Şehir Hakkında; Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı olan Adrasan, bir diğer adıyla bilinen Çavuşköy, Antalya’nın en sevilen tatil beldelerinden biridir. Antalya’ya 95 km, Kumluca’ya ise 4 km uzaklıkta yer alan Adrasan, adeta Akdeniz’in gizli kalmış cennetlerindendir. Çam ağaçlarıyla çevrelenmiş, el değmemiş doğasıyla ve masmavi koylarıyla, sakin ve tam kafa dinlemelik bir yerdir.
İsminin, Luvi kökenli olduğu ve ‘’Ana Tanrıça Ülkesi’’ anlamına geldiği söylenen bölgede, kuş sesleri eşliğinde güzel bir sabaha uyanıp, çarşaf gibi denizinde kendinize geleceksiniz. Birbirinden farklı aktivitelere katılarak, tatilinizi eğlenceli hale getireceğiniz de aşikar.
Kaç Günde Gezilir; Adrasan’ı 1-2 günde gezebilmeniz mümkün.
Ziyaret İçin En İyi Zaman; Adrasan, Kasım ve Şubat ayları hariç, her dönem ziyaret etmek için uygun bir yerdir. Tavsiye vermek gerekirse; Mayıs ayı oldukça ideal bir zamandır ve Temmuz ayında da denizin sıcaklığı mükemmeldir.
Havalimanı Merkez Ulaşım; Antalya Havalimanı’ndan Adrasan arası mesafe yaklaşık 1,5 saate aşkın sürüyor. Ya araç kiralayarak ya da toplu taşıma araçlarını kullanarak rahatlıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. Havalimanından, 600 numaralı belediye otobüsünü kullanarak Antalya Otogarı’na ulaşmalı, buradan da Çiçek Tur minibüslerinin kalktığı yeri bulmalısınız. Bu minibüslerin, her gün karşılıklı Antalya’dan Adrasan’a seferlerinin bulunduğunu belirterek, 600 numaralı otobüsünde 5.20₺ gibi bir ücreti olduğunu ekleyelim.
Ne Yenir; Adrasan restoranlarında mutlaka deniz ürünlerini, zeytinyağlılarını ve birbirinden farklı mezelerini tatmadan dönmeyin!
Burası neresi? Adrasan sınırlarında yer alan Adrasan Kalesi, bir diğer adıyla bilinen Kız Kalesi, görülmeye değer bir tarihi yapıdır. Türkler, Alanya’yı fethettikten sonra Adrasan merkezli bir Iğdır ili kurmuşlardır. Oğuzlar’ın Iğdır Boyu Üçok Kolu buraya yerleşmiştir ve Adrasan Limanı’nın kuzeyine Kız Kalesi, Çakmak Mahallesi’nin arkasına da Oğlan Kalesi inşa etmişlerdir. Bu iki kalede savunma amaçlı yapılmış ve günümüzde Kız Kalesi, Adrasan Kalesi’nin 30 metre yukarısında kalmaktadır.
Katip Çelebi, Seyahatname’sinde bu kaleden ”Azrasan Kalesi” olarak bahsederken, daha sonraki yıllarda kaleyi ziyaret eden Evliya Çelebi ise, Seyahatname’sinde ”Adrasan Kalesi” olarak bahsetmiştir. Böylelikle Adrasan’ın adı Azrasan’dan gelmektedir.
Neden gitmeliyim? Adrasan Kalesi’ne ulaşmak bir hayli zor olsa da, sembolik bir yapı olduğu için mutlaka gitmelisiniz. Özellikle trekking yapmayı ve doğayla iç içe olmayı seviyorsanız, bu adres tam da size göre! Güzel bir manzara eşliğinde Adrasan’ın tarihi dokusunu yakından hissetmeye hazırım diyorsanız, o zaman Adrasan gezilecek yerler listesine burayı da eklemeyi unutmayın!
Burası neresi? Adrasan diyince aklımıza tabii ki bu tabiat harikası koyu gelir. Ormanlarla çevrili bir körfezde yer alan Adrasan Koyu, doğal bir limandır. Antalya’nın en sakin ve en huzurlu yerlerinden biri olduğu için, kalabalığı sevmeyenler ve gürültüden uzaklaşıp güzel bir tatil yapmak isteyenler buraya bayılacaklar. Likya Yolu üzerinde yer alması, Gelidonya Feneri, Çıralı ve Olympos’a komşu olması da oldukça önemli bir konumda olmasını sağlıyor.
