Lefkoşa, ufacık bir coğrafi alana sıkışmış olmasına rağmen, sahip olduğu tarihi noktaların çokluğu ile sizi şaşkına çeviriyor. Lefkoşa tarihi yerler yazımızda bu kadim şehrin en önemli tarihi ve turistik duraklarını listeledik.
Lefkoşa tarihi hakkında; Şehrin bilinen en eski adı “Lidra”dır. Lefkoşa, tarih boyunca feodal beylerden krallıklara kadar pek çok topluluğun hakimiyetine girmiş önemli bir şehir olmuştur. Şehirde 15. yüzyılın sonlarına kadar bilinen en önemli topluluk Lüzinyan Krallığı olmuştur. 1489-1570 yılları arasında ise Venedikliler bölgede hüküm sürmüştür. 370 yıllık Osmanlı hakimiyetinin ardından ise 1878-1960 yılları arasında şehirde İngiliz sömürgesi var olmuştur.
Türkler ve Ermeniler arasında zamanla ortaya çıkan etnik çatışmalar 1956 yılında zirveye çıkmış ve ilk kez Türkler ile Rumların bulunduğu mahalleler arasında sınır mahiyetinde tel örgüler çekilmiştir. Tel örgülerin kuzey bölgesine Türkler, güney tarafına ise Rumlar kaçmıştır. 1963 senesinde ise şehirde “yeşil hat” belirlenerek şehrin tam olarak ikiye bölünmesi sağlanmıştır.
1974 tarihinde gerçekleştirilen askeri harekat neticesinde Kızılbaş, Kaymaklı ve Kermiya’daki alanlar Kuzey Kıbrıs Türklerin kontrolüne geçti. İki bölge arasında ilk kapı olan Lidra Palas 2003 tarihinde açılmıştır. Sonrasında da Metehan ve Lokmacı kapıları araç, mal ve insan geçişine açılmıştır. Günümüzde bu üç kapıdan iki bölge arasında kontrollü geçişler sağlanmaktadır.
Lefkoşa’nın en ünlüleri; Lefkoşa’nın en ünlü tarihi yerleri arasında Eski Kent bölgesi ilk sırada yer alıyor. Burada bulunan pek çok tarihi yapıyı ziyaret ederek Lefkoşa’nın tarihi hakkında kapsamlı bilgiler edinebilirsiniz. Şehirde birçok manastır, kilise ve cami görebilir, Tarih hanlar ve hamamlarda keyifli bir şekilde zaman geçirebilirsiniz.
Lefkoşa gezi tavsiyesi; Lefkoşa’ya geliyorsanız bozulmamış doğal güzelliklerin ve Kıbrıs plajlarının tadını çıkarabilir, renkli kültürünü tanımak için en meşhur noktalardan biri olan Ledra Caddesi’nde vakit geçirebilirsiniz. Arkeolojik alanlar da Lefkoşa’nın tarihi hakkında yakından bilgiler edinmenize yardımcı olacaktır.
“Lefkoşa ne zaman ziyaret edilir?” diye düşünüyorsanız mayıs ağustos ayları arasındaki zaman dilimi şehrin en canlı olduğu zamanlardır. Tabi bu zaman aralığında şehir aşırı kalabalık olduğundan sakinliği sevenler için ilkbahar ve sonbahar aylarını da önerebiliriz.
Müzekart; Lefkoşa’da birçok noktayı ücretsiz bir şekilde ziyaret edebileceğiniz için herhangi bir turist kartına ihtiyaç duyacağınızı düşünmüyoruz.
Burası neresi? Eski Şehir bölgesi Lefkoşa’nın en önemli tarihi yerleri sıralamasında ilk sıraya koyabileceğiniz kadar önemli bir noktadır. Sadece Eski Şehir bölgesini dolaşmak bile size büyük bir zevk verecektir.
Ledra Caddesi, Eski Şehir’in ana caddesidir ve bölge bu cadde çevresinde şekillenir. Kafeler, restoranlar, mağazalar gibi en canlı duraklar hep bu cadde civarında toplanmıştır. Ledra Caddesi’nin yeşil hat geçiş noktası Kuzey Lefkoşa’ya kadar uzanır ve Eski Şehir’in kuzey kısmını keşfetmek isterseniz yanınızda pasaportunuzun olduğundan emin olmalısınız.
Ledra Caddesi’nin ara sokaklarını keşfe çıktığınızda 18. yüzyılın adanın tercümanı olan Hatzigeorgakis Kornesios Evi’nin Osmanlı mimari tarzını ve bölgedeki en eski tarihi eserler arasında gösterilen Ömeriye Camii’ni, biraz daha derinlere giderseniz de 14. yüzyıldan kalma etkileyici bir Lüzinyan giriş kapısını görebilirsiniz.
Eski Şehir içinde bulunan birçok küçük kilise, içeriye bakmayı hak eden lüks iç mekanlarla donatılmıştır. bu kiliselerden en güzellerinden biri 1450’de inşa edildiği düşünülen Panagia Chrysaliniotissa ve diğer ise 18. yüzyıl eseri olan muhteşem freskleri ile göz dolduran Agios Ioannis Kilisesi’dir.
Neden gitmeliyim? Keşfedilmeyi bekleyen birçok müzesi, Bedesten’i, ilgi çekici Arabahmet Mahallesi, gibi Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan muhteşem yürüyüş noktalarını bünyesinde barındıran Eski Şehir bölgesi, Lefkoşa tarihi hakkında gerçekleştirilen bir gezinin ana ziyaret noktası olmalıdır.
Burası neresi? Lefkoşa’nın hemen batısında bulunan Mesarya bölgesi, küçük köyleri ve eski manastırları ile günübirlik bir gezi için mükemmel seçeneklerden biridir.
Burada bulunan köylerden Peristerona, Lefkoşa’dan 30 kilometre batıda bulunuyor. Köydeki geleneksel taş evlerin üzerinde yükselen 10. yüzyıldan kalma etkileyici beş kubbeli St. Barnabas Kilisesi ve Hilarion Kilisesi köyde mutlaka ziyaret edilmesi gereken noktalardır. İsa ile ilgili önemli olayları simgeleyen 16. yüzyıldan kalma ikonalar da kilise içinde incelenmesi gereken önemli tarihi eserler arasında bulunuyor.
Sarp bir tepede muhteşem bir şekilde izole olmuş Maheras Manastırı da bölgenin kıymetli değerleri arasında bulunuyor. Pera Köyü’nün yakınlarında yer alan Agios Irakleidios Manastırı ve geçmişi MÖ 6. yüzyıla kadar uzanan bakır işçiliğinde uzmanlaşmış bir köy olan Antik Tamassos arkeolojik alanı da bölgedeki gezilebilecek önemli tarihi yerler arasındadır.
Neden gitmeliyim? Lefkoşa’da zaman konusunda sorunu olmayanlar için Mesarya Bölgesi, Lefkoşa’nın görülmesi gereken önemli tarihi ve turistik yerleri arasında bulunuyor. Bu bölgeye gerçekleştireceğiniz günlük bir gezi ile pek çok tarihi kiliseyi ve arkeolojik alanı görme fırsatını yakalayabilirsiniz. Bölgeye rahat bir yolculuk için kişisel ulaşım seçeneklerinizin olmasının faydası olacağını da belirtmeliyiz.
Burası neresi? Gazimağusa, Lefkoşa tarihi için çok önemli bir duraktır ve şehrin ihtişamlı atmosferine büyük katkıda bulunur. Bölge, Venedik surları içinde çevrilmiş Eski Şehir bölgesiyle dikkat çekmektedir. Altın taşlı bazilika kalıntılarıyla ve harap evlerin arasında uyumsuz bir şekilde oturan saray kalıntılarıyla tam bir tarihi keşif noktasıdır.
Bölgenin tam merkezinde geçmişte Agios Nikolaos Katedrali olan ve Gotik mimarinin en iyi şekilde korunmuş örneklerinden biri olan Lala Mustafa Paşa Camii bulunmaktadır. Meydana yakın bir yerde ise hala belli belirsiz fresk izlerinin seçilebildiği Aziz George Rum Kilisesi bulunmaktadır. Şehir surlarına yakın bir yerde de St. Mary Kilisesi ve Karmelit Kilisesi’nin kalıntıları görülebilmektedir.
Neden gitmeliyim? Pek çok tarihi kilise kalıntısına ev sahipliği yapan Gazimağusa, özellikle kilise mimarilerine meraklı tarih sever ziyaretçiler için şehrin çok keyif veren tarihi yürüyüş alanlarından biridir.
Burası neresi? Lefkoşa’ya 30 kilometre mesafede bulunan Girne, Lefkoşa çevresinde görülmesi gereken tarihi yerler arasında bulunuyor. Bir liman bölgesi olan Girne, Bizans döneminden kalma büyük bir kale tarafından sarılmıştır. Karışık geçitlerden oluşan eski şehir bölgesi ve keşfetmesi çok eğlenceli olan Osmanlı döneminden kalma evler burayı tarihi açıdan ilgi çekici kılmaktadır.
Neden gitmeliyim? Batık Müzesi’nin bulunduğu kale ve restore edilmiş bir harnup deposunda bulunan Halk Sanatları Müzesi tarihi açıdan bölgenin en ilgi çekici noktaları arasında bulunuyor. Aynı zamanda muhteşem bir ikon koleksiyonuna sahip olan Başmelek Mikail Kilisesi de buraya gelenlerin mutlaka görmesi gereken mimari yapılardan biridir. Lefkoşa’dan sık sık düzenlenen minibüs seferleri ile Girne’ye zahmetsizce ulaşabilirsiniz.
Burası neresi? 1572 yılında inşa edilmiş olan bu muhteşem kervansaray, dönemin mimarisini çok iyi bir şekilde korumuş şehrin önemli tarihi eserleri arasında bulunmaktadır. Bu hanlar, geçmişte tüccarlar ve onlara yoldaş olan at ya da deve gibi hayvanlarının yeme, içme, barınma, temizlik, konaklama ve depolama gibi ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılırdı. Han, Osmanlı Devleti’nin Lefkoşa’yı Venediklilerin elinden almasından bir yıl sonra inşa edilmiştir. Hanı Anadolu’daki diğer hanlardan ayıran özelliği ise Anadolu’daki hanlarda tek giriş bulunurken bunda ayrı bir giriş daha bulunmaktadır.
Tarih boyunca çoğu zaman bir kervansaray olarak kullanılan Büyük Han, 19. yüzyılın sonlarında İngilizler tarafından ele geçirildiği zaman kısa bir süre için hapishane olarak değerlendirildi. 1893’ten itibaren ise evsizler ve yoksullar için tekrar bir sığınma yeri olarak kullanıldı. Han, 2 katına yayılmış olan 68 odaya sahiptir.
Kuzey Lefkoşa’da, Ledra Caddesi’ne çok yakın bir konumda bulunan Büyük Han, gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının ardından eski ihtişamına kavuştu. 1992 yılında başlayan yenileme çalışmaları yaklaşık 10 yıl boyunca devam etti. Eski dinlenme odaları artık çeşitli mağazalara, kafelere ve yerel zanaatkar atölyelerine ev sahipliği yapıyor.
Neden gitmeliyim? Büyük Han, Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan Lefkoşa’daki en değerli hazinelerden biri olması nedeniyle mutlaka Lefkoşa tarihi yerler listenizde bulunması gereken bir noktadır. Burası aynı zamanda Eski Şehir bölgesindeki gezinize keyifli bir alışveriş molası vermek için de çok ideal bir duraktır. Dükkanlardaki görevli kişilerin Kıbrıs ve Lefkoşa tarihi hakkında derin bilgilere sahip olması ise tarih meraklıları için burayı daha çekici kılıyor.
Burası neresi? Lefkoşa’daki en önemli tarihi yerler arasında şehri çevreleyen Venedik surları geliyor. Sur duvarları büyük ölçüde parçalanmasına karşın, günümüze ulaşmayı başaran üç kilometrelik orijinal kısmı hala ilgi odağı olmaya devam ediyor.
Şehir surlarının ilki Orta Çağ’da yani 14. yüzyılda Franklar tarafından inşa edilmiş olmasına karşın günümüzdeki kalıntıların ait olduğu surlar 16. yüzyılın ikinci yarısında Venedikliler tarafından daha sağlam bir şekilde yeniden inşa edilmiştir. Surlar Venedikliler tarafından daire şeklinde 11 burçla tahkim edilmiş ve 80 metre genişliğinde bir hendekle de koruma altına alınmıştır.
Gazimağusa Kapısı (Porta Guiliana), surların en iyi korunmuş kısmı olarak göze çarpıyor ve burası çok sayıda arma ile süslenmiş durumdadır. Geçit, Eski Şehir’den boş hendek kısmına çıkıyor. Baf Kapısı (Porta San Domenico) ve yan kısmındaki Roccas Tabyası ise yakın tarihteki rolleri nedeniyle surların en ilginç kısımlarıdır. Bu bölge, Kıbrıs Cumhuriyeti ile KKTC arasındaki BM ara bölgesinin 200 metreye kadar indiği tek yerdir ve 2003 yılına kadar bölgedeki Rum ve Türklerin yakınlaşabildiği tek yer olmuştur.
Neden gitmeliyim? Lefkoşa’nın tarihinde önemli bir yere sahip olan Şehir Surları, bölgeye gelenlerin mutlaka görmesi gereken bir noktadır. Tarihi dokusu nedeniyle surların olduğu bölge, turistler için oldukça ilgi çekici bir ziyaret noktasıdır.
Kaçırmayın! Gazimağusa Kapısı ve Baf Kapısı haricinde Girne Kapısı ve Paphos Kapısı gibi önemli girişlerini de mutlaka Lefkoşa tarihi yerler listenize eklemelisiniz.
Burası neresi? 1829 yılında 2. Mahmud tarafından yaptırılan kütüphane, Selimiye Camii’nin doğu girişine yakın bir noktada bulunuyor. Ortada büyük kubbeli bir odaya sahip olan yapı, kemerli bir revakla çevrelenmiştir. Bu eski ve küçük kütüphane, adanın bilinen en eski halk kütüphane yapısı olarak kabul edilmektedir. Kütüphanenin girişinde Arapça “Burası Kütüphanedir” yazısı dikkat çekmektedir ve günümüzde bir müze şeklinde değerlendirilmektedir.
Neden gitmeliyim? Kütüphane, aralarında çok önemli el yazması Kuran gibi eserlerin de bulunduğu Türkçe, Arapça, Farsça gibi çeşitli değerli kitaplardan oluşan 1700 kitaplık bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır. Kütüphane odasının iç duvarları da bir sanat eseridir ve Sultan 2. Mahmud’u öven altın rengi süslemeli bir şiirle kaplıdır.
Burası neresi? Dikili Taş olarak da bilinen Venedik Sütunu, Atatürk Meydanı’nda bulunuyor. Sütun, 1550 senesinde Venedikliler tarafından dikilmiştir. Gri renkli granit sütunun Salamis’teki bir tapınaktan sökülerek buraya getirildiği tahmin edilmektedir.
Granit sütunun üstünde Venediklilerin egemenliğinin simgesi olan St. Mark Aslanı ve altta altı asil Venedik ailesinin arması bulunmaktaydı. Osmanlılar döneminde heykel kaldırılmış ve sütun Sarayönü Camii’nin avlusuna bırakılmıştır. 1915’te sütun İngilizler tarafından yeniden bugünkü yerine dikilmiştir. Günümüzde aslan heykeli yerine bir küre bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Lefkoşa’nın en önemli anıtları arasında bulunan Venedik Sütunu, şehre gelen herkesin görmesi gereken tarihi eserler arasındadır.
Burası neresi? Geçmişte dağlardan Lefkoşa’ya su taşıyan eski su sisteminin parçası olan bu eski su kemerleri, şehrin önemli tarihi değerlerinden biridir. Bu kemerli yapının geçmişi Osmