüme sahip olmasına karşın güçlü bir Mudejar etkisi sergiliyor. Binadaki muhteşem Endülüs mozaikleri ise oldukça dikkat çekicidir.
Otel, Küba’nın İspanya’dan ayrılmasından önce liberal görüşlü eylemciler tarafından bir buluşma noktası olarak kullanılmıştır. General Antonio Maceo, Küba bağımsızlık savaşlarını planlamak için de bu binayı karargah olarak kullanmıştır.
Neden gitmeliyim? Günümüzde turistler bugün binaya ucuz konaklama ve zengin ambiyansı için gelmektedir. Otelin odaları mütevazı bir şekilde dekore edilmiştir ancak görkemli lobisi ziyaretçilerin nostaljik havayı hissetmesine olanak tanımaktadır. Tarih meraklıları lobide deri bir koltuğa gömülmek ya da açık havadaki kafede soğuk bir şeyler içerek otelin tarihini düşünebilirler.
Burası neresi? 18. yüzyıldan kalma Küba Barok mimarisiyle inşa edilmiş olan bu saray, geçmişte valinin ve kaptan generallerin ikametgahı olarak kullanılmıştır. Süslü kireçtaşı cephesi ve vitray pencereleri binanın en karakteristik özellikleri arasında yer almaktadır. Tavus kuşlarının bir Khristof Kolomb heykelinin çevresinde serbestçe dolaştığı muhteşem avlusu da oldukça ilgi çekicidir.
Mimarisiyle kendisine hayran bırakan yapı, günümüzde Museo de la Ciudad’a (Şehir Müzesi’ne) ev sahipliği yapmaktadır. Müze, 1968 yılından bu yana şehrin kültürünü ve şehirdeki yaşamı tanıtmak amacıyla ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Müzede sergilenen eserler arasında dönem mobilyaları, askeri üniformalar ve antika at arabaları dikkat çekmektedir. 1850’de Cardenas’ta Narciso Lopez tarafından dikilmiş Küba’nın ilk bayrağı da önemli parçalar arasında bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Bina içinde hiçbir eser olmasa bile muhteşem mimarisiyle dahi bu saray kesinlikle Havana’nın mutlaka görülmesi gereken tarihi yerleri arasında bulunmaktadır. Saraydaki 20. yüzyılın başlarına ait sanat ve tarih koleksiyonları ile kalıcı sergi salonları ise ziyaretçiler için tam bir hazine niteliğindedir.
Burası neresi? Muhteşem bir kubbe ile taçlandırılmış bu Neo-Klasik yapı, Küba’nın ana mimari simgelerinden biridir ve şehre gelen her ziyaretçinin mutlaka görmesi gereken yerlerden biridir. Yapının inşası, 1926 senesinde Kuzey Amerika’nın desteği ile Küba diktatörü Gerardo Machado tarafından başatılmıştır. 1929 senesinde açılışı yapılan bu muhteşem bina, uzun yıllar Küba hükümetine ev sahipliği yapmıştır.
Amerikan Ulusal Meclis binasını andıran yapının kubbesinin ilham kaynağının Paris‘teki Pantheon binası olduğu iddia edilmektedir. Neo-Klasik ve Art Nouveau tarzlarının bir karışımını sergileyen yapı, Küba Devrimi’nin ardından 1959’a kadar hükümet merkezi olarak kullanılmıştır. Bina bu tarihten itibaren Küba Bilimler Akademisi ve Ulusal Bilim ve Teknoloji Kütüphanesi’ne ev sahipliği yapmaktadır.
Kubbenin tepesinde orijinali 16. yüzyılda Floransalı heykeltıraş Giambologna tarafından yapılmış bronz Merkül heykelinin bir kopyası yer almaktadır. Bu devasa kubbe, şehrin neredeyse bütün noktalarından görülebilmektedir. Kubbenin altında 24 karatlık bir elmasın kopyası da bulunmaktadır. Burası, Havana ile Küba’daki diğer destinasyonlar arasındaki otoyol mesafelerinin ölçüldüğü nokta olarak kabul edilmektedir.
Neden gitmeliyim? Şehrin en ikonik binalarından biri olan Ulusal Meclis Binası, görülmeye değer noktaların başında gelmektedir.
Burası neresi? Küba ve Latin Amerika’daki en güzel Art Deco binalarından biri olan Bacardi Binası, Esteban Rodríguez-Castells ve Rafael Fernández Ruenes isimli mimarlar tarafından 1930’da tamamlanmıştır ve yapıldığı yıllarda ülkedeki en yüksek binalardan biriydi.
