Selimiye Camii gibi dünya genelinde kabul görmüş bir esere ev sahipliği yapan Edirne’de muhteşem bir tarih sizi bekliyor. Bu küçük ama tarih dolu şehrin en önemli değerlerini keşfetmek isterseniz Edirne’nin tarihi yerleri hakkında hazırladığımız listemiz tam size göre!
Edirne tarihi hakkında; Edirne, Roma İmparatoru Hadrian tarafından Hadrianopolis ismiyle kurulmuştur. Trakya eyaletinin başkenti olan şehir, 20’ye yakın çok büyük savaşa ev sahipliği yapılmıştır. Orta Çağ döneminde şehir Bulgar Kralı Krum tarafından kuşatılmıştır. 1369 senesinde ise Osmanlı padişahı Murad tarafından kuşatılmış ve başarılı bir sefer sonucunda ele geçirilmiştir.
Osmanlı döneminde şehrin adı “Edirne” olarak değiştirilmiştir. Şehir, 1543 senesinde, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u başkent yapmasına kadar 90 yıl boyunca ülkenin başkenti olarak görev yapmıştır. Başkent olduğu dönemde bölgeye çok sayıda Türk boyu yerleştirilmiş ve bölgenin Türkleşmesi sağlanmıştır. 17. yüzyılda Osmanlı padişahları Edirne ve İstanbul arasında yaşadığı için şehir, altın çağını yaşamıştır.
Şehirde 1745 ve 1751 yıllarında meydana gelen depremler, Edirne’nin ciddi anlamda gerilemesine ve zayıflamasına neden olmuştur. 1829 senesine gelindiğinde Rusların eline geçen şehir, kısa bir süre sonra yeniden Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1877 senesindeki Osmanlı-Rus savaşı sırasında zarar gören Edirne, 1913 senesinde Bükreş Antlaşması ile Osmanlılara geri verilmiştir. O günden sonra eski ihtişamlı günlerine ulaşamayan şehir, günümüzde Osmanlıdan kalma mirasları ile ülkemizin tarihi eserler bakımından önemli noktalarının başında gelmektedir.
Edirne’nin en ünlüleri; Edirne deyince elbette ilk akla gelen yer “Selimiye Camii” oluyor. Meriç Köprüsü, Üç Şerefeli Camii, Eski Cami de gene Edirne’de mutlaka görülmesi gereken tarihi yerler arasında bulunmaktadır.
Edirne gezi tavsiyesi; Meriç Köprüsü’nde mutlaka yürüyüş yapın. Kesinlikle Edirne ciğer tava deneyin. Ciğer tava konusunda bizce çarşıya yakın konumda pek çok başarılı mekan bulunuyor. Bu nedenle “illa şurada deneyin” şeklinde bir tavsiyede bulunmuyoruz. Edirne’nin en canlı caddelerinden biri olan Saraçlar Caddesi’nde turlamayı ihmal etmeyin. Hayrabolu tatlısı, hem lezzetli hem de hafif olması ise midenizi kesinlikle fethedecektir diye düşünüyoruz. Sonuç olarak eğer hızlı bir tur olsun derseniz Edirne için 1 gün ayırmanız yeterli olacaktır ama Edirne’de konaklama konusunda herhangi bir sıkıntınız yok ise bizce biraz daha yayarak 2 günlük sakin bir Edirne gezisi çok daha keyifli olacaktır.
Müzekart; Edirne’de Müzekart ile ziyaret edebileceğiniz yerler sınırlı olsa da, sonraki gezilerinizi de düşünerek 60₺ ücret karşılığında Müzekart satın almak isabetli bir karar olacaktır.
Burası neresi? Saatli Medrese, II. Murat tarafından 1437-1447 yılları arasında inşa ettirilmiştir. Tek katlı bir planla inşa edilmiştir. Fatih Sultan Mehmed’in bu medresede eğitim aldığına dair bilgiler bulunmaktadır. Medresenin inşasında kesme taşlar kullanılmıştır. Medresede son zamanlarda restorasyon çalışmaları sürdürülmektedir.
Neden gitmeliyim? Osmanlıların Edirne’de yaptırmış olduğu ilk medreselerden biri olması bu yapıyı, tarihi açıdan çok değerli kılmaktadır. Peykler Medresesi ve Üç Şerefeli Camii’nin hemen yanında bulunması ise bu medreseyi ziyaretiniz sırasında birkaç farklı tarihi noktayı aynı anda görme fırsatına sahip olmanızı sağlıyor.
Burası neresi? Peykler Medresesi, Fatih Sultan Mehmet Han tarafından 15. yüzyılda yaptırılmıştır ve Üç Şerefeli Camii’nin hemen yanında bulunmaktadır. Peyk kelimesi ise “padişahın yanında bulunan çok kıymetli asker” anlamına gelmektedir. Kare planlı bir şekilde inşa edilmiştir ve 18 odadan oluşmaktadır. Gösterişli bir giriş kapısına sahip medresede, bu kapının yanında bir tane ve karşısında olmak üzere iki adet dersliği bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Medrese, mimari açıdan oldukça etkileyici bir yapıda bulunmaktadır. Özellikle muhteşem kapısı ve ince ince işlenmiş mimari detaylar ile ziyaretçilerini kendisine hayran bırakma noktasında çok başarılıdır. İbn-i Kemal’in de burada eğitim görmüş olması ise medresenin tarihi değerini bir kat daha arttıran detaylardandır.
Burası neresi? UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” şeklinde tanımladığı Selimiye Camii, Edirne’deki tarihi yerler arasında öncelikle görülmesi gereken eserlerin başında gelmektedir. Cami, 16. yüzyılda yaşamış en önemli mimarlardan Mimar Sinan tarafından, Sultan II. Selim’in emriyle 1566-1574 yılları arasında inşa edilmiştir. Avrupa üzerinden Osmanlı İmparatorluğu’na adım atan ziyaretçiler için caminin ihtişamı, ziyaretçileri etkileme noktasında çok önemli bir rol üstlenmiştir.
Caminin mimari yapısından bahsedecek olursak tek kubbe etrafında incecik arz-ı endam eden 4 minareye sahiptir. Bu ince tasarım, onları dünyanın en yüksek minareleriymiş gibi gösterişli bir hale sokmaktadır. 190 metreye 130 metre boyutlarında bir alanda inşa edilmiştir. İç süslemelerde ise dönemin en ünlü eserlerinden olan İznik çinileri kullanılmıştır. Cami, iki medrese, Selimiye Arastası ismi verilen kapalı çarşı, saat kulesi, çok sayıda avlu ve bir kütüphaneden oluşan devasa bir külliyenin bir parçası olarak inşa edilmiştir.
Camide bulunan 999 pencerenin Allah’ın mükkemmelliğini simgelediği düşünülmektedir. Camide bunun dışında birçok simgesel değerler yer almaktadır: Pencerelerin 5 kademeli oluşu İslam’ın 5 şartını, 32 metre çapındaki kubbe İslam’ın 32 farzını temsil etmektedir. 4 kürsü 4 mezhebi, 6 yollu minareler İman’ın 6 şartını, minarelerdeki toplam 12 şerefe ise namazdaki 12 farza işaret etmektedir.
Sinan’ın cami için Sarı Tepe’yi seçmiş olması ise bir tesadüften öte, onun ne kadar büyük bir bilim insanı olduğunu bizlere göstermektedir. Caminin inşasından 50 yıl önce kendisi buraya bir su sarnıcı inşa ettiği için bölgenin jeolojik özelliklerini yakından biliyordu. Ana kaya yüzeyinden 20 metre aşağıda olması ise burasını deprem bölgesi olan Edirne içinde inşaat için en güvenli kara parçalarından biri haline getirmiştir.
Külliye içinde yer alan Dar’ül Kurra isimli medrese zaman içinde şehir müzesi, ofis, öğrenci yurdu, depo gibi çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. 1936 senesinde etnografya müzesi olarak değerlendirilmeye başlanan bölüm, 1971 senesinden bu yana Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır.
Neden gitmeliyim? Selimiye Camii, Mimar Sinan’ın en önemli eseri ve Osmanlı İmparatorluğu’ndaki cami mimarisinin doruk noktası olarak kabul edildiği için Edirne’ye gelen herkesin mutlaka gördüğü bir tarihi eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Edirne’nin siluetine tam anlamıyla uyum sağlayan bir yapı olması sayesinde, burası Edirne’nin sembollerinden biri olmayı başarmıştır.
Selimiye Camii Efsanesi; Selimiye Camii hakkında çok çeşitli efsaneler bulunmaktadır. Camide bulunan ters lale motifi ise bu efsanelere en çok konu olan özelliğidir. En bilinen efsaneye göre caminin inşa edildiği arsanın sahibi oldukça inatçı biriydi. Güç bela bir şekilde arsasını inşaat için vermeye ikna edilmiştir ve kendisi laleleri çok sevmekte, çok bir lale bahçesine ev sahipliği yapmaktaydı. Mimar Sinan da arsa sahibinin inatçılığını simgelemesi için camiye ters lale motifini yerleştirmiştir.
Burası neresi? Ulu Camii olarak da bilinen Eski Camii, Edirne’nin en büyüleyici tarihi yapılarından biridir. Şehrin merkezinde inşa edilmiş olan Üç Sultan Camisi’nin en eski olanıdır. Cami, 1403 senesinde I. Bayezid’in oğlu Emir Süleyman Çelebi’nin emri üzerine inşa edilmiştir. İlk olarak bir cuma camisi olarak inşa edilmiş, “Eski Camii” ismini ise Üç Şerefeli Camii’nin inşa edilmesinin ardından almıştır. Selimiye Camii kadar dikkat çekmese de duvarları etrafında, hat sanatıyla işlenmiş “Allah” ve “Muhammed” yazıları başta olmak üzere önemli anlamlara sahip olan yazılar ve semboller burasını manevi açıdan etkileyici bir yer haline getirmektedir.
Eski Camii’nin mimari özellikleri hakkında konuşacak olursak, ilk göze çarpan şeyin kubbe yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Osmanlı mimarisinde camilerin genelinde büyük tek bir kubbe bulunurken, Eski Camii’de daha küçük hacimli 9 adet kubbe çatıyı kapamaktadır. Cami, genel anlamda Bursa‘daki Ulu Camii örnek alınarak inşa edilmiştir.
Cami, 1749 senesinde çıkan yangında ve 1752 senesinde yaşanan depremde ciddi hasarlar almıştır. Cami, genel olarak bugünkü halini 1965 senesinde gerçekleştirilen onarımdan sonra almıştır. Yıllar içinde camide pek çok değişiklik yapılmış ve cami birçok restorasyon çalışmasından geçirilmiştir. Bu çalışmaların sonuncusu ise 2008-2009 yılları arasında Edirne İl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gerçekleştirilmiştir.
Neden gitmeliyim? Öncelikle Selimiye Camii’ne çok yakın bir konumda olması nedeniyle yürüyerek buraya çok kolay bir şekilde ulaşabilirsiniz. Osmanlı padişahlarının kılıç kuşanma törenlerinin bu camiye gerçekleştirilmesi ise bu camiyi bir ibadethane olmaktan çok daha fazla anlam yüklenmesini sağlamaktadır. Önemli Türk mutasavvıflarından Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’nin bu camide vaaz vermiş olması ise caminin manevi açıdan ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Bu camiyi önemli kılan detaylardan bir diğeri ise Mekke’den getirilmiş olan ve “Rukn-u Yemani” olarak bilinen Kabe’nin küçük bir parçasının da bu camide bulunmasıdır.
Burası neresi? Edirne’nin camileri içinde görülmesi gereken önemli duraklardan bir diğeri de Üç Şerefeli Cami’dir. Burası 1433-1447 yılları arasında Osmanlı sultanlarından II. Murad’ın emri ile yaptırılmıştır. Cami adını, 67,62 metre yüksekliğe sahip olan üç şerefeli minaresinden almaktadır. Minaresindeki taş işçiliği ise oldukça özeldir ve üzerindeki şekillerden ötürü cami “Burmalı Cami” olarak da anılmaktadır.
6 dayanak üzerine oturtulmuş 24 metre çapında büyük bir kubbe, o döneme kadar hiç yapılmamış bir cami planının örneği olmuştur. Bu planın amacı, enine genişleyen bir yapı ortaya çıkararak, daha fazla kişinin eş zamanlı olarak ibadet etmesine olanak tanımaktadır. Osmanlı döneminde görülmemiş revaklı avlu örneği de gene ilk olarak Üç Şerefeli Cami’de görülmektedir.
Neden gitmeliyim? Üç Şerefeli Cami, Osmanlıdaki cami mimarisinde pek çok ilklerin denendiği bir dönüm noktası niteliğindedir. İlk harem taşlığı, camiye girişte ana kubbenin altına girilmesi, kubbedeki meyve desenleri, ilk revaklı avlu, tek kubbeli mimari gibi pek çok ilki bu camide görme fırsatını yakalıyoruz. Caminin minaresi de kesme taşla yapılmış ilk minare olma özelliğine sahiptir.
Burası neresi? Muradiye Camii, yapıya adını veren II. Murad’ın emriyle 1426-1436 yılları arasında inşa edilmiştir. Mescidin duvarını ve mihrabını süsleyen muhteşem çinileri, yapıyı Edirne’deki diğer camilerden ayırmaktadır. Caminin inşa edilmesinin sebebinin II. Murad’ın Mevlana Celaleddin-i Rumi’yi görmesi olduğu rivayet edilmektedir. Yapı ilk olarak Mevlevi tarikatının mensupları için bir yaşam alanı olarak inşa edilmiş ve daha sonra yapılan değişikliklerle camiye dönüştürülmüştür.
Cami, mimari açıdan Bursa’daki Yeşil Cami’yi andırmaktadır. Cami, T biçimli bir plana göre inşa edilmiştir. Öne beş bölmeli iki revak ve iki yanında kubbelerle örtülmüş iki eyvan karşılamaktadır. Kubbenin üstündeki gözü ise ne yazık ki günümüze kadar ulaşamamıştır. Birçok depremde hasar gören yapıdaki çinilerle bezeli muhteşem minaresinin de günümüze ulaşmasına engel olmuştur. Günümüze ulaşan mimari yapı, büyük oranda 1957 senesinde gerçekleştirilen tadilatla bu halini almıştır. 2001 yılında camideki bazı çinilerin çalınmış olması ise utanç verici bir olay olarak hatırlanmaktadır.
