Burası Neresi? İlk olarak 528 yılında Bizans İmparatoru Anastasius’un Fener Kulesi olarak inşa ettirdiği yapı, çıkan yangınlar sonucu kullanılamaz bir hale gelmiştir. Bölgede Bizans yönetimine bağlı olarak yaşayan Cenevizliler, 14. yy’da bölgeyi surlarla çevirmeye başlamışlardır ve bu harap haldeki kuleyi restore ederek 1348 yılında surlarına ek olarak yeniden yapmışlardır.
Nerede? Avrupa Yakası’nda; eski İstanbul olarak adlandırılan Beyoğlu’nun anıt niteliği taşıyan Galata Kulesi, şehrin en güzide noktalarından biri olan İstiklal Caddesi‘ne yakın bir noktada konumlanmaktadır.
İsmi Niçin Galata Kulesi? Bu konuda epeyce iddianın söz konusu olduğunu söyleyebilirim. İlk varsayıma göre; ilk yerleşim dönemlerinde burada süthanelerin olması sebebiyle Grekçe’de süt anlamına gelen “Gala” ve “Galaktos” dan almıştır. Hatta Evliya Çelebi’nin bu bilgiyi doğrulayan bir yazısı bulunuyor. Yazıda; “burada yetişen koyunların verdiği sütü krala getirirlermiş. Bu yerde lezzetli süt elde edilmesinden dolayı Yunan dilinde süt anlamına gelen Galata olarak adlandırılmıştır” diyor.
Bir diğeri ise; bu bölgede yaşayan İtalyan grupların limanda gemilerin yükleme-boşaltma yaptıkları alanlara verdikleri “calata” isminden gelmektedir. Galatlar Kavmi’nde yaşayan insanların isminin verildiğinden tutun, Boğaziçi’ni geçerek Pera’ya gelen Galyalılar kavminden dolayı Galata dendiğine kadar birçok söylenti bulunmaktadır. Yani anlayacağınız bu konu hakkında net bir bilgi yok. Her araştırmacıdan başka bir varsayım ortaya çıkıyor. Bizde sizler için araştırarak bu konuda ortaya atılan iddiaları aktardık.
Yüksekliği Ne Kadar? Yüksekliği 69.90 metre olup heybetli bir yapıya sahip olan kule, tüm ihtişamıyla İstanbul’un her yerinden görülebiliyor.
Müzekart Geçerli Mi? Galata Kulesi’ni ziyaret edecekler için burada Müzekart’ın geçerli olmadığını belirtmeliyim.
Dünya üzerindeki en eski kulelerden biri olan Galata, 528 senesinde Bizans İmparatoru Anastasius tarafından fener ve yangın gözetleme kulesi olarak kullanılması amacıyla inşa ettirilmiştir. Çıkan yangınların ardından kullanılamaz hale gelen kule, bölgede yaşayan Cenevizlilerin yasak olmasına rağmen surlarla çevirdiği Galata surların ek bina olarak restore etmişlerdir. Yığma taşlar kullanarak yaptıkları kuleye “İsa Kulesi” adını vermişlerdir.
1453’de Türklerin eline geçen kule, sürekli olarak yenileme çalışmaları yapılarak tamir edilmiştir. Yangınlardan bir türlü kurtulamayan yapı yıllar içerisinde yine hasar görmüş ancak onarılarak daha iyi bir hale getirilmiştir. Bu dönemde savunma amacıyla kullanılmış olup 16. yilinda’da tersanede çalıştırılan esirlere barınak olarak sağlanmış, 18. yilinda’da ise gece yarısını haber vermeleri amacıyla Mehteran Ocağı kalmaya başlamıştır.
III. Murad’ın hüküm sürdüğü dönemde ise kule baka bir amaca hizmet vermek için kullanıma açıldı. Müneccimbaşı tarafından astronomik gözlem rasathanesi kurulmuş ancak gelen tepki ve baskılar sonucu kapatılmıştır.
IV. Murad döneminde Hazerfen Çelebi’nin kanat takarak Üsküdar’da Doğancılar Meydanı’na uçması yalnız ülkede değil dünyada da yankı bulmuştur. Öyle ki hakkında birçok hikaye ve Gravürler oluşturulmuş. 1967 senesinde biten çalışmaların ardından bugünkü görünümüne kavuşmuştur.
508 yılında Bizans İmparatoru Anastasius tarafından inşa edildiğini bildiğimiz Galata Kulesi, 69.90 metre yüksekliğe sahip olup duvar kalınlığı 3.75 metre olduğu bilinmektedir. İç çapı 8.95 metre, dış çapı ise 16.45 metre olan kulenin içerisindeki merdiven sayısı 146 basamaktır. Moloz taşlarının işlenmesi ile meydana gelen ihtişamlı yapının ağırlı 10 bin tonu buluyor.