Yapının kayıtları incelendiğinde cephesi, zeminleri ve iç kısmı mermer ve granitle kaplanmıştır. Bu kaplama malzemeleri Almanya, İsveç, Norveç, İtalya, Fransa, Belçika ve Macaristan dahil olmak üzere yedi Avrupa ülkesinden ithal edilmiştir. 12 kattan oluşmaktadır. Aslen Bacardi rom şirketinin genel merkezi olarak inşa edilen tarihi yapı, günümüzde bir ofis merkezi olarak kullanılmaktadır.
Neden gitmeliyim? 2001 yılında restore edilen bu tarihi yapı, dışarıdan incelenmesi ve fotoğraflanması gereken önemli mimari eserlerden biri olarak listenizde mutlaka bulunmalıdır.
Burası neresi? Assisili Aziz Francis anısına 1739 senesinde kilise olarak açılan bina, 32 metrelik kulesiyle yapıldığı 18. yüzyılda Havana’nın en yüksek binası konumunda bulunmaktaydı. İlk olarak 1591’de yapılan ve 1680 ile 1692’de fırtına ile 1694’teki kasırga nedeniyle çeşitli zararlar görmüş daha basit bir kilisenin yerine yeniden yapılmıştır.
Kilisenin yer planı Latin haçı şeklindedir ve kubbeli tavanı, on iki havariyi temsil eden on iki büyük sütun tarafından desteklenmektedir. Bugünkü kilise binası, mükemmel akustiği ile Havana’nın en iyi konser salonlarından biri olarak kabul edilmekte ve tamamı kadınlardan oluşan ünlü oda orkestrası Camerata Romeu’ya ev sahipliği yapmaktadır.
Neden gitmeliyim? Manastır kısmı ziyarete kapalı olsa da kilisede gerçekleştirilen konserlerle şehrin ve ülkenin en etkileyici atmosferlerinden biri konserlerin keyfini çıkarabilirsiniz.
Burası neresi? San Agustin Kilisesi, Eski Havana bölgesinde bulunan eski bir Katolik tapınağıdır ve bu nedenle San Francisco el Nuevo Kilisesi olarak da bilinmektedir. Binanın 1608 ile 1663 yılları arasında inşa edildiği düşünülmektedir. 1925 ve 1947 yıllarında restore edilmiştir ve günümüze iyi bir durumda ulaşmayı başarmıştır. Kilise, Rönesans tarzında inşa edilmiştir.
San Agustin Kilisesi, Havana’da görebileceğiniz en büyük ve en görkemli dini yapıların başında gelmektedir ve Havana kiliseleri içinde çok özel bir yere sahiptir. Havana’daki eski evler arasında neredeyse gizlendiği için onu görmek için biraz dikkat etmek gerekmektedir.
Neden gitmeliyim? Güzel bir şekilde dekore edilmiş bir kubbeye sahip olan ibadethane, çok renkli etkileyici vitray pencereleri, şapelleri ve muhteşem ana sunağı ile görülmeye değer çok önemli bir dini yapıdır.
Burası neresi? Havana’nın tarihi şehir merkezinin batı kısmında bulunan Miramar, geçmişte lüks bir bölgede bulunmuştur. Burası günümüzde de lüks otel ve restoranların eklenmesiyle bu özelliğini korumaya devam etmektedir. Kilisenin bulunduğu bölgede, geniş ve ağaçlarla çevrili caddelerde gezerek Devrim sırasında sahiplerinin kaçmasının ardından devlet dairelerine dönüştürülen lüks evlere hayran olabilirsiniz.
Kilise Küba’nın en büyük ikinci kilisesi olarak kabul edilmektedir. Binanın iç kısmı İspanyol bir sanatçı olan Cesar Hombrados’un yapmış olduğu 14 adet dini duvar resmiyle dekore edilmiştir. Kilisenin dekorasyonunda lüksten ziyade ağırbaşlılığa önem verilmiştir. Binanın inşasına 1948’de başlanmış ve 28 Mayıs 1953’te tamamlanmıştır. Romanesk-Bizans mimari özelliklerine göre inşa edilmiştir. Binanın mimarları ise Eugenio Cosculluela ile Guido Sutter olmuştur.