Caminin yan tarafında da büyükçe bir alan bulunmaktadır ve bu alan mezarlığa dönüştürülmüştür. Mezarlıkta 1920 senesinde vefat eden, Osmanlının son şeyhülislamı olan Musa Kazım Efendi’nin de mezarı bulunmaktadır. Mezarlıktaki bir diğer önemli mezarlık ise 17. yüzyılda yaşamış olan Neşati’ye aittir. Kendisi Mevlana Celaleddin-i Rumi Türbesi’nde görev yapmış ve 1674 senesinde vefat etmiştir. Mezarlıkta bunun dışında Osmanlı döneminden kalmış yaklaşık 500 mezar taşı bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Muradiye Camii, Edirne’de Osmanlı döneminden kalmış çok önemli dini yapılardan biridir. Bu açıdan Edirne tarihi açısından çok önemli bir mimari eser konumunda bulunmaktadır. Bunun yanı sıra caminin bulunduğu tepe, başta Selimiye Camii olmak üzere Edirne’ye dair muhteşem manzaralara da ev sahipliği yapmaktadır.
Burası neresi? Mimar Sinan tarafından ortaya çıkarılan bu etkileyici kervansaray, Kanuni’nin sağ kollarından biri olan Rüstem Paşa’nın isteği üzerine yapılmıştır. Dikdörtgen bir avludan odalara girilmektedir. Yapı, katlı olarak planlanmıştır. Burası, 1972 senesinde restore edilmiş ve otel olarak kullanılmaya başlanmıştır. Gerçekleştirilen restorasyon çok başarılı bulunduğu için bu çalışma sonucunda 1980 senesinde “Ağa Han Mimarlık Ödülü” Rüstem Paşa Kervansarayı’nda gerçekleştirilen restorasyon çalışmasına verilmiştir.
Neden gitmeliyim? Konaklayacak tarihi bir mekan arıyorsanız Rüstem Paşa Kervansarayı’nı tercih edebilirsiniz. Ancak mekanın otel özelliği hakkında ziyaretçilerin olumlu yorumları kadar olumsuz yorumları olduğunu da belirtmek isteriz.
Burası neresi? Edirne tarihi eserleri arasında önemli bir yere sahip olan Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı, “Ayşe Kadın” ya da “Eşe Kadın” Kervansarayı olarak da bilinmektedir. Yapının giriş kapısındaki iki küpe figürü nedeniyle aynı zamanda “Küpeli Han” olarak da anılmaktadır. Yapının Sultan I. Mehmet Han’ın kızı olan Ayşe Kadın’ın emriyle 1609 senesinde yapıldığı bilinmektedir. Hatta kervansarayın bulunduğu mahallenin adı da hala Ayşe Kadın ismiyle anılmaktadır.
Hanın kapıları kervanlardaki develerin kolaylıkla geçebilmeleri için çok yüksek bir şekilde inşa edilmiştir ve hatta bu nedenle “Deve Hanı” olarak da adlandırılmıştır. İnşaat esnasında kesme taşın yanı sıra tuğla ve ahşap da kullanılmıştır. Dikdörtgen planlı ve iki bölümlü bir yapıya sahiptir. Yapı genel olarak mimari açıdan Osmanlı dönemindeki diğer hanlarla benzer özellikler taşımaktadır. Evliya Çelebi de Seyahatname kitabında handan bahsederken “büyük bir hayır işi” tanımlamasını kullanmıştır. Handa kalan yolculardan üç gün için ücret alınmaması ise bunu destekleyen şeylerden biridir.
Bina, 2019 yılının temmuz ayında restorasyon çalışmaları için kapatılmış ve yakın tarihte Devlet Tiyatro Binası olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Neden gitmeliyim? Klasik Osmanlı han mimarisini incelemek isterseniz bu kervansarayı mutlaka Edirne tarihi yerler listenize eklemelisiniz.
Burası neresi? Külliyenin mimarının Sultan II. Bayezid’in emriyle hareket eden Hayrettin isimli bir mimar olduğu tahmin edilmektedir ancak bu bilgi kesin olmamakla birlikte külliyenin Yakub Şah Bin Sultan Şah tarafından da inşa edilmiş olabileceği düşünülmektedir. Külliyenin yapımına 1484 senesinde başlanmıştır ve 1488 senesinde görkemli bir şekilde açılış gerçekleştirilmiştir.
Cami, mimari özellikleri ile şehrin diğer önemli camileri olan Selimiye ve Üç Şerefeli Cami ile anılmasını sağlamıştır. Camideki çeşitli desenlerle ortaya çıkan etkileyici süslemeler, yapının görüntü itibari ile diğer camilerden daha gösterişli olmasını sağlamıştır. 23 metre çapındaki geniş bir kubbe altında yayılan iç mekan ise caminin Selimiye Camii gibi oldukça ferah bir ibadet alanına sahip olmasını sağlamıştır.