Kulenin önünde oluşan uzun kuyruklar sizi korkutmasın çünkü toplamda iki adet asansör var. Yaklaşık 10-15 dakikaya sıra size geliyor nasılsa. Bu asansörler dokuz kattan oluşan kulenin yalnızca yedinci katına kadar çıkıyor, oradan inip diğer iki katı merdivenlerden çıkmanız gerekiyor. İnerken de merdivenleri kullanacaksınız.
Galata Kulesi ile Kız Kulesi’nin arasında geçen yüzyıllık bir aşk hikayesi… Aralarından geçen İstanbul boğazı nedeniyle kavuşmaları imkansız olan bu iki güzide yapının birbirlerine olan özlemleri gün geçtikten artmaktadır. Karşıya tarafa geçmen üzere, hatta uçmak üzere desek daha doğru olur 🙂 kuleye çıkan Hezarfen Ahmet Çelebi, Galata’nın yüzyıllardır biriktirmiş olduğu mektupları da yanına alır ve Kız Kulesi’nin üzerinden geçerken bırakıverir. Mektupları okuyan Kız Kulesi bu vesileyle aşkının karşılıksız olmadığını anlar. Denilen o ki, bu ömürlük aşk sayesinde yıllardır ikisi de sapasağlam direnmekte. Efsane bu ya. 🙂
Roma Dönemi’ne dayanan efsaneye göre, birbirlerini seven sevgililerin Galata Kulesi’ne ilk defa birlikte çıkmaları mutlaka evleneceklerine yorulurmuş. Zamanında birbirini seven iki gencin aileleri ikilinin evliliğine bir türlü razı gelmezlermiş. Hal bu ya, olmaz sevdaları olduran kavuşamayanları bir araya getiren kuleye çıkmaktan başka çareleri olmayan gençler, Galata’ya çıktıktan sonra aileleri ikna olmuş. Elbette ki bu hikayelerin gerçekliği olmadığını hepimiz farkındayız ancak okudukça tebessüm ettiren hikayeler, Galata’yı oldukça ilgi çekici kılıyor. Buraya daha önce çıkmadıysanız, sevdiğiniz kişiyle birlikte çıkın derim. İşinizi sağlama alın. 🙂
*Aşk hikayelerinin yanı sıra Galata Kulesi ile ilgili farklı rivayetler de bulunmaktadır. Bilindiği üzere İstanbul eskiden beri bir ticaret kenti olarak bilinmektedir. Bunda Karadeniz ile Ege’yi birbirine bağlayan boğazın etkisi büyüktür. Denizcilikte önde gelen topluluklardan Cenevizliler İstanbul’a gelirken onlara gösteren martıyı yuvasına kadar izledikten sonra onu yedikleri ve yuvasının olduğu yere de Galata Kulesi’ni inşa ettikleri rivayet edilmektedir.
Pek çok yönü ile görenleri kendisine hayran bırakan Galata Kulesi şairlerin de dikkatinden kaçmamıştır. Yapı ile ilgili Orhan Veli, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Süreyya gibi pek çok önemli şarimiz dillere pelesenk olmuş şiirler yazmıştır. Pek çok sanatçı ise Galata Kulesi’nden ilham alıp bu kuleyi de içine alan çok etkileyici şarkılar yapmıştır. Kim bilir kule belki sizin de içinizdeki sanatçı ruhu dışarıya çıkarmanıza neden olur.
1967 yılında dönemin belediye başkanı Haşim İşcan tarafından restore edilen kule, restoran olarak kiraya verilerek kullanıma açılmıştır. Söylentiler arasında dünyadaki en eski kule restoranı olduğundan bahsedilmektedir. Tabi doğruluk payı konusunda kimsenin kesin bir bilgiye sahip olmadığını söylemeliyim. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘ne ait olan Beltur‘a devredilen restoranın menüsünden alkol kaldırılmış ama fiyatları da bir o kadar makul miktarlara düşmüştür.
Köklü tarihe sahip kuleyi ziyaret ederken muhteşem İstanbul manzarası eşliğinde, keyifli bir kahvaltı yapabilir veya Osmanlı ve Türk mutfağına ait leziz yemeklerin tadını akşam yemeği yiyerek çıkarabilirsiniz.
Rezervasyon; çok sayıda insanın yoğun ilgi göstermesinden dolayı neredeyse çoğu zaman dolu olan restorana rezervasyon yaptırarak gitmeniz yararınıza olacaktır. 444 66 44 numaralı telefonu arayarak konuyla ilgili detaylı bilgi alabilirsiniz.
Herkes için ortak nokta olduğunu düşündüğümüz Taksim’e ulaştıktan sonra meydandan devam ederek İstiklal Caddesi’nin sonuna kadar yürümeniz gerekiyor. Tabi caddenin ortasından geçen tramvaya da binebilirsiniz. Caddenin sonuna ulaştıktan sonra 500 metre kadar ilerlediğinizde kuleye ulaşabilirsiniz.
Eminönü yönünden gelecekler içinde, tramvaya binerek Karaköy durağında inip Bankalar Caddesi istikametinden yokuşu tırmanarak ulaşabilirsiniz.
Buraya ulaşmak için kullanabileceğiniz bir diğer yöntem ise metro hatlarıdır. M2 Yenikapı – Hacıosman metro hattını kullanarak Şişhane durağında inmeniz gerekiyor. Refik Saydam Caddesi’nden çıktıktan sonra kısa bir yürüyüşün ardından kuleye ulaşabilirsiniz.
*Taksim’e ulaşım sağlayan otobüs hatları;
**Otobüslerin kalkış saatlerini görüntüleyebilirsiniz.
Galata Kulesi’ni haftanın her günü saat 09:00’dan 19:00’a kadar ziyaret edebilirsiniz. Hafta sonu yoğun olduğu için hafta içi erken saatlerde gelmenizi tavsiye ederim. Böylelikle bu güzel manzaranın tadını doyasıya çıkarabilirsiniz. Hatta saat 20:00’dan sonra hizmete açılan restoranda güzel bir akşam yemeğiyle gününüze devam edebilirsiniz.
Karaköy ve Eminönü’nü birbirine bağlayan köprü, Haliç üzerinde konumlanıyor. Geçen tarih boyunca, yıllar içerisinde tam dört defa yıkılıp yeniden yapılan Galata Köprüsü en son 1994 yılında yapılmıştır. O tarihten bu yana hizmet vermektedir. Yaklaşık 490 metre uzunluğundaki köprü deniz araçlarının geçebilmesi için açılabilir vaziyettedir.
Bir biri ardına sıralanmış balık tutan insanları her daim köprünün üzerinde görmeniz mümkün. Öyle kalabalık ki. Tabi haliyle balık ekmek yapan yerlerde hayli fazla bu durumda. Burada güzel bir deniz havasını ciğerlerinize doldurduktan sonra, alın balık ekmeğinizi elinize köprünün size sunduğu manzara eşliğinde tadını çıkara çıkara hem yiyin hem yürüyün.
Özel bir banka tarafından açılan müze, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi himayesinde 2002 senesinde faaliyete açılmıştır. Burada Osmanlı İmparatorluğu’nun merkez bankası ve hazinedarı olarak görev yapan Osmanlı Bankası’nın tarihine ışık tutacak nitelikte bilgilendirici belgeler sergilenmektedir. Geçmişe dair bilgiye açsanız, sizi her yönden aydınlatacak ve bilgilendirecek bu tarz yerleri ziyaret etmenizi öneriyorum.
Estetik görüntüsüyle eski İstanbul resimleri ve tasvirlerinde sıklıkla görebileceğimiz sembolik bir yapı. Merdivenler ismini Abraham Salomon Kamondo adındaki köklü ve varlıklı bir aileden almıştır. Osmanlı-İtalyan Yahudi finansör olan aile aynı zamanda son derece cömertkardır. Bu merdivenler ise bu aile tarafından yaptırılmıştır.
Söylenenler göre Kamondo ailesi evine rahatlıkla ulaşabilmek için ya da çocuklarının okula rahatlıkla gidip gelmeleri için yaptırdıklarıdır. Art nouveau mimarisiyle yapılan merdivenler gün boyunca fotoğraf çektiren insanlarla dolup taşıyor. Sizde Galata Kulesi’ne yakın mevkide yer alan bu sembolik yapıda bir hatıra fotoğrafınızı çekilmeyi ihmal etmeyin.
Galata Kulesi bulunduğu konum itibari ile İstanbul’un pek çok tarihi noktasına yürüme mesafesinde bulunmaktadır. Buraya geldiğinizde İstiklal Caddesi’ni takip ederek tünel civarına geldiğinizde Galata Mevlevihanesi sizi karşılayacaktır. Burada hem huzurlu ortamın keyfini çıkarma hem de mevlevihane içindeki tarihi yerleri ziyaret etme şansına sahip olabilirsiniz.
1856 yılında Lord Stratford Canning’in girişimleri ile yapımına başlanan Kırım Kilisesi de buraya kadar gelmişken görülmeden gidilmemesi gereken yerler arasında bulunuyor. Galip Dede Caddesi üzerinde bulunan bu tarihi kilise eski bir Rum mezarlığının yerine inşa edilmiştir.
Kilise 1970 yılında cemaat azlığından dolayı kapatılsa da 1990 yılında Sri Lankalı mültecilerin çabaları ile 1990 yılında tadilattan geçerek yeniden ibadete açılmıştır. Kilisenin bulunduğu Serdar-ı Ekrem Sokağı gene şehrin ve bölgenin tarihi dokusunu hissetmek isteyenlerin mutlaka arşınlaması gereken yerlerden biri.
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…