Kilisenin sol kısmına bir iç avlu ve rahipler için bir bina, zemin katta ise küçük bir tiyatro salonu ile kilise etkinlikleri için bir oda bulunmaktadır. Kilise, üç anıtsal kapılı bir cepheye ana neften daha küçük beşik çatıya aynı özellikte bir ana çatıya sahiptir. Yapının zemini Latin haçı planına sahiptir ve bu nedenle yan nefler bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Küba’daki en büyük boru orgu bu kilisede bulunmaktadır ve bu nedenle Küba kiliseleri içinde ayrı bir öneme sahiptir. Duvardaki dini resimler ise kiliseye ayrı bir karakter katmaktadır. Kilisenin kubbesi ise Havana Capitol’den sonra Küba’nın en büyük kubbesidir.
Kaçırmayın! Kilisenin hemen sağ tarafında cemaat tarafından büyük saygı gören Our Lady of Lourdes’in bir görüntüsünün bulunduğu etkileyici bir mağara bulunmaktadır ve kiliseyi ziyaret edenlerin mutlaka görmesi gereken noktalardan biridir. Mağara Carrara mermerinden yapılmıştır ve 1.8 metre yüksekliğindedir.
Burası neresi? Şehir merkezinin biraz dışında kalan bu kilise, kendine özgü beyaz, mermerden yapılmış bir çan kulesine sahiptir ve yürüyüş yapmaya değer bir ibadethanedir. Bu etkileyici yapı, Cizvitler tarafından 1907’de tasarlanmıştır. İnşasına ise 7 Ağustos 1914’te başlanmış ve 2 Mayıs 1923 tarihinde piskopos Monsenyör Pedro Gonzalez Estrada tarafından açılışı gerçekleştirilmiştir.
Kilise, Küba’da görebileceğiniz önemli Gotik mimari yapılardan biridir. Özellikle muhteşem vitray pencereleriyle ünlüdür ve sabahın ilk ışıklarında pencerelerden içeri giren ışıklarla kilisede ruhani ve ortam oluşmaktadır. Ülkenin en yüksek ve güzel kiliselerinden biri olan yapı, bulunduğu konumdan dolayı popüler olarak Iglesia de Reina olarak bilinmektedir. 74 metreden biraz daha yüksek oldukça zarif bir kuleye sahiptir. Kulenin üzerinde bronz bir haç bulunmaktadır ve 32 Gotik çörtenle süslenmiştir.
Tapınağın bir ana nefi bulunmaktadır ve bu nef iki yan nefle desteklenmektedir. Tapınağın iç kısmında ise Bizans tarzında yapılmış ahşap sunak ilk dikkat çeken şeylerden biri olmaktadır. Bina günümüze ulaşana kadar birkaç restorasyon çalışmasından geçmiştir. Kullanılan malzeme ve iklimsel faktörlerden dolayı, binanın gelecek nesillere aktarılabilmesi için ilerleyen zamanlarda tekrar yenilenme çalışmalarına ihtiyaç duyacağı tahmin edilmektedir.
Neden gitmeliyim? Küba’da görebileceğiniz ende Gotik tarzdaki binalardan biri olması nedeniyle bu kiliseye zaman ayırmanız faydalı olacaktır.
Burası neresi? Havana Katedrali, Eski Havana’nın kalbinde yer alan ve popüler Katedral Meydanı’na hakim olan Havana’nın en çok fotoğraflanan tarihi yerlerinden biridir. Yapı aynı zamanda Meryem Ana Katedrali olarak da bilinmektedir ve Küba Barok mimarisinin en çarpıcı örneklerinden biridir. Katedralin yapımında kısmen mercan taşları kullanıldığı için dikkatli bakıldığı zaman cephesindeki deniz fosilleri görülebilmektedir.
Katedral, 1777 senesinde Fransiskenler tarafından tamamlanmış olmasına karşın 29 yıl önce Cizvitler tarafından yapımına başlanmıştır. Katedral o kadar beğenilmektedir ki Kübalı bir yazar olan Alejo Carpentier onu zamanında “taştan yapılmış müzik” olarak tanımlamıştır. Yapı ilk başta bir katedral amacıyla inşa edilmediği için diğer katedrallere göre daha küçük boyutlarda yapılmıştır.
