Odessa, her köşesinde etkileyici bir hikaye barındıran muhteşem mimari ve tarihi yapılarla dolu bir şehir. Tarihi, kültürü, hikayeleri seviyorsanız hazırladığımız Odessa tarihi yerler listesini inceleyerek keyifli bir Odessa gezi planı yapabilirsiniz…
Odessa tarihi hakkında; Odessa’nın önemli bir ticaret limanı olması, burasını ekonomi ve ulaşım açısından gözde bir yer haline getirmiştir. Bölge 1789 senesinde, Büyük Catherine yönetimindeki Rus ordusu tarafından işgal edilmiştir. Daha sonra ise bölge Türklerin eline geçmiştir. 1972-1974 yılları arasındaki mücadelenin ardından ise Odessa resmi olarak bir Rus toprağı olmuştur.
Açık bir liman olan şehir, Rusya’nın en önemli tahıl ihracat merkezi olarak hizmet etti. Demiryolu ağlarının genişlemesiyle şehrin önemi de arttı. Bölgede çıkarılan kireçtaşı da şehrin ekonomisine büyük katkı sundu.
1905’te Potemkin zırhlısından denizciler tarafından yönetilen isyan, Odessa tarihi içindeki önemli olaylardan biri olmuştur. 1917 senesinde meydana gelen Bolşevik İhtilali’nin ardından ise şehir kısa süreliğine Fransızlar, Ukrayna Ulusal Hükümeti de dahil olmak üzere çeşitli güçler tarafından işgal edildi. 1921-1922 yıllarında yaşanan kıtlık ise şehrin nüfusunu büyük oranda kaybetmesine neden oldu.
Kentin yaşadığı acılar 1941-1944 yılları arasında gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı sırasında da devam etti. Bu dönemde şehirdeki Yahudi nüfusu büyük oranda Almanlar tarafından ortadan kaldırıldı ve 60.000 civarında Odessalı öldürüldü.
Bütün bu yıkımlara karşın, Odessa kendini hızlı bir şekilde toparlamış ve 20 yıl gibi kısa bir süre içinde birçok Art Deco tarzında inşa edilen mimari yapılarla şehir yeniden kurulmuştur. Özellikle tedavi edici özelliği olduğu düşünülen çamur banyosu gibi çekici aktiviteler, Odessa’nın gün geçtikçe daha fazla turistik bir yer olmasına katkı sunmuştur.
Odessa’nın en ünlüleri; Potemkin Merdivenleri, Vorontsov Sarayı, Odessa Yahudi Müzesi gibi noktalar şehrin tarihine ışık tutmaktadır ve Odessa’nın meşhur tarihi yerleri arasında bulunmaktadır.
Odessa gezi tavsiyesi; Ülkede kullanılan para birimi olan Grivna karşısında Türk Lirası yaklaşık olarak iki kat değerlidir. Bu nedenle ülkemizden Odessa’ya özellikle renkli Ukrayna gece hayatı tecrübesi yaşamak için giden birçok kişi oluyor. Şehir diğer birçok Avrupa şehrine göre çok ucuz olması nedeniyle sadece ülkemizden değil, dünyanın pek çok yerinden turist çekmeyi başarıyor.
Odessa’nın en önemli özelliklerinden biri de bir liman şehri olması. Doğal olarak da denizin tadını çıkarmak için harika plajlarıyla da ün salmış. Bu nedenle eğer tatilinizi sıcak bir döneme denk getirirseniz denizin keyfini de sonuna kadar çıkarabilirsiniz.
Odessa’ya vizesiz, sadece kimlikle bile gidilebiliyor olması da avantajlarından biri. Böylelikle hem bütçe hem de zaman açısından avantajlı oluyorsunuz. Şehrin küçük olması da ulaşım ve planlama açısından buraya gelenler için bilinmesi gereken şeylerden biridir.
Müzekart; Geziniz sırasında avantajlardan faydalanabilmek için Odessa City Card seçeneğini değerlendirebilirsiniz.
Burası neresi? Odessa’da olan biri için Odessa Opera Binası’nı ziyaret etmemek çok büyük bir kayıp olacaktır. Etkileyici ve özel mimarisi onu Avrupa‘nın en güzel binalarından biri yapıyor. Burası farklı formlara sahip ilk tiyatro binası olması nedeniyle de büyük bir öneme sahiptir. Binanın tasarımı ise Ferdinand Fellner ve Hermann Helmer isimli mimarlar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Bina, ilk olarak 1810 yılında tamamlanmış ancak 1873’te çıkan bir yangında büyük zarar görmüştür. Bu muhteşem bina, şehrin Eski Kent bölgesinde en çok ziyaret edilen noktalarından olan Rishelievskaya Caddesi’nin başında bulunmaktadır. Tiyatronun giriş kısmında Yunan mitolojisinden ve tiyatro sanatını temsil eden heykellere ev sahipliği yapıyor. Binanın ana salonunun tavanı ise Avusturyalı ressam Heinrich Lefler tarafından etkileyici bir şekilde boyanmıştır.
Opera Binası 4 yıl sonra, 1887 senesinde yeniden açılmıştır. 2007 yılında yenilenmiş olan Odessa Opera Binası, 19. yüzyıl Viyana Barok mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Günümüzde asli görevine devam eden opera binası içinde tiyatro ve müzik eserleri icra edilmektedir.
Neden gitmeliyim? Yılın herhangi bir zamanında geldiğinizde dilerseniz tiyatronun mimarisini ve tarihini incelemek için rehberli bir tura katılabilirsiniz. Dilerseniz programdaki tiyatro ve bale gösterilerini de izleyebilirsiniz. Salonun repertuarında Gioacchino Rossini, Vincenzo Bellini, Domenico Cimarosa, Gaetano Donizetti, Giuseppe Verdi gibi çok önemli sanatçıların eserleri yer almaktadır.
Burası neresi? Tasarım olarak Venedik‘teki Doge Sarayı’nı andıran filarmoni salonu, 1898 senesinde inşa edilmiştir ve 1.000 kişilik bir kapasiteye sahiptir. Binanın bir borsa binası olması amacıyla tasarlanması nedeniyle çok iyi bir akustiğe sahip olmadığı belirtilmektedir.
Buna karşın İtalyan mimar Mario Bernardazzi tarafından tasarlanan binanın muhteşem bir güzelliğe sahip olduğu da yadsınamaz. Bina Odessa’nın mimari karakterinin yanı sıra Venedik Gotik tarzının de oldukça güzel örneklerinden biridir.
Neden gitmeliyim? Odessa’nın Filarmoni Orkestrası’nı ziyaret etmek, sanala iç içe olan müzikseverler için olduğu kadar, bu sanatın sınırsız ve büyüleyici dünyasını yeni keşfedenler için de oldukça ilginç bir deneyim olacaktır.
Burası neresi? 1955 senesinde kurulan Vorontsov Deniz Feneri, Odessa Limanı’nın ana deniz feneridir. 27,2 metre yüksekliğe sahip olan fener, kırmızı-beyaz renklerdedir. Fener, adını bölgenin genel valilerinden biri olan Prens Mihail Semyonoviç Vorontsov’dan almıştır.
Fener ilginç tarihiyle dikkat çekmektedir. İlk olarak 1770-1780 yılında Türkler tarafından kumtaşından yapılan fener, 1787-1791 yıllarında gerçekleşen Rus-Türk Savaşı esnasında yıkılmıştır. 1863’te inşa edilen ilk Vorontsov Deniz Feneri ise Vorontsov Anıtı’nın açılması nedeniyle sökülmüş ve Foros yakınlarındaki Kırım Yarımadası’na monte edilmiştir.
İkinci deniz fenerinin hizmete girmesi ise 1888 yılında gerçekleşti. 17 metre yüksekliğindeki ikinci fener, 53 yıl boyunca görevini yerine getirmesinin ardından 15 Eylül 1941 tarihinde Odessa’nın savunması sırasında havaya uçurulmuştur. Son olarak üçüncü deniz feneri 1953-1955 yılları arasında inşa edilmiştir.
Neden gitmeliyim? İlginç bir tarihe sahip olan Vorontsov Deniz Feneri, fotoğraf çekimi yapmak isteyenler için de ilgi çekici tarihi duraklardan biridir.
Burası neresi? Burası aynı zamana Atlantislilerin Evi olarak da biliniyor ve Odessa’nın en önemli tarihi yerleri arasına bulunuyor. Bina, şehrin en ikonik ve sembolik mimari eserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Yapının en önemli dikkat çeken unsuru ise Toviah Fishel tarafından tasarlanmış ünlü heykellerdir.
Binanın mimarisinden bahsedecek olursak, bina 1899 yılında mimar Lev Wlodek tarafından tasarlanmıştır. Mimar evin inşasında 14. yüzyıl Hollanda mimarisinden ilham almıştır. Tarih bina, Faltz-Fein ailesi tarafından sahiplenildiği için bu isimle de anılmaktadır. Bolşeviklerin iktidara gelmesi ise aile için bir dönüm noktası olmuş ve ailenin bütün üyeleri, 1917 yılında Odessa’dan kaçmak zorunda kalmıştır. Daha sonra bir konut binası olarak kullanılan ev, İkinci Dünya Savaşı sırasında Rumen subaylar tarafından bir yaşam alanı olarak değerlendirilmiştir. Ev, günümüzde de hala bir konut olarak içinde yaşayan insanlara hizmet vermeye devam etmektedir.