Yapı, dünyevi ve uhrevi yaşam için gerekli olabilecek her şeyi bünyesinde bulunduracak şekilde tasarlanmıştır. Caminin yanı sıra hastane, fakülte, misafirhane, aşevi, su değirmeni, Türk hamamı gibi yapılar sayesinde ziyaretçiler külliye içinde her türlü ihtiyacını karşılayabilmekteydi.
Neden gitmeliyim? Külliye içinde günümüzde Sağlık Müzesi olarak hizmet veren bölüm ve cami kısmı en çok ilgi çeken yerleri arasında bulunmaktadır. Müze içinde geçmişte özellikle ruh sağlığı ile ilgili hastalıkların tedavisinde kullanılan yöntemler hakkında bilgi edinmek mümkündür. Müze 1997 senesinde ziyarete açılmıştır ve senede yaklaşık 300 bin civarı ziyaretçisi olmaktadır.
Burası neresi? Aziz George Kilisesi, şu anda Edirne’de aktif olan iki Bulgar Ortodoks kilisesinden biri olarak faaliyet göstermektedir. Diğeri ise Aziz Konstantin Kilisesi’dir. “Edirne’nin tarihi yerleri nerelerdir?” sorusuna verilecek en önemli cevaplardan biri olan kilise, 9 Mayıs 1880 senesinde kutsanmıştır. Kilisenin inşası Sultan II. Abdülhamid tarafından Edirne Valisi Rauf Paşa tarafından gerçekleştirilmiştir.
Balkan Savaşları’nın ardından kapatılan kilise, 1940 senesinde yeniden açılmıştır. Yıllar içinde bitap duruma gelen kilise, restore edilerek 2004 senesinde yeniden ibadete açılmıştır. Kilise, bir ibadethane olmasının yanı sıra Bulgar kültürüne ait çeşitli etnografik ögelerin sergilendiği küçük bir sergi ve kütüphane ile de hizmet vermektedir.
Neden gitmeliyim? İbadete açık olan nadir kiliselerden biri olması nedeniyle, eğer bir görevliye denk gelirseniz bu güzel kilisenin içini de görmenizi öneriyoruz. Bekçi genellikle asık suratlı olsa da içeriyi ziyaret etme talebinizi reddetmeyecektir. Eğer kendisi ile muhabbeti arttırırsanız çan kulesine çıkma şansınızın olup olmadığını da sorun çünkü oradan manzaranın çok güzel olduğunu göreceksiniz.
Burası neresi? Edirne’de dolaşırken Maarif Caddesi’ne geldiğinizde yolun hemen kenarında ilgi çekici sarı rengiyle Büyük Sinagog’u göreceksiniz. Gördükten sonra mutlaka içeri girip ziyaret etmeniz gerektiğini belirtelim. Büyük Sinagog, 1905 senesinde çıkan yangının ardından inşa edilmiştir. Bu yangında şehirde bulunan 13 sinagog yakılmış ve 1906 senesinde Osmanlı hükumetinin izni alınarak Yahudi cemaati tarafından yaptırılmıştır.
İnşa edilen sinagog, Fransız mimar France Depré tarafından “Moorish Revival” tarzı ile inşa edilmiştir. Cemaat şehirden göç edince sinagogda ibadetlerin başlaması 1983 senesinde gerçekleşmiştir. 1997 yılında ise sinagogun bir duvarı ve çatısı göçmüştür. Sinagogta 2008 senesinde başlayan restorasyon çalışmaları, çeşitli sebeplerle zaman zaman durgunlaşsa da 26 Mart 2015 senesinde Türk Yahudi cemaatinden 500 kişinin katılımı ile sinagogun açılışı gerçekleştirilmiştir.
Neden gitmeliyim? Büyük Kutsal Sinagog, Türkiye’deki en büyük sinagog olma özelliğinin yanı sıra Avrupa’da da en büyüklerden biri olarak kabul edilmektedir ve Yahudi dünyası için burası çok önemli bir ibadet noktası olmuştur.
Burası neresi? Edirne’nin tarihi yerleri içinde en fazla ziyaret edilen yerlerden biri de Meriç Köprüsü. Daha önce ahşap bir köprünün bulunduğu yerde, taşkınlar nedeniyle köprü zarar görünce 1833 senesinde II. Mahmud burada daha sağlam bir köprü yapılmasını emretmiştir. 1842 senesinde ise temelleri atılan köprünün yapımına başlanmıştır. Nihayet 1847 senesinde köprünün yapımı tamamlanmıştır. Köprü, aynı zamanda “Mecidiye Köprüsü” olarak anılmaktadır.