Neden gitmeliyim? Adrasan Koyu, özellikle son zamanlarda, Antalya’nın en önemli tekne turları merkezlerinden birisi olmuştur. Adrasan Suluada tekne turlarını himayesinde barındırıyor ve çevresinde birçok otel ile eşsiz manzaraya ev sahipliği yapıyor. Mavi ve yeşil renklerinin birbirleriyle bütünleşmesi, doğayla iç içe, sessiz, sakin ve huzur dolu bir yer olması ziyaretçileri fazlasıyla cezbediyor.
Adrasan plajının uzunluğu 2 km’nin üzerinde olup, incecik kumlara ve sığ bir denize sahiptir. Ayrıca denizinin dalgasız ve dibinin de kumlu olması, üstelik sığ oluşu, hem çocuklu aileleri hem de yüzme konusunda endişesi olanları bir hayli sevindiriyor. Yalnız, aranızda bu durumdan hoşlanmayanlar varsa, plajın kuzey tarafına gitmenizi öneriyoruz. Bu kısım, hem taşlık hem de çabuk derinleşiyor. Plajın çevresindeki otellerde ve pansiyonlarda konaklayabileceğiniz gibi, büfe ve cafelerden de yeme-içme ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.
Antalya Adrasan arası mesafe yaklaşık 75 km’dir ve ister özel aracınızı ister şehir içi otobüsleri kullanarak ulaşım sağlayabilirsiniz. Özel aracınız ile geliyorsanız; Antalya’nın merkezinden Kemer istikametine yol alacaksınız. Kemer’den sonra, sırasıyla Tekirova, Ulupınar, Olympos’u geçecek ve sonra Adrasan tabelasını takip edeceksiniz. Otobüs seçeneğini kullanacaksanız; terminaldeki Kumluca ilçesine giden otobüslere bineceksiniz. Olympos-Çavuşköy sapağında inip, Adrasan sapağına 1 saat aralıklarla giden Adrasan Tur minibüslerine binerek ulaşacaksınız.
Burası neresi? Bey Dağları Milli Parkı içerisinde yer alan Adrasan Deresi, kaynağını Ulupınar’dan alıyor ve beldenin en turistik noktalarından biri oluyor. Doğal ortamı ile olağanüstü bir atmosfere sahip olan dere, farklı kuş türlerinin de yaşam alanı olarak biliniyor. Ağaçlarla çevrili olduğu için her zaman serin olan derede, oteller ve restoranlar yer alıyor.
Neden gitmeliyim? Dere üzerinde yer alan bu restoranların ahşap oturma teraslarında, kilim ve minderler üzerinde oturup, ortadaki yuvarlak tahta üzerinde yemeklerinizi yiyeceksiniz. Yemeklerinizi yerken, bir yandan ayağınızla derenin soğuk sularına temas edeceksiniz. Bilhassa derenin üzerinde yüzen kaz ve ördekler ile kendinizi çok farklı bir ortamda hissedeceksiniz.
Burası neresi? Olympos ve Adrasan’ı birbirinden ayıran Musa Dağı, maceracı ve trekking tutkunlarının adresidir. Henüz keşfedilmemiş antik kalıntılarla dolu bir dağ olmasından dolayı, kesinlikle Adrasan gezi listenize eklemelisiniz. Olympos’tan yola çıkıp, 6-7 km gittikten sonra iyice dikleşen bir yolla karşılaşıyorsunuz. Likya Yolu güzergahında yer alan dağ, hem tarih hem de doğa zenginliği açısından harika noktalardan biridir.
Neden gitmeliyim? Trekkingciler ve dağcılar için muazzam bir rota olan Musa Dağı, eşsiz manzaralara da tanıklık etmenizi sağlıyor. Adrasan Kalesi ve Adrasan Koyu’nun bu harika manzarasına eşlik edecek ve hem kendinizi hem de bu noktaları fotoğraflamadan duramayacaksınız. Ayrıca antik kalıntılarla dolu olan dağda, en dikkat çeken su sarnıçlarıdır. Bu yüzden tarihi sevenlerin de buraya gelmesini bekliyoruz!
Uyarı! Dağa tırmanış bir hayli zor olacağı için, öncelikle bunu tecrübelilere bırakmalısınız. Zemin keskin olduğu için de, bir dağcı ayakkabısı ve sağlam bir eldiven gerekli. Bazen uzun çalılar denk geleceği ve bu çalılar bacakları çizeceği için, eşofman, tayt veya çorap gibi şeyler giymenizde fayda var. Ayrıca yanınızdan suyunuzu eksik etmeyin!
Burası neresi? Fethiye’den başlayıp, Antalya’ya kadar uzanan Likya Yolu, Adrasan’dan da geçtiği için önemli yürüyüş rotalarındandır. Likya ismini, geçmiş tarihlerde Likyalılar’ın bu bölgede yaşamasından dolayı almıştır. Türkiye’nin ilk uzun mesafeli yürüyüş yolu olan Likya Yolu, 2015 yılında 509 km iken, yeni eklenen rotalarla birlikte 535 km’ye kadar ulaşmıştır. Yol, Teke Yarımadası üzerinde yer alan patikalardan bir kısmının, 1999 yılında Kate Clow tarafından işaretlenerek haritalanması ile oluşmuştur.
Neden gitmeliyim? Likya Yolu üzerinde 20’den fazla parkur mevcut ve bu parkurlar içerisinde Fethiye, Ölüdeniz, Kelebekler Vadisi ve Yediburunlar gibi turistik noktalar ile Patara, Çıralı ve İztuzu gibi plajlar ve daha fazlası yer alıyor. Aynı zamanda yol üstündeki köylerden hem ihtiyaçlarınızı karşılıyorsunuz hem de bilmediğiniz birçok yeni yeri keşfetmiş oluyorsunuz. Likya Yolu’nu yürümeye başlamaya karar verdiğinizde her şeyi göze almalı ve içerisinde kamp yaparak sonuna kadar ilerlemelisiniz. Çünkü nereden baksanız bu yolu yürümek, 21 gününüzü belki de daha fazlasını alacak! Ancak bu sizi korkutmasın, yolun tamamını görmek istiyorsanız sadece bu kadar gün sürecek.
Kaçırmayın! Eğer ki yolun tamamını yürümeye karar verirseniz, Likya Yolu üzerindeki antik kentleri de görme şansı elde edeceksiniz. Bunlar; Kalabantia, Sidyma, Pydnai, Letoon, Xanthos, Patara, Phellos, Antiphellos, Sebeda, Apollania, Aperlai, Teimussa, Simena, Sura, Andriake, Myra, Belos, Gagai, Melanippe, Olimpos ve Phaselis Antik Kenti’dir.
Uyarı! Öncelikle zorlu bir trekking sizi beklediği için, rahat bir şeyler giymelisiniz. Ayrıca bazı noktalarda kamp kuracağınız için, kamp malzemelerinizi ve ihtiyaç duyacağınız her şeyi yanınıza almalısınız. Özellikle yedek kıyafet ve ayakkabı almayı unutmayın!
İpucu: Likya Yolu üzerinde beyaz ve kırmızı işaretler var ve bunları takip ettiğiniz sürece asla kaybolmayacaksınız. Kırmızı boyalı bir çarpı görürseniz yanlış yolda olduğunuzu ve patikadan uzaklaştığınızı bilmelisiniz. Üst üste çizilmiş kırmızı beyaz çizgiler ise, bir yol ayrımına geldiğinizi belirtiyor. Kavşak noktalardaki sarı tabelalar da, size etapları gösteriyor. Son olarak; Kate Clow’un Likya Yolu isimli kitabını satın alabilir ya da ”Likya Yolu” isimli mobil uygulamayı telefonunuza indirebilirsiniz. Böylece daha kontrollü bir şekilde yürüyüşünüzü tamamlayabilirsiniz.
Burası neresi? Kumluca’nın Karaöz sahil kasabası sınırları içerisinde yer alan Gelidonya Feneri, aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz yürüyüş rotalarından biri olan Likya Yolu üzerindedir. Fener, Teke Yarımadasının uç noktasındaki Gelidonya Burnu’nda konumlanıyor. Gelidonya Burnu’na, Kırlangıç Burnu veya Taşlık Burnu da deniliyor. Gelidonya Feneri, denizden 227 metre yükseklikte dik kayalıklar üzerine inşa edilmiştir. Fener, 1936 yılından günümüze kadar, sert doğa koşullarına rağmen, hala denizcilere yol göstermesiyle biliniyor.