Neden gitmeliyim? Yürüyüş rotalarının vazgeçilmez noktalarından olan Falt-Fein Evi, fotoğraflamak ve muhteşem mimarisini incelemek için sizin de mutlaka Odessa tarihi yerler listenizde bulunması gereken önemli duraklardan biridir.
Burası neresi? Sinema tarihinde de kendine önemli bir yer bulan Potemkin Merdivenleri, tarihi boyunca çeşitli isimlerle anılmıştır. 1905’ten önce Deniz Merdivenleri ya da Dev Merdivenler olarak adlandırılan yapı, 1955’den itibaren “Potemkin Merdivenleri” olarak adlandırılmıştır. Merdivenler Francesco Boffo tarafından tasarlanarak 1841 senesinde yapılmıştır.
Başlangıçta 200 basamağa sahip olan merdiven günümüzde 192 basamaklıdır ve 136 metre uzunluğa sahiptir. Merdivenler geçmişte liman ile şehir arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla yapılmıştır ve günümüzde şehrin turistler tarafından en fazla ilgi gösterilen turistik noktalarından biri haline gelmiştir.
Neden gitmeliyim? Potemkin Merdivenleri, Odessa’ya gelenlerin denizin ve Odessa Limanı’nın muhteşem manzarasını çıkarabilecekleri en güzel yerlerin başında gelmektedir. Bu etkileyici mimari yapı Odessa’nın imgesi olması nedeniyle de görülmeye ve fotoğraflanmaya değer bir noktadır.
Kaçırmayın! Merdivenin tepesinde bulunan Prens Richelieu’nun heykelini incelemeyi ve fotoğraflamayı ihmal etmeyin.
Burası neresi? Turistlerin yerel tarih ve kültür hakkında daha fazla bilgi edinmelerini sağlayan ve Odessa’nın en önemli tarihi yerleri arasında bulunan Bilim Adamları Evi, 1923 senesinde inşa edilmiş. Tolstoy Sarayı olarak da bilinen yapı gene de yerel halk tarafından Bilim Adamları Evi olarak anılmaya devam etmektedir.
1934 yılından itibaren Kont Tolstoy’a ait olan saray, 1944’te sona eren Rumen işgali esnasında Rumen makamları tarafından kullanılmıştır. Daha sonra tekrar asli görevine dönen bina, 1960-1980 yılları arasında ise öğrenci ve öğretmenlerin sıklıkla bir araya geldiği, lezzetli ve ucuz yemeklerin yendiği bir yer olmuştur. 2000 yılından itibaren binayı müze olarak ziyaret etmek mümkün olmuştur.
Neden gitmeliyim? 19. ve 20. yüzyılın başlarındaki aristokrat yaşamı yakından tanımak ve daha fazla bilgi edinmek için bu tarihi binayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Burası neresi? Klasizim tarzındaki Odessa Merkez Postanesi 1895 senesinde inşa edilmiştir ve anıtsal bir mimari yapıdır. Bina, Rus İmparatorluğu döneminde özellikle posta ve telgraf gibi iletişim kanallarının kullanılması amacıyla faaliyet gösteren ilk bina olarak dikkat çekiyor.
Neden gitmeliyim? Eski Sovyet dönemi mimarisini incelemek ve o dönemi hissetmek isteyenler için bu Postane binası kesinlikle görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Burası aynı zamanda Sadovaya Caddesi üzerinde görebileceğiniz en güzel binalardan biridir.
Burası neresi? Odessa’daki muhteşem tarihi yerler arasında bulunan bu etkileyici yapı, valinin ikametgahı olarak kullanılmaktadır ve şehrin tarihi bölgesinde yer almaktadır. Yayaların sıklıkla yürüyüş yaptığı Primorsky Bulvarı’nda olması nedeniyle bulması da oldukça kolaydır. 19. yüzyılın ilk yarısında mimar Francesco Boffa tarafından inşa edilen saray, Rus İmparatorluğu döneminden kalma önemli bir anıttır. Bina, Prens Mihail Semyonoviç Vorontsov’in isteğiyle inşa edilmiştir.
Tam olarak 1824-1829 yılları arasında inşa edilen Klasik tarzdaki sarayın içinde Arap unsurları gözlenirken, dış kısmında ise Yunan mimarisine ait sütunlar göze çarpmaktadır. Binanın mimarı, Odessa civarında pek çok bina inşa etmesi nedeniyle şehrin kurucularından ve geliştiricilerinden biri olarak haklı bir değer görmektedir. Hatta prensin bu eserden çok etkilenmesi üzerine mimar Boffo Potemkin Merdivenleri’ni yapması için de görevlendirilmiştir.
Günümüzde sarayın sadece ön cephesi orijinal halidir. Orlov Kanadı ise yıkılmıştır. Sarayda 20. yüzyılın ikinci yarısında iki yangın çıkmıştır. 1994 yılında ise heykeltıraş Mihail reva tarafından avluya “Gece ve Gündüz” isimli bir çeşme yapılmıştır ancak ne yazık ki 1999 yılından bu yana çeşmeden su akmıyor.
Neden gitmeliyim? Odessa Limanı’nın muhteşem manzarasını seyretme fırsatını da sunan Vorontsov Sarayı, Odessa gezisi gerçekleştirenlerin kesinlikle görmesi gereken noktalardan biridir. Bina aynı zamanda mimar Boffo için de adeta bir yüz akı eser olması nedeniyle de görülmeye değerdir. Şu anda binada gerçekleştirilen tadilat nedeniyle yalnızca çitlerin arkasından görülebilmektedir.
Burası neresi? Standart dışı yerleri görmek isteyenler dünyanın en uzun yeraltı mezarlığı olan Odessa Yeraltı Zindanları’na hayran kalacaktır. Bu zindanların 2.500 kilometre uzunluğa sahip olduğu düşüncesi bile insanı hayrete düşürmeye yetiyor. Karşılaştırma yapacak olursak dünyadaki ünlü yeraltı mezarlarından Paris Yeraltı Mezarları 300 metre, Napoli Yeraltı Mezarları ise sadece 400 metre uzunluğa sahiptir.
19. yüzyıla tarihlenen Odessa Yeraltı Mezarları, hırsızların ve diğer suçluların buluşma noktasıydı. Suçlular labirent şeklindeki yeraltı yollarını izlerini kaybettirmek için kullanmışlardır. 20. yüzyılda bomba sığınağı olarak kullanılan mezarlık, 2. Dünya Savaşı esnasında bölgesel partizanlar tarafından saklanmak amacıyla kullanılmıştır.
Neden gitmeliyim? Günümüzde müze olarak değerlendirilen sığınaklar, rehberli turlarla ziyaret edilebiliyor. Gerçekleştirilen turlar yaklaşık 1 saat sürmektedir. Çok sayıda tarihi şeye tanıklık etmenize olanak tanıyan sığınağın konsepti savaş üzerine kuruludur ve savaş dönemine ait pek çok tarihi nesneyi burada görebilir ve detaylı bilgiler edinebilirsiniz.
Burası neresi? Odessa’da hemen herkes tarafından sevilen bir içecek olan konyağın tarihçesine yolculuk etmek ve nasıl üretildiğini öğrenmek istiyorsanız siz de bu özel müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Müzede içeceğin nasıl yapıldığını izleyebileceğiniz gibi fabrikayla ilgili resimler ve bir film gösterimini de izleme şansına sahip olabiliyorsunuz.
Neden gitmeliyim? Alkollü içeceklere meraklıysanız, konyak tadımı yapabileceğiniz ve konyağın tarihi hakkında detaylı bilgiler edinebileceğiniz bu farklı müzeyi, şehir merkezinin biraz dışında olmasına karşın listenize eklemeyi ihmal etmeyin. Aynı zamanda dilerseniz müze çıkışındaki mağazadan çeşitli hediyelik eşyaları veya konyağı satın alma şansına da sahip olabilirsiniz.
Burası neresi? Paleontoloji Müzesi, Odessa’ya gelen ve jeoloji, paleontoloji ve hidrojeoloji ile ilgili herkesin mutlaka uğraması gereken tek duraktır. Odessa bölgesindeki antik mezarlarda gerçekleştirilen kazılarda çıkarılan birçok tarihi eser günümüzde müzede sergilenmektedir. Müzenin en önemli bölümlerinden biri ise dünyanın ve dünya üzerinde yaşamın gelişimiyle ilgili 15 ana aşamayı tanımlayan diorama sergisidir.
Müzedeki eserler başlangıçta sadece 1928’deki Karst mağaralarındaki yer altı mezarlarının tarihiyle ilgiliydi. Zamanla bulunan organizmalar ve fosillerin de eklenmesiyle koleksiyon daha da genişlemiştir. Kazı çalışmaları Novorossiysk Üniversitesi tarafından gerçekleştirilmiştir. Planlı kazıların başlaması ise 1935 senesinde olmuştur.
Neden gitmeliyim? Dünyadaki paleontoloji üzerine kurulu en önemli 10 müzeden biri olan Odessa Paleontoloji Müzesi, “Odessa’nın tarihi yerleri nerelerdir?” sorusu için mutlaka ziyaret edilmesi gereken önemli bir dönüm noktasıdır. Ziyaretçiler 60.000’den fazla nesneden oluşan ve içlerinde özellikle bölgede yaşayan omurgalılara ait tam iskeletlerden oluşan muhteşem bir koleksiyonu inceleme şansına sahip olmaktadır.
Burası neresi? Çok büyük olmayan Kaçakçılık Müzesi, bu yasa dışı olay üzerine sır perdesinin kaldırılmasını sağlayan ve çeşitli bilgiler edinebileceğiniz farklı bir müze deneyimi sunuyor. Tabi burada beklentiyi yüksek tutmamak gerekiyor.
Neden gitmeliyim? Kaçakçılık tarihi üzerine olan bu etkileyici ve farklı tarzdaki müzede ilginç dakikalar geçirmeye hazır olun! Müzeyi ziyaret edenler geçmişteki en popüler kaçakçılık malları görebildikleri gibi, dünyada kaçakçılığın ne gibi bir rol oynadığını da görebilirler. Müze için yaklaşık 30 dakikalık bir zaman dilimi ayırmanız yeterli olacaktır.
Burası neresi? Burası sadece edebiyatla, şairlerle ve şiirlerle ilgilenenler için değil, aynı zamanda 1955 senesinde avlusunda oluşturulan muhteşem Heykel Bahçesi ile de ilgi odağı bir yerdir. 1977 senesinde kurulan müze, mimar Ludwig Otton tarafından tasarlanmış olan Gagarin Sarayı içinde bulunmaktadır. Müzenin kurucusu ve ilk yöneticisi ise yazar ve bir kitap aşığı olan Nikita Brigin olmuştur.
Sıfırdan yaratılmış olan müzede, her salonda 19. ve 20. yüzyılın belirli dönemleri kronolojik olarak ele alınmıştır. Her biri oldukça orijinal olan salonlar, önceki ve sonraki salonlarla organik olarak birbirine bağlıdır. Müzenin yaratılış amaçlarından biri de Sovyet rejimi ile suni olarak ortaya çıkarılan kültürel boşluğun doldurulmasıydı. Buda müzenin açılışından bu yana yaklaşık 45 yıl geçmiş olmasına karşın hala güncelliğini korumasını sağlamıştır.
Neden gitmeliyim? Adeta bir tiyatro sahnesini andıran salonlar, ziyaretçilerin bilgi birikimini, hayal gücünün canlılığını, belirli bir edebiyat döneminin ya da yazarın kendine özgü yönlerini keşfetmesini sağlar. Müzenin bahçesinde bulunan heykel sergisi ise Leonid Liptuga tarafından ortaya atılmış bir fikirdir. Bu açık hava sergisini ziyaret edenler çağdaş mizahi heykellerin yanı sıra antik İskit ve Polovtsian heykellerini de sunmaktadır ve oldukça değerli bir koleksiyondur.
Burası neresi? Odessa Yahudi Müzesi, geçmişte dünyanın en büyük üçüncü Yahudi topluluğu olarak kabul edilen Odessa Yahudilerinin tarihine ve kültürüne odaklanmaktadır. Müze, 2002 yılında şehirde aktif olarak görev yapan Yahudi topluluğu tarafından açılmıştır.
Müzede Odassa Yahudileri ile ilgili çeşitli fotoğraflar, gazeteler, kitaplar ve dini giysiler gibi objeler sergileniyor. Bu sergiler, 1905 yılında Yahudilere karşı gerçekleştirilen şiddet içerikli eylemleri, Holokost ve 1960’larda Sovyet rejimine karşı Yahudilerin direnişini içeriyor.
Neden gitmeliyim? Odessa Yahudileri Tarihi Müzesi, bölgede yaşayan Yahudileri daha yakından tanımak için çok iyi başlangıçtır. Burası bir sergi olmasının yanı sıra Odessa Yahudilerinin hayatından etkileyici gerçek hikayeler sunduğu için de ilgi çekici bir ziyaret noktasıdır.
Kaçırmayın! Müze ziyaretinizin ardından buraya 15 dakikalık kısa bir yürüyüş mesafesinde bulunan Holokost Anıtı’nı da mutlaka görmelisiniz. Bu anıt, 1941 ile 1944 yılları arasında bölgedeki Nazi işgali esnasında hayatını kaybeden yaklaşık 273.000 Odessa Yahudisinin anısına dikilmiştir.
Burası neresi? Holokost Müzesi, Odessa Konseyi’nin almış olduğu karar neticesinde 22 Haziran 2009 tarihinde açılmıştır. Müze, Yahudilerin yaşadığı iddia edilen trajedinin hikayesini toplamak, korumak ve gelecek nesilleri bu konu hakkında bilgilendirmek amacıyla açılmıştır. Holokost Müzesi, Ukrayna’da bu konuyla ilgili açılmış ilk müze olma özelliğine sahiptir.
Prokhorovsky Park içinde kurulan Holokost Müzesi, İkinci Dünya Savaşı esnasında, şehirde bulunan Yahudilerin yaşamış olduğu olaylara odaklanıyor. Savaş döneminde şehirdeki 180.000 Yahudi’nin en az yarısının telef olduğu düşünülmektedir.
Sergide her biri farklı bir temaya odaklanmış birkaç oda bulunmaktadır. İlk oda olan Anma Salonu, 20. yüzyılın en büyük trajedilerinden birinde kurban olduğu iddia edilen Harkov vatandaşlarının fotoğraflarını ve kişisel eşyalarını içeriyor. İkinci odada Modern tarihin en büyük insanlık olaylarından olan İkinci Dünya Savaşı’ndan kurtulmuş insanlara ayrılmıştır. Üçüncü oda ise içinde trajik hikayeler barındıran nesne ve görüntülerle insanların savaş öncesi hayatına odaklanmaktadır.
Neden gitmeliyim? Müze, hem farklı uluslardan hem de farklı yaşlardan ziyaretçiler arasında oldukça popüler bir ziyaret noktasıdır. Müzede sergilenen nesneler, her bir ziyaretçinin Yahudiler ile ilgili daha önce bilmedikleri bir şeyler öğrenmesi için önemli bir fırsattır ve İkinci Dünya Savaşı tarihine meraklı kişiler için epey ilgi çekici bir noktadır.
Burası neresi? 1 Nisan 1999 yılında açılan anıt, “On İkinci Sandalye” romanının ünlü yazarları Ilf ve Petrov’a adanmıştır. Anıt, Güney Palmira’nın merkezindeki Deribassovska Caddesi’nde bulunan Şehir Parkı’nda görülebilmektedir. Mermer bir kaidenin üzerine yerleştirilen anıt, küçük ebatlara sahip bir sandalyeden ibarettir. Sandalyenin kenarında ise Ostap Bender‘e ait bir bavul bulunmaktadır.
Anıt, Odessa’ya gelenlerin ve şehirdeki sakinlerin en gözde turistik noktalarından biri haline gelmiştir. Dileyen ziyaretçiler sandalyeye oturarak sıra dışı bir hatıra fotoğrafı çektirmenin keyfini yaşamaktadır. Sandalyenin arkasında ise romanın en ünlü ifadeleri yazmaktadır: “Halk için afyon ne kadar?”, Tüm kaçak mallar Odessa’da Mala Arnautska Caddesi üzerinde üretiliyor.” gibi cümleler görülebilir.
Neden gitmeliyim? Özellikle yabancı ziyaretçiler için sandalyede oturarak fotoğraf çektirmek bir ritüel haline gelmiş bir davranıştır. Hatta bunu ticarete döndüren bir kişi şapka ve atkı ile insanların fotoğrafını ücreti karşılığında çekmeyi teklif ediyor.
Burası neresi? Duke de Richelieu, Odesse’nin en seçkin insanlarından biriydi ve şehrin oluşumunda ve gelişiminde büyük pay sahibiydi. Efsanevi Potemkin merdivenlerinde bulunan heykel, Odessa’daki en sembolik yerlerden biridir. Anıt bu efsanevi kişiye bir saygı ve övgü olarak dikilmiştir.
Ünlü Rus heykeltıraş Ivan Martos tarafından tasarlanan heykel, De Richelieu’nun bir parşömenle birlikte Roma togası giymiş etkileyici bir halini resmetmektedir.
Neden gitmeliyim? Hatıra fotoğrafı çektirmek için çok uygun bir konumda bulunan anıt, Odessa tarihi için çok önemli figürlerin birini canlandırması nedeniyle tarihi açıdan da oldukça etkileyici bir ziyaret noktadır.
Burası neresi? Bir açık hava müzesi olarak ziyaret edilebilen bu anıt parkı içinde çok sayıda Sovyet aracı, silah ve hatta 1941-1945 yılları arasında gerçekleşen Büyük Vatanseverlik Savaşı’ndan kalma bir Polikarpov I-16 avcı uçağı da sergilenmektedir. Anıt parkın meydanında aynı zamanda bir Sovyet hızlı treni de bulunuyor. Alanda sergilenen bazı savaş araçları şehrin savunucuları tarafından üretilmiştir.
Meşe ağaçlarının dikili olduğu bir park alanının da olduğu bu anıt park kompleksi Odessa’nın güney eteklerinde Kiev tarafında bulunuyor. Bu etkileyici anıt parkın açılışı 9 Mayıs 1975 senesinde gerçekleşmiştir. Anıtın açılışını ise 1941 yazındaki savaşlar sırasında bataryayı ziyaret eden ünlü Sovyet cephe yazarı Konstantin Simonov yapmıştır.
Neden gitmeliyim? Odessa’nın askeri ve kahramanlık yönünü keşfetmek isteyenler için bu anıt park mutlaka Odassa’nın önemli tarihi yerleri arasında bulunuyor.
Burası neresi? Franz Boffo tarafından tasarlanan Lutheran Aziz Paul Katedrali, 1825 senesinde Neo-Gotik tarzda inşa edilmiştir. Etkileyici kilise mimari refahın ve mükemmelliğin şehirdeki en önemli örneğidir. Odessa tarihi içinde çok önemli bir yere sahip olan katedral, birçok defa tahrip edilmiş ancak her defasında yenilenerek eski ihtişamına kavuşmuştur.
1200 kişinin aynı anda ibadet edebildiği kilise, Sovyet döneminde bir spor salonuna dönüştürüldü. Özellikle cepheleriyle ilgi odağı olan dini yapı, Komünist rejim zamanında defalarca ateşe verilerek yok edilmek istenmiştir. 1976’daki yangın yapıyı bir moloz yığınına döndürmüş olsa da küllerinden yeniden doğarak bölgenin en önemli dini yapılarından biri olmayı başarmıştır.
Neden gitmeliyim? Odessa kiliseleri içinde mutlaka zaman ayırmanız gereken bir nokta olan Lutheran Aziz Paul Katedrali hem iç hem de dış mekanı ile ziyaretçileri kendisine hayran bırakacak bir güzelliğe sahiptir.
Burası neresi? 1794 yılında Gavril Bănulescu-Bodoni tarafından kurulmuş olan katedral, neredeyse şehir kadar eski tarihi ile büyük önem taşımaktadır. Kilisenin açılışı ise 1809 yılında gerçekleşmiştir. İlk inşa edildiği yıllarda küçük bir yapı olan kilise, şehrin nüfusunun artmasıyla gerçekleştirilen eklemeler neticesinde büyütülmüştür. Katedrale 1837’de bir çan kulesi eklenmiştir. Daha sonra bir yemekhane, Doğu cephesine ise iki yan kubbe ve revak ilave edilmiştir.
1932’de Bolşevik rejiminden Başkalaşım Katedrali de nasibini alarak kapatıldı ve 1936’da yıkıldı. Katedral bazı rivayetlere göre hava uçtu, bazılarına göre elle taş taş söküldü. Kilisenin yerine, katedral meydanının bütün batı kısmını beton zırhla kaplayan “Stalin Anıtı” dikildi. Böylece tapınağın temelleri ve bodrum katları Odessa halkından gizlendi.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından katedralin yeniden inşası için bağış kampanyaları düzenlenmiştir. 1999 yılında başlayan çalışmalar, 2010 senesinde meyvelerini vermiş ve katedral restorasyon çalışmalarının ardından 21 Temmuz 2010 tarihinde kutsanmıştır.
Neden gitmeliyim? Odessa’nın neredeyse büyün tarihine tanıklık eden Başkalaşım Katedrali, yakın zamanda restore edilmesine rağmen hala şehrin en tarihi dini yapılarından biri olarak kabul ediliyor.
Burası neresi? Sakinleştirici atmosferiyle sessiz ve sakin kiliseleri ziyaret etmek isteyenler için burası Odessa’da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Kilisenin bütün öğrenciler için kutsal olduğuna inanılıyor. Aziz Tatyana, Roma İmparatorluğu döneminde bütün öğrencilerin hamisi olarak misyon üstlenmiştir. Kendisi, Pagan güçlerinden gördüğü bütün baskılara rağmen İsa’ya dua etmekten vazgeçmemiştir.
Odessa Metropolitanı ve Izmail Agafangel tarafından kutsanan kilisenin inşası yapılan bağışlarla tamamlanmıştır. Öğrenciler tapınağa hem bağış yapmış hem de yapabilecekleri bütün işlere yardımcı da olmuştur. 13 yıllık kısa tarihine rağmen, şehrin önemli dini noktalarından biri haline gelen ibadethane, Ukrayna’nın birçok yerinden cemaatin toplanma yeridir.
Neden gitmeliyim? 2006 yılında yapılan kilise, tarihi açıdan çok köklü bir geçmişe sahip olmasa da manevi atmosferi nedeniyle listeye eklenmesi gereken bir noktadır.
Burası neresi? 19. yüzyılın ortalarından kalma katedral binası, 16 binden fazla kişiyi içeren Odessa-Simferopol piskoposunun katedralidir. Bina, Sovyet döneminde birçok dini yapının kaderini paylaşmış ve harap bir hale gelmiştir. Spor salonuna dönüştürülen ibadethane, 2008 senesinde Polonyalı inananların bağışlarıyla restore edilmiştir.
Neden gitmeliyim? Dormition Kilisesi, Odessa’da görülmesi gereken meşhur tarihi yerler arasında bulunuyor ve kilise ziyaret etmeyi sevenler için önemli bir noktadır. 20. yüzyılın ortalarında restore edilen kilise, günümüzde Ortodoks Hristiyanları için çok önemli bir hac yeri görevi görmektedir ve eski ikonlar ve diğer önemli kalıntıları barındırmaktadır.
Burası neresi? Varsayım Katedrali’nin inşasına 1855 senesinde Borisov tarafından başlanmıştır. 13 Nisan 1869 tarihinde ise Herson ve Odessa başpiskoposu Dimitry tarafından kutsanmıştır. İki katlı bir yapıya sahip olan tapınak, esasen Jacob ve Nikolay Cherepennikov’un isimli tüccarların fonlaması ile mimar Otton’un projesiyle inşa edilmiştir.
Çan kulesiyle birlikte 56 metre yüksekliğe sahip olan tapınak, 5.000 kişilik kapasiteye sahiptir. 1932 senesinde Başkalaşım Katedrali’nin yıkılmasının ardından tapınak katedral olmuştur. Katedraldeki ana kutsal nesne, ilk olarak 1854 yılında Kasperovo’dan Odessa’ya getirilen “Tanrı’nın Annesi’nin Mucizevi Simgesi”dir.
Neden gitmeliyim? Varysaım Katedrali, Odessa’daki önemli tarihi ve dini simgesel yapılardan biridir ve şehre gelenlerin mutlaka incelediği yerlerden biridir. Bu nedenle siz de Odessa gezisi planlarken bu önemli katedral yapısını mutlaka ziyaret listenize dahil etmelisiniz.
Burası neresi? Odessa yakınlarındaki Belgorod Dnestrovsky köyünde bulunan Akkerman Kalesi, tarih avcıları için tam bir hazine özelliği taşıyor. Burası, Ukrayna’daki en iyi korunmuş kale yapılarından biri olması nedeniyle ülke genelinde büyük bir öneme sahiptir. Kale, toplamda yaklaşık 9 hektarlık bir alanda kurulmuştur ve 13-14. yüzyılda Cenevizliler döneminde inşa edilmiştir. Kalenin ismi “Beyaz Taş” anlamına gelmektedir.
İlk yapıldığında savunma amacıyla kullanılan 4 avluya sahip olan kale, günümüzde 3 avluya sahiptir. Günümüzde kalenin kendisiyle birlikte Garnizon Mahkemesi, Sivil Avlu ve Liman Avlusu kısımları ayakta kalmayı başarmıştır. Sivil Avlu kalenin en büyük kısmını oluşturmaktadır ve 5 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Kalenin sağlam duvarlarının toplam uzunluğu 2,5 kilometre uzunluğa ulaşmaktadır. Kalenin geçmişte 32 gözetleme kulesi varken, bunlarda yalnızca 12 tanesi günümüze ulaşabilmiştir.
Neden gitmeliyim? Deniz manzarasını hayranlıkla izlemek için bu tarihi kaleyi mutlaka ziyaret etmelisiniz. Kale duvarlarını tırmanarak tepeye çıktığınızda muhteşem bir manzaranın tadını çıkarabilir ve bir sürü etkileyici fotoğraf çekebilirsiniz. Ayrıca kalenin bütün önemli noktalarını gördükten sonra yerel ürünleriyle ünlü Bessarabiia’nın şarap başkenti olarak kabul edilen Shabo köyünü de ziyaret edebilirsiniz.
Nasıl temin edilir? Kartınızı turizm ofislerinden, otellerin resepsiyonlarından temin edebilirsiniz.
Ne kadar süre geçerlidir? Tercihinize göre 24, 48 ve 72 saatlik geçerlilik süresi bulunuyor. Geçerlilik süresi kartın ilk kullanımından sonra başlamaktadır.
Ücreti nedir? Ücretlendirme aşağıdaki gibidir:
Avantajları nelerdir? Kartla birlikte sahip olacağınız başlıca avantajlar şu şekilde:
Odessa tarihi yerler lisemizde sizin için şehrin en görülesi tarihi ve turistik noktalarıyla ilgili bilgileri ve fotoğrafları paylaştık. Siz de yorum kısmından bize yazabilir, takipçilerimiz için faydalı olacağını düşündüğünüz bilgileri bizimle paylaşabilirsiniz.
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…