Köprü, 263 metre uzunluğa sahiptir. Genişliği ise yaklaşık 7 metre kadardır. Köprünün kemer kısmında ise Selçuklu mimarisinin esintileri görülmektedir. 8 köşeli yıldız ve 12 hayvanlı takvim olmak üzere çeşitli figürleri köprü üzerinde görmek mümkün olmaktadır. Köprü, 13 ayak üzerinde durmakta ve 12 kemerden su geçişleri sağlanmaktadır.
Neden gitmeliyim? Turistik açıdan oldukça ilgi çekici olan Meriç Köprüsü, Edirne gezisi esnasında mutlaka görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Köprüden karşı tarafa geçtiğinizde Meriç Nehri manzaralı cafelerde oturup bir şeyler yiyip içebilir, gezinize keyifli bir mola verebilirsiniz.
Burası neresi? 1392 metre uzunluğa sahip olan Ergene Köprüsü, günümüze oldukça sağlam bir şekilde ulaşan Edirne’nin en önemli tarihi yerleri arasında bulunmaktadır. Köprü, Ergene Nehri üzerinde bulunduğu için bu isimle anılmaktadır ve 1426-1448 seneleri arasında II. Murat tarafından Mimar Müslihiddin’e yaptırılmıştır.
174 adet göze sahip olan köprünün en geniş noktası 6,90 metre genişliğe sahiptir. Sivri ve yuvarlak olmak üzere iki farklı tipte temele sahiptir. Ayakları üzerinde çeşitli hayvan figürleri göze çarpmaktadır. Köprünün inşasında kesme taş kullanılmıştır. Enerjiyi emen ahşap ızgara tekniğinin kullanılmış olması ise köprünün fiziksel açıdan da ne kadar önemli özelliklere sahip olduğunu gösteren detaylardan biridir. Günümüzde köprü araç trafiğine kapatılmıştır.
Neden gitmeliyim? Uzun Köprü, dünyadaki en uzun taş köprülerden biri olma özelliğini taşımaktadır. Bu da köprünün turistlerden büyük ilgi görmesini sağlamaktadır.
Burası neresi? Edirne’de arkeoloji üzerine ilk kurulan müze olan Edirne Arkeoloji Müzesi, Atatürk’ün emriyle 1925 senesinde açılmıştır. Müze, daha önce Dar-ül Kurr’a Medresesi içinde 1936 senesinde hizmet vermeye başlamıştır. Ankara Etnografya Müzesi ve Topkapı Sarayı Müzesi’nden bazı eserler de bu müzeye getirilmiştir. 1971 senesinde ise mimar İhsan Kaygı tarafından tasarlanan modern binasına taşınmıştır.
Müze, arkeoloji ve etnografya bölümü olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Arkeoloji bölümünde en yaşlısı 35 milyon yaşında olan çeşitli hayvanlara ait fosil kalıntıları görülebilmektedir. Neoloitik ve Kalkolitik Çağa ait çeşitli kalıntılar, Urartu ve Hitit medeniyetlerine ait bazı ilginç kalıntılar da gene arkeoloji bölümünde bulunmaktadır. Bölümdeki diğer önemli eserler ise genellikle seramikten yapılmış çeşitli nesnelerden oluşmaktadır.
Müzenin etnografya bölümü ise, 90 yıl boyunca Osmanlıya başkentlik yapmış Edirne’deki günlük yaşama dair önemli ipuçları sunmaktadır. Çeşitli gümüş eserler, günlük kıyafetler; Türk hamamı ve oturma odası dahil geçmişteki Edirne ev yaşamına dair odalar, silahlar, ahşap eşyalar bu bölümde görülebilecek önemli unsurlar arasına bulunmaktadır.
Müze bahçesi ise açık hava müzesi olarak ziyaret edilebilmektedir. Bu kısımda ziyaretçiler, geçmişi MÖ 1400-1800 yıllarına kadar uzanan dolmenleri görebilmektedir. Dolmenler yassı taşların dik bir şekilde konmasının ardından üstüne aynı şekilde taşların yatay bir şekilde konmasıyla elde edilen ve genellikle mezar olarak kullanılan yapılardır. Bahçede aynı zamanda Roma dönemine ait lahitler, Osmanlı dönemine ait mezar taşları da sergilenmektedir.
Neden gitmeliyim? Edirne Müzesi, Türkiye’deki yerel müzeler içinde en iyi organize olmuş, keyif veren müzelerin başında gelmektedir. Sergilerin düzeni ve iyi bir şekilde tanımlanması, kronolojik ve coğrafi anlamda iyi bir plan sahip olması burasını ziyaret edilebilir kılan detaylardan yalnızca birkaçı. Müzeyi tam anlamıyla ziyaret etmek için yaklaşık 2 saatinizi ayırmanız gerektiğini de belirtmekte fayda var.