Türkiye’nin en yüksek deniz feneri olma özelliğini taşıyan Gelidonya Feneri, Fransızlar tarafından 1934 yılında inşa edilmiş ve 1936 yılında hizmete açılmıştır. Açıldığı ilk yıllarda, fenerin bulunduğu alana araç erişemediği için elektrik ulaşamıyordu ve 2000’li yıllara kadar feneri elle çalıştırıyorlardı. Antik dönemlerden beri birçok deniz kazasına şahit olan bölge, denizciler tarafından ‘’Beş Adalar’’ olarak da adlandırılıyordu.
Neden gitmeliyim? Fenere giden yol harika manzaraya eşlik ettiği için, baştan bir kere hoşunuza gidecek. Nitekim fenere ulaştığınızda, o muhteşem doğa manzarasına da şahit olacaksınız. Yerleşim yerlerinden uzakta ve dik kayalıklar üzerinde oluşu, size farklı bir atmosfer yaşatacağından emin olabilirsiniz. Zeytin ve çam ağaçlarıyla çevrelenmiş, Akdeniz’in masmavi suları ve yemyeşil ormanları ile bir başka görünen fenerde, doya doya fotoğraf çekmek serbest! Ayrıca trekking yapmak isteyenler ve macera arayanlar için de mükemmel rotalardan biridir. Çünkü yine sizi zorlu bir parkur bekliyor olacak! Ama tüm bunlara değeceğini, fenere ulaştığınızda anlayacaksınız…
Burası neresi? Kumluca’ya bağlı Çıralı yakınlarında yer alan Yanartaş, yüzyıllardır yanan doğal bir ateştir. Yer altındaki gazların, yeryüzüne çıkarken doğal sebeplerle yanmasıyla oluşuyor Yanartaş… Mitolojik efsanesi, yüksek bir tepede yer aldığı için harika manzaraya sahip olması, gecenin karanlığında oldukça farklı görünen sürekli yanan ateşi, heyecanlı bir tırmanış noktası olması ve daha birçok etkenden dolayı Adrasan gezi rehberi notlarınıza burayı da eklemelisiniz.
Yanartaş, bir diğer adıyla Chimera olarakta biliniyor ve çoğu kişi tarafından ”Sonsuz Ateş” diye de adlandırılıyor. Yanartaş’ın alevleri, yağmurlu havalarda çoğalıyor ve bu güçlü alevleri görmek isterseniz bu zamanlarda gelebilirsiniz. Ayrıca geceleri olağanüstü bir görüntüye sahip olduğu için, en ideal saatler havanın kararmaya başladığı anlardır.
Uyarı! Yanartaş’ın yer aldığı tepeye ulaşmak, daha doğrusu tırmanmak, bir hayli zor. Bu yüzden yanınıza yedek kıyafetler almalı ve spor ayakkabı giymelisiniz. Yanartaş’taki bazı oyuklardan ateş çıkmıyor ancak gaz çıkmaya devam ediyor. Bu nedenle ateş yakacaksınız çok dikkatli olmalısınız ya da ateş yakmayı hiç düşünmemelisiniz bile!
Yunan mitolojisine konu olan bir efsaneye göre; hikayenin kahramanı olan Hipponoes, Ephyra Kralı Glaukos’un oğludur ve çok iyi bir avcıdır. Ancak bir gün av partisinde, yanlışlıkla kardeşi Belleros’u öldürür ve Hipponoes’in adı artık Bellerophontes (Belleros’u Yiyen) olarak anılmaya başlanır. Sürgün edilen Bellerophontes, gezilerinin birinde birgün Tiryns şehrine varır ve şehrin kraliçesi ona aşık olur. Ancak Bellerophontes bu aşka karşılık vermediği için, kraliçe duruma sinirlenir ve ceza almasını ister. Kral ise Bellerophontes’in eline bir mektup tutuşturarak onu Likya’ya gönderir. Mektupta ise; kraliçeyi rahatsız ettiği için öldürülmesi gerektiği yazıyordu.
Likya kralı Lobotes ise, kendisi bir şey yapmak istemez ve nasılsa başaramayacağını düşündüğü bir görevi Bellerophontes’e verir. O zamanlar Olympos Dağı’nda yaşayan aslan başlı, keçi gövdeli, yılan kuyruklu ve ağzından alevler saçan canavar Chimera vardı ve kralın verdiği görev ise Bellerophontes’in onunla dövüşmesiydi. Bellerophontes ise, canavarla karşılaşınca tanrılardan merhamet diler ve yardımına Pegassos adında kanatlı bir at gelir. Chimera saldırdığında, Pegassos havalanır ve tam yere inerken Bellerophontes mızrağıyla canavarı yerin dibine gömer. Chimera ise, yerin altından alevler saçmaya devam eder. İşte yıllardır anlatılan efsaneye göre hala yanan alevler, Chimera’nın yerin altından fışkırttığı alevlerdir. Zaten Yanartaş’ın ismi de, buradan gelmektedir.
Burası neresi? Kumluca’nın Karaöz Mavikent sınırlarında yer alan Korsan Koyu, son zamanlarda oldukça popüler oldu ve adını sıkça duyurmaya başladı. Piri Reis’in 1521 yılında yazdığı kitapta Karagöz Koyu olarak geçen koy, geçmişte gemilerin sığındığı bir yer olarak biliniyor. Fırtınadan etkilenmeyen, durgun ve sakin koylardan biri olma özelliğine sahip olması da bir etkendi.
Neden gitmeliyim? Likya Yolu üzerinde bulunması, güneydoğusunda Melanippe Antik Kenti’nin olması ve koyun burun kısmında Gelidonya Feneri’nin yer alması… Dahası koyun denizinin tertemiz olması ve sahilde küçük bir mağaranın bulunması… Bitti mi, hayır! Sahilin arka tarafında kamp alanları bulunuyor ve her türlü ihtiyacınız karşılanıyor. Çadırda kalmak istemezseniz, bungalovlarda da konaklayabilirsiniz. Yaz aylarında bu alanlar oldukça kalabalık olacağı için, sizde eşyalarınızı yanınıza alarak koyun kenarlarında kamp yapabilirsiniz.
Burası neresi? Yine Kumluca’nın Karaöz Mavikent sınırlarında yer alan Papaz Koyu, piknik ve kamp alanı olarak biliniyor. Kumluca Belediyesi ve Orman İşletmesi tarafından piknik alanı olarak düzenlendiği için, içerisinde oturma yerleri, masalar, sabit tutturulmuş mangallar ve çeşmeler yer alıyor. Ayrıca plaj kısmında ise, duş, soyunma kabinleri, tuvaletler gibi imkanlarda mevcut. Yeşilliğin ve maviliğin bir arada buluştuğu yerde, kamp yapabilir, balık tutabilir, güzel güzel güneşlenip yüzebilirsiniz. Adrasan’a 12 km, Kumluca’ya ise 19 km uzaklıkta konumlanan Papaz Koyu, aynı zamanda Likya Yolu üzerinde bulunuyor.
Burası neresi? Antalya’ya 70 km mesafede yer alan Ulupınar, balık çiftlikleri ve balık restoranlarıyla ün salmış bir yer. Ulupınar, çınar, defne, kızılçam, kadran ve ardıç ağaçlarıyla çevrelenmiş, mis gibi çam kokusuyla doğayla iç içe bir yerdir. İçerisindeki restoranlarda güzel bir yemek yiyebilir ve özellikle yaz aylarında serinlemek için tercih edebilirsiniz. Neden mi? Çünkü restoranların altlarından akan ırmaklar ve çevresinden akan şelaleler sayesinde… Akarsu üzerinde kurulu ahşap balkonlarda yemek yemek, yere serilmiş kilimlerin üzerindeki minderlere oturmak hem nostalji olacak hem de oldukça keyif verecek.
Burası neresi? Olympos Beydağları Milli Parkı sınırları içerisinde yer alan Çıralı, Kemer’e bağlı bir yerdir. Antalya’ya 70 km, Kemer’e ise 35 km uzaklıkta konumlanıyor. Güneyde Olympos, kuzeybatıda ise Yanartaş’a komşu olmasıyla birçok turistin akın etmesini sağlıyor. Portakal bahçeleriyle dolu bungalov konaklamaları ve kamp olanakları ile küçük ama şirin bir tatil beldesidir Çıralı. Olympos ile birleşen 3 km’lik sahil ve bu sahilin Caretta Caretta kaplumbağaların yuvalama alanı olmasıyla, oldukça tercih edilen ve sevilen bir plaja sahiptir.
Neden gitmeliyim? Muhteşem doğası, tertemiz denizi ile kendinize gelecek ve mükemmel bir yaz tatiline şahit olacaksınız. İçerisindeki cafe ve restoranlarda kısa bir mola verip, sonrasında ise tekne turlarına katılarak güzel bir anı yaşayabilirsiniz. Aynı zamanda tekneden balık tutabilir veya güneşlenerek yüzebilirsiniz de… Çıralı Plajı’nı, yukarıda bahsettiğimiz Yanartaş’ı, yol üzerindeki şelale ve akarsuları listeye eklemeyi unutmayın!
Burası neresi? Antalya’nın en güzel yerlerinden biri olan Olympos, doğayla iç içe tatil yapmak için oldukça ideal bir noktadır. Yemyeşil doğasıyla, plaj ve koylarıyla, antik kentiyle tam kafa dinlemelik ve mutlaka keşfedilmesi gereken bir yerdir. Caretta Caretta kaplumbağalarına ev sahipliği yapan plajı, kamp alanları ile gezgincilerin ilk adreslerinden biri olmayı her zaman başarıyor.
Neden gitmeliyim? Olympos’a geldiğinizde; Olympos Plajı, Olympos Antik Kenti, Olympos Ağaç Evleri, yine bahsettiğimiz Yanartaş’ı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ayrıca teleferiğe çıkıp, eşsiz manzarayı seyretmeli ve bol bol fotoğraf çekmelisiniz. Aynı zamanda Olympos Dalış Merkezi’nde, dalış yapmayı ihmal etmeyin! Son olarak, ”Olympos Gezilecek Yerler” yazımızı inceleyin ve daha detaylı bilgiye sahip olun.
Burası neresi? Adrasan’a geldiğinizde, tekne turlarına katılmadan dönmeyecektiniz herhalde! Adrasan Plajı, aynı zamanda tekne turlarının da kalkış noktasıdır ve bu tekne turlarına katılarak, Suluada, Ceneviz ve Sazak koylarına gidebiliyorsunuz. Adrasan tekne turu faaliyeti, 10.30 gibi plajdan kalkıyor ve 18.30 gibi de geri dönüyor. Ayrıca bu tekne turlarına yemek de dahil!
Suluada; Turkuaz rengi tertemiz denizi ve beyaz kumuyla bu adaya, hayatınızda bir kez olsun gitmeniz gerekiyor. Adrasan’dan çıkan tekne, 45 dakika sonra Suluada’ya varıyor ve adanın üç farklı noktasında mola veriyor. Öncelikle Suluada’nın ön plajından başlıyor, arka koyunda yüzme ve yemek molası veriyor, sonrada Mağara ve Kargıcık Koyu ile devam ediyor. Suluada’nın ön plajı biraz dalgası olsa da, arka koyu tam tersi çarşaf gibi…
Porto Ceneviz; Bu turda yer alan Ceneviz ve Sazak Koyları da en sevilen koylar arasında yerini alıyor. Akseki Koyu, Tuzla, Pırasalı Ada, Çoban Koyu, Sazak Koyu, Fosforlu Mağara ve daha birçok rotaya bu tekne turunda gidiliyor. Dik bir yamacın arkasında sıralanan Ceneviz ve Sazak Koyları, Türkiye’nin en güzel ve en nadide koylarıdır. Yamacındaki antik bir kale kalıntısından dolayı Ceneviz Koyu, Porto Ceneviz olarak da adlandırılıyor.
Sandığınız gibi bir gece hayatı maalesef yok, bu yüzden öyle bir beklentiyle gelmeyin. İçerisinde herhangi bir gece kulübü ya da disko bulunmuyor. Ancak otellerin çoğunda bar bulunuyor ve otel işletmecilerine bağlı olarak eğlencenin boyutu ve düzeyi belirleniyor. Bazen Türk geceleri, bazen oyun havaları veya halay sesleri ile misafirlerini ağırlıyorlar. Aynı zamanda çeşitli organizasyonlara da yer veriliyor.
Adrasan’da 1-2 küçük hediyelik eşya dükkanı ve 3 adet market bulunuyor. Bunun yanı sıra, Cuma günleri, hem Kumluca’nın hem de Adrasan’ın pazarları kuruluyor. Buradan sebze, meyve gibi ihtiyaçlarınızı alırken, hediyelik eşya dükkanlarından da kendiniz ya da sevdikleriniz için bir şeyler satın alabilirsiniz.
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…