Katedralin yapıldığı bölge bir zamanlar bataklıktı ve “Bataklık Meydanı” anlamına gelen “Plaza de la Cienaga” ismine sahipti. İki büyük çan kulesi ile oldukça heybetli bir görünüşe sahip olan katedral hemen göze çarpmaktadır. Ziyaret ettiğinizde tonozlu tavanlara ve St. Christopher heykeline de hayran kalacağınızı söyleyebiliriz. Kristof Kolomb’un na’şının kalıntılarının 1796 ile 1898 yılları arasında burada barındırıldığı söylense de bunu kanıtlayan herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Neden gitmeliyim? Katedralin hem kendisi hem de bulunduğu meydan oldukça ilgi çekicidir. Katedralin ruhani ve mimari yapısını inceledikten sonra meydanda bulunan kafelerden birine bir şeyler yiyip içerek çevreyi gözlemleyebilirsiniz. Dini yapının Küba’daki 11 Katolik katedralinden biri olması da burasını dini açıdan önemli bir ziyaret noktası haline getirmektedir.
Burası neresi? Uzun ismiyle Castillo de los Tres Reyes del Morro olarak bilinen kale, Havana’nın meşhur tarihi yerleri arasında bulunuyor. 16. yüzyıldan kalma bu müstahkem kale, Havana Körfezi’nin girişinde gururlu bir şekilde duruyor. Kale sürekli gerçekleşen korsan saldırılarından korunmak amacıyla İtalyan Giovanni Battista Antonelli, Juan de Tejeda ve Cristobal de Roda tarafından tasarlanmıştır. Kalenin inşası 1589 senesinde başlamış ve yaklaşık 21 yıl sürmüştür.
Kale uzun yıllar boyunca İspanyol askerlerinin ve ailelerinin konaklaması amacıyla değerlendirilmiştir. Kalenin orta kısmında avlu olarak tanımlayabileceğimiz bir alan yer almaktadır. 1898 senesinde ABD ile İspanya arasında çıkan savaşta el değiştirmiş ve 1943 senesinde askeri hastaneye dönüştürülmüştür.
Kalede bulunan deniz feneri günümüze ulaşana kadar birkaç defa yeniden inşa edilmiştir. Şu anki sağlam durumdaki deniz feneri ise 19. yüzyılda yapılmıştır. Fenerin orijinal lambası günümüzde hala yanmaktadır ve fener turistler tarafından küçük bir ücret karşılığında ziyaret edilebilmektedir. Fener, günümüzde Havana şehrinin en önemli simgelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Neden gitmeliyim? Kalenin yukarı kısmı okyanusun ve Havana şehrinin muhteşem manzarasını seyretmek için gelinebilecek çok güzel yerlerden biridir. Özellikle gün batımında göreceğiniz manzaraya hayran kalacaksınız. Deniz feneri başta olmak üzere adada bulunan deniz müzesi ve General Maximo Gomez’in at üstündeki heykeli kaleyi önemli kılan detaylar arasında bulunuyor. İsa Heykeli ve Che’nin Evi de gene kale ziyaretinde es geçilmemesi gereken yerlerdendir.
Burası neresi? Havana’yı İngiliz sömürgesinden korumak amacıyla 1770’lerde inşa edilen kale, El Morro’ya yaklaşık 15 dakikalık kısa bir yürüyüş mesafesinde, La Cabana tepesinin üzerinde bulunmaktadır. İnşa edildiği zaman, İspanyolların o zamana kadar ki yapmış olduğu en büyük ve maliyeti en fazla olan kale olmuştur. Kale, şu anda da uçtan uca 700 metrelik çevresi ve 19 hektarlık alanıyla Avrupa‘nın en büyük kalelerinden biridir.
Kale, Batista rejimi esnasında askeri hapishane olarak kullanılmış ve Devrim’den sonra ise Che Guevara’nın karargahı olmuştur. Günümüzde kale, içinde bulunan birkaç müze ile Havana’da mutlaka görülmesi gereken tarihi yerler arasında bulunuyor. Müzelerden en etkileyici olanı, Che Guevara’nın ofisinin olduğu Museo de Comandancia del Che‘dir. Burada Che’ye ait bazı kişisel eşyalar da görülebilmektedir.
Neden gitmeliyim? Tarihi dokusu ve içerisinde bulunan müzeler ile burası Havana’nın önemli duraklarından biridir. Aynı zamanda Havana’da farklı bir şeyler yapmak isterseniz 19. yüzyıl kostümleriyle aktörlerin her akşam saat 21.00’de top atma töreni yaptığı Ceremonia del Canonazo da bu kaleyi cazip kılan şeylerden biridir. Bu tören geçmişte şehir kapılarının kapanması nedeniyle gerçekleştirilmektedir.