Burası neresi? Burası, Edirne Sarayı’ndan günümüze en sağlam ulaşabilmiş yerler arasında bulunmaktadır. Kasrın, 1561 senesinde Kanuni tarafından Mimar Sinan’a yaptırıldığı bilinmektedir ancak kendisi tarafından yapıldığı netlik kazanmamıştır. Zemini de sayarsak toplamda 4 katlı bir yapıdır. Bu önemli sarayın bu isimle anılması ise geçmişte bakanlar kurulu ve yargıtay olarak kullanılmasından dolayıdır. Osmanlıda pek çok kanunun bu binada yazıldığı söylenmektedir.
1877-1878 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşında mühimmat deposu olarak kullanılması nedeniyle havaya uçurulmuştur ve geriye kalan taş parçaları farklı inşaatlarda kullanılmıştır. 1894-1896 yıllarında kasrın tamamen yıkılmasına çabalanmış ancak Rus konsolosu Leşin’in çabaları neticesinde yok olmasının önüne geçilmiştir. Yapı, son yıllarda restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı olabilmektedir.
Kare planlı bir şekilde inşa edilmiş olan kulenin kenarları 8’er metredir ve yüksekliği 14 metredir. Kulenin üzerine ise hafif dışarı çıkmış bir zemin üzerine kasr inşa edilmiştir. Zeminin üstündeki ilk kat şerbethane (Osmanlı döneminde mey içilen yer) olarak kullanılırken, ikinci kat divan katiplerine, divan heyetinin toplantılarına ayrılmıştı.
Kulenin birkaç metre ilerisinde bulunan seng-i ibret (ibret taşı) ve seng-i arz (dilek taşı) ise burayı önemli kılan detaylar arasında bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Edirne Sarayı’na dair son kalıntı olması ve Osmanlı dönemindeki adaletle ilgili en önemli noktalardan biri olması, bu kuleyi görmek için gerekli sebeplerden.
Kaçırmayın! Burası aynı zamanda Kırkpınar Yağlı Güreşleri’ne de ev sahipliği yapmaktadır. Eğer gezinizi Haziran-Temmuz aylarına denk getirirseniz bu önemli etkinliği de planlarınız arasına almanızı öneriyoruz.
Burası neresi? Karaağaç Mahallesi’nde bulunan yapı, II. Abdülhamid döneminde, Mimar Kemaleddin tarafından 1873 senesinde inşa edilmiştir. Bulunduğu mahalleden ismini alarak “Karaağaç Tren İstasyonu” olarak da adlandırılmıştır. Günümüzde Trakya Üniversitesi Rektörlüğü tarafından kullanılan yapı, ilk yapıldığında İstanbul ile Avrupa arasında önemli bir bağlantı olması planlanmaktaydı ancak tamamlandığı 1914 senesinde I. Dünya Savaşı’nın patlaması nedeniyle aktif olarak kullanılamamıştır.
Bina inşa edilirken İstanbul’da bulunan “Sirkeci Garı” örnek alınmıştır. Üç katlı olarak inşa edilen yapı, dikdörtgen bir plana sahiptir ve Neoklasik üslupta tasarlanmıştır. 80 metre uzunluğundadır. Tren garı, savaş sonrasında Osmanlı sınırları dışında kalmıştır ve 1923 senesinde imzalanan Lozan Anlaşması ile Yunanistan, tren garını bir tazminat olarak yeni kurulan Türkiye’ye teslim etmiştir.
Rumeli bölgesindeki birçok demiryolu ülke sınırlarının değişmesinden dolayı yeniden inşa edildiği için Karaağaç Tren Garı’nın da misyonu tamamlanmıştı. Bu nedenle aktif olarak kullanılamamıştır. Yapı, 1974 senesindeki Kıbrıs olaylarında bir karakol olarak kullanılmış ve 1977 senesinde Trakya Üniversitesi’nin kullanımına tahsis edilmiştir. 1998 yılından itibaren rektörlük binası olarak hizmet veren bina, 2017 senesinde Güzel Sanatlar Fakültesi olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Neden gitmeliyim? Burası günümüzde bir istasyon olarak görev yapmasa da mimari olarak etkileyici bir tarihi yapı olması nedeniyle Edirne’nin tarihi yerleri arasında önemli bir yere sahiptir. Bina bahçesinde bulunan Lozan Anıtı ise binanın tarihi özelliğine değinen önemli noktalardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bahçede aynı zamanda fakülte öğrencilerinin yapmış olduğu sanatsal çalışmaları da görmek mümkün olmaktadır.
Burası neresi? Edirne, sivil mimari açıdan ülkemizin en gelişmiş şehirlerinden biri olma özelliğini taşımaktadır. Dolayısıyla günümüzde Edirne’nin birçok mahalle ve sokağını ziyaret ettiğinizde karşınıza ahşap dokusunu koruyan birbirinden etkileyici yapılar çıkabilmektedir. Binalarda kullanılan çok özel bir ahşap işleme tekniği olan Edirnekari tekniğinin kullanılmış olması ise bu yapıları çok daha değerli kılmaktadır.
Burası neresi? Bedesten Çarşısı, tarihi 1418 yılına kadar uzanan Edirne’nin en eski çarşılarından biridir. Eski Cami’yi de yaptıran I. Mehmed tarafından Mimar Alaeddin’e yaptırılmıştır. Çarşı, bu caminin bakımı ve çalışanlarının maaşlarını karşılamak amacıyla inşa edilmiştir.
Kırmızı duvarları ve beyaz kesme taşları ile ince bir işçiliğin eseri olduğu hemen anlaşılmaktadır. 36 odaya sahip olan yapının dış kısmında ise tüccarlar için dükkanlar bulunmaktadır. İki sıra halinde dizilmiş toplamda 14 kubbe yapının üstünü örtmektedir.
Neden gitmeliyim? Günümüzde artık Bedesten’in o eski kaliteli ürünlerin satıldığı dönemi geride kaldı ve insanlar burada ucuz Uzakdoğu ürünlerinin satılmasından muzdarip ancak gene de bu etkileyici mimari eseri görmek için mutlaka Bedesten’de hızlı bir tur yapmanızı öneriyoruz.
Burası neresi? Balkanlardan gelebilecek tehlikelere karşı şehrin tepelik bir noktasında inşa edilmiş olan kalenin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Kaledeki kullanılan malzemeler incelendiğinde ise Bizans döneminden daha önceki bir tarihte yapılmış olma ihtimalinin üzerinde durulmaktadır. Geçmişte önemli bir yerleşim yeri olan Enez ise “Ainos” olarak geçmektedir ve bölgede antik dönemden kalma kalıntılar da bulunmaktadır.
Kale, kuzeybatı ve güneydoğu yönünde uzanmaktadır. Kalede, savunma amacıyla birçok burç inşa edilmiş olsa da günümüze sadece batı kısmında bulunan burç gelebilmiştir. Kale içine baktığımızda Enez Ayasofyası, minik bir kilise ve bir mağara bulunmaktadır. Kalenin MÖ 6. yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Lustinianus tarafından da onarıldığı bilinmektedir. Kalenin 12. yüzyılda da onarımdan geçmiştir.
Enez Ayasofyası ismi verilen Fatih Camii, 1456 senesinde Enez’in alınmasından sonra cami olarak kullanılmıştır ve 1965 senesine kadar da aktif olarak ibadethane olarak değerlendirilmiştir. Burası, günümüzde şehrin ve Enez’in simge tarihi yerlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Neden gitmeliyim? Yüzyıllar öncesinde inşa edilmiş olmasına rağmen oldukça diri bir şekilde ayakta durmayı başarabilen Enez Kalesi, Edirne’deki mutlaka görülmesi gereken tarihi yerler arasında bulunmaktadır. Kaleden görülen manzara da burayı ziyaretçiler için ilgi çekici kılan detaylar arasında bulunmaktadır.
Burası neresi? Roma Kralı Hadrianus tarafından kurulmuş şehrin etrafındaki surların köşelerinde bulunan kulelerden biri olan bu tarihi eser, Edirne valisi Hacı İzzet Paşa tarafından, 1866-1867 tarihleri arasında ahşap katla destelenmiş kuleye saatler eklenmiştir. Yapı uzunca bir süre “Millet Saati” olarak da anılmıştır. Kule ve çevresi günümüzde “Kentsel Arkeoloji Parkı” olarak ziyaret edilmektedir.
Burası neresi? Hıdırlık Tabyası, Balkan Savaşları sırasında bölgenin en önemli noktalarından biri olmuştur. Çevresi yaklaşık 1800 metredir. Bölgedeki tabyaların inşasına, 1829 senesinde Rusların bölgedeki işgalleri sırasında başlanmıştır. Bu çalışmaların başlamasında en önemli rol oynayan kişi ise Hoca İshak Efendi olmuştur. Kendisi Divan-ı Hümayun’un tercümanı olarak görev yapmaktaydı. Tabya, II. Dünya Savaşı sonrasında kullanılmamıştır. Hıdırlık Tabya’ındaki restorasyon çalışmaları 2011 senesinde başlamıştır.
Neden gitmeliyim? Edirne tarihi açısından büyük öneme sahip olan Hıdırlık Tabyası, Edirne’deki en büyük tabya olması nedeniyle özel bir yere sahiptir ve Birinci derece anıtsal eser statüsünde koruma altına alınmıştır. Restorasyon süreci devam eden tabyanın çalışmalar sonlandıktan sonra Balkan Savaşları ile ilgili çok önemli bir müze olarak hizmet vermesi beklenmektedir.
Yazımız şimdilik burada son buluyor ama Edirne’nin tarihi yerleri hakkında önerileriniz ve düşünceniz olursa bu doğrultuda yazımızı seve seve güncelleyebiliriz. Bunun için bize duygu ve düşüncelerinizi yorum kısmından yazabilirsiniz…
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…