Burası neresi? 1500’lü yıllarda yıldız biçiminde inşa edilmiş bir kale olan Castillo de la Real Fuerza, korsanların saldırılarına karşı korunmak amacıyla inşa edilmiştir. Kale Körfez’in çok içerisine yerleştirildiği için ne yazık ki hiç bir zaman yapılış amacına hizmet edememiştir. Bunun yerine kale, değerli eşyaların korunması için bir depo ve soylular için bir ikametgah olarak kullanılmıştır.
Francisco de Calona tarafından tasarlanan ve inşa edilen kale, derin bir hendeğe, bir asma köprüye ve 6 metre kalınlığında, 10 metre yüksekliğinde duvarlara sahip tam bir mühendislik harikasıdır. Kale içinde bulunan denizcilik müzesi, Havana’nın denizcilik tarihini keşfetmenizi, model yelkenli tekneleri, silahları ve batık gemilerden alınan hazineleri inceleme fırsatı sunmaktadır.
Neden gitmeliyim? 2010 senesinde ziyarete açılan denizcilik müzesi, Küba’nın ilk denizcilik müzesi olma özelliğine sahiptir ve Küba’daki denizcilik faaliyetlerine yönelik kapsamlı bir bakış açısı sunmaktadır. Kalenin kendisi ise bir mühendislik harikası olarak gören herkesi kendisine hayran bırakmaktadır.
Burası neresi? Havana Körfezi’nde bulunan San Salvador Kalesi de tıpkı El Morro gibi limanın önemli ve stratejik bir girişi haline gelen Havana Körfezi’nin girişini düşmanlardan korumak amacıyla tasarlanmıştır. İtalyan askeri mühendis olan Giovanni Bautista Antonelli tarafından 1589 yılında inşasına başlanmış ve 1600’lü yıllarda tamamlanmıştır.
San Salvador Kalesi ile El Morro arasında bir zincir bulunmaktaydı ve tehlike anında bu zincir çekilmekte, düşmanların Havana şehrine girmesinin önüne geçilmekteydi. Geçmişte önemli bir savunma kalesi olan yapı içinde şu anda bir Kale Müzesi bulunmaktadır ve müze 2002 senesine ziyarete açılmıştır. Müzede batık İspanyol filolarından çeşitli nesnelerin yanı sıra bir gemi modelleri koleksiyonu ve köle ticaretine dair çeşitli bilgiler sergilenmektedir.
Neden gitmeliyim? Bu kale, Havana’nın tarihi için çok önemli bir yapıdır ve bu nedenle Havana’nın armasında bulunan üç kaleden biridir. Burada aynı zamanda Havana askeri dünyasının önemli isimlerinden General Maximo Gomez’in bir de atlı heykeli dikkat çekmektedir.
Burası neresi? Havana’nın yaklaşık 15 kilometre doğusundaki San Francisco de Paula kasabasında bulunan Finca Vigia, 20 yıl boyunca ünlü edebiyatçı Ernest Hemingway tarafından yarı zamanlı ikametgah olarak kullanılmıştır. Yazar “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” ve “Yaşlı Adam ve Deniz” isimli eserlerini bu binada kaleme almıştır. Kendisi, Küba’nın en karmaşık olduğu zamanlarda, 1939-1959 yılları arasında burada yaşamıştır. Hemingway’in ölümünün ardından yapı, Museo Hemingway isimli bir müzeye dönüştürülmüştür.
Ev, Hemingway’in bıraktığı gibi muhafaza edilmektedir. Evde sergilenen 8.000’den fazla kitabın yanı sıra çeşitli sanat eserleri, av ganimetleri, yazara ait daktilo ve diğer kişisel eşyalar görülebilmektedir. Ziyaretçilerin içeri girilmesine izin verilmese de pencerelerden içeriyi incelemek mümkün olmaktadır. Dilerseniz rehberli turlara da katılabilirsiniz.
Neden gitmeliyim? Finca la Vigia, Ernest Hemingway’in hayatına ve kişiliğine, Küba’da geçirdiği yıllara dair ilk elden muhteşem bir bakış sunan oldukça güzel bir müzedir. Ayrıca müzenin güzel bahçesinde dolaşarak, Hemingway’in balıkçı teknesi “Pilar“ı görebilirsiniz. Bahçe aynı zamanda bir evcil hayvan mezarlığına da ev sahipliği yapıyor ve bazıları evcil hayvanları için son dinlenme yeri olarak burayı tercih etmektedir.
Burası neresi? İki binaya yayılmış olan Havana’daki Güzel Sanatlar Müzesi, sanatseverlerin mutlaka Havana tarihi yerler listesine dahil etmesi gereken yerlerden biridir. Müze, 1920’lerde Manuel Bustos tarafından tasarlanmış olan Palacio del Centro Asturiano içinde yer almaktadır.
Restore edilen saray içinde Avrupalı ustaların eserleri ile Mısır’dan Roma dönemine kadar 600’den fazla antik sanat eserinden oluşan muhteşem bir koleksiyon sergilenmektedir. Müzenin diğer kısmı ise 1959 yılından kalan Palacio de Bellas Artes isimli Rasyonalist tarzda inşa edilmiş binada bulunmaktadır. Müzenin bu bölümü de 17. yüzyıldan günümüze kadar Küba sanatına adanmıştır. Burada etkileyici bir tablo, baskı ve heykel koleksiyonu ziyaretçileri karşılamaktadır. “Form, Space and Light” isimli girişteki eşsiz mermer ise müzenin öne çıkan özellikleri arasında bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Gerek Küba sanatı hakkında gerekse de Avrupa ile Mısır’dan Roma dönemine kadar olan antik döneme ait eserlerden oluşan toplamda 24 odada sergilenen bu muhteşem sanat koleksiyonu ile burası, Havana müzeleri içinde çok özel bir yere sahiptir ve mutlaka görülmelidir.
Burası neresi? Havana Üniversitesi (Universidad de La Habana) yakınlarında bulunan Napolyon Müzesi, Napolyon’a dair çok önemli bir koleksiyona sahip olan Julio Lobo’nun özel koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır. Lobo’nun koleksiyonu, 1959’da Küba’dan ayrıldığında Küba hükümeti tarafından satın alınmış ve Floransa sarayı tarzında çok güzel bir binada sergilenmeye başlanmıştır.
Sergide dişlerinden biri ve bir tutam saçı da dahil olman üzere Napolyon’a ait birçok kişisel eşya bulunmaktadır. Müzede ayrıca Napolyon’un ölüm maskesi, çeşitli silahlar ve Andrea Appiani ile Antoine Gros gibi çok ünlü iki Fransız askeri liderin portresinin bulunduğu bir kütüphane de yer almaktadır.
Neden gitmeliyim? Toplamda 7.000’den fazla parçanın bulunduğu müze, Avrupa dışındaki Napolyon eserlerinin en iyi koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapmaktadır. Bu nedenle de özellikle Napolyon’un hayatına meraklı kişiler için Havana’da mutlaka görülmesi gereken tarihi yerler arasına yer almaktadır.
Burası neresi? Küba’nın önce İspanyol hakimiyetinden ve daha sonra ülkenin 1950’lerdeki diktatör yönetiminden kurtuluş mücadeleleri, Devrim Müzesi’ndeki bazı kahramanlara ve kötü adamlara ait nesnelerin sergilenmesiyle özetlenmektedir.
Eski bir başkanlık sarayında bulunan müze kesinlikle görülmeye değer. Bina, Gran Teatro’nun da mimari olan Belçikalı Paul Belau tarafından 20. yüzyılın başlarında, 1913 ile 1920 yılları arasında Neoklasik mimarinin görkemli bir örneği olarak inşa edilmiştir. Binada Mart 1957’de bir öğrenci grubu tarafından yapılan saldırıdan kalan kurşun delikleri de hala korunmaktadır.
Binadan içeri girdiğinizde, Küba’nın bağımsızlık mücadelesine dair, devrimci bir dönüşle renklendirilmiş çok sayıda sergiyle karşılaşıyorsunuz. Müze, en üst kattan başlayarak kronolojik olarak inecek şekilde Küba Devrimi’ne kadar ülkenin tarihine odaklanmaktadır. Che Guevara ve Camilo Cienfuegos’un gerçek boyutlardaki balmumu heykeli oldukça dikkat çekicidir.
Binanın öne kısmında eski şehir surlarının bir kısmı ve 1961 Domuzlar Körfezi Savaşı sırasında Castro tarafından kullanılan bir SAU-100 tankı sergilenmektedir. Arka kısmında ise Castro ve 81 devrimciyi 1956’da Meksika’dan Küba’ya taşıyan 18 metrelik Granma isimli yatın bir kopyası görülebilmektedir.
Neden gitmeliyim? Küba’nın bağımsızlık mücadelesi ve devrim sonrası gelişmeleri ele alan sergiler, Küba tarihi hakkında çok önemli bilgiler edinmenize fayda sağlayacaktır.
Burası neresi? Havana’nın ana mezarlığı olan Kolon Mezarlığı, 500’den fazla türbe, 800.000 mezar ve 1 milyondan fazla defin ile dünyanın en büyük mezarlarından biridir. Mezarlık Küba sanatının ve tarihinin önde gelen isimlerinin son dinlenme yeri olmasının yanı sıra, Carrara mermeri ve granitinden yapılmış birbirinden etkileyici anıtlara da ev sahipliği yapmaktadır.
El Cementerio de Cristóbal Colón olarak da bilinen anıtlarıyla ünlü bu mezarlık, 1876 senesinde Havana’nın vedado semtinde kurulmuştur. 56 hektarlık bir alana yayılan mezarlık içinde hem Kübalı hem de yabancı heykeltıraşlar tarafından yapılmış etkileyici heykeller yer almaktadır.
Mezarlığın Neo-Romanesk tarzdaki girişinden geçince hemen sağ kısımda ülkenin bağımsızlık sembollerinden olan Maximo Gomez’in mezarı sizi karşılayacaktır. Biraz ilerleyince 1890 tarihli İtfaiyeciler Anıtı ve 1886 tarihli bir şapeli görebilirsiniz. Mezarlığın en çok ziyaret edilen şapeli ise La Milagrosa olarak bilinmektedir.
Neden gitmeliyim? Korkutucu olmaktan çok uzak bu mezarlıkta bir tur atmak, Küba tarihi içinde eğitici ve heyecan verici bir yürüyüş olabilir. Yürüyüşünüz sırasında ülke tarihindeki çok önemli birçok kişinin mezarını da görebilirsiniz.
Burası neresi? Bu tarihi bar, bir şeyler yiyip içmek isteyenler için görülebilecek önemli noktalardan biridir. Barın en önemli tarihi özelliği ise sadece yaşı değildir. Burası, Amerikalı ünlü yazar Ernest Hemingway’in 1930’lardan 1950’lere kadar Havana’da birçok gecesini geçirdiği önemli bir bardır. 200 yıldan uzun bir süre önce kapılarını açan bar, 1817 yılından bu yana ziyaretçilerini ağırlamaya devam etmektedir.
Neden gitmeliyim? Ernest Hemingway’in gerçek boyutlarda bir heykelinin de bulunduğu El Floridita Barı, keyifli vakit geçirmek için uğrayabileceğiniz önemli yerlerden biridir. Barın ne kadar önemli olduğunu oluşan kuyruktan da anlayabiliyorsunuz.
Burası neresi? Küba’nın meşhur purolarının nasıl yapıldığını görmek istiyorsanız uğramanız gereken yerlerin başında Partagas Puro Fabrikası geliyor. Havana’nın en eski ve en ünlü puro işletmelerinden olan fabrika, 1845’te İspanyol Jaime Partagas tarafından kurulmuştur. Kendisi aynı zamanda Vuelta Abajo bölgesindeki bazı tütün fabrikalarının da sahibiydi.
Fabrika, 2013 senesinde orijinal binasının bulunduğu Capitolio’nun arka kısmından, Centro Habana’daki Calle Padre Varela’nın hemen dışındaki konumuna taşınmıştır. Fabrikanın orijinal binası, Havana’daki en ikonik binalardan biri olmasına karşın ne yazık ki kapanmıştır ancak gene de puro satın alabileceğiniz küçük bir dükkan hizmet vermeye devam etmektedir. Yeni bina ile eski bina arasında yaklaşık 10 dakikalık bir sürüş mesafesi bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Fabrika, turistlere fabrikayı ziyaret etme ve işçilerin puroları nasıl yuvarladıklarını ve satıldıkları kutuları nasıl yaptıklarını görme fırsatı sunmaktadır.
Havana tarihi yerler listemizde sizin için şehrin tarihini anlatan yerler hakkında bilgi vermeye çalıştık. Artık dilerseniz Havana gezinizi planlayabilir ve şehrin tadını çıkarmaya başlayabilirsiniz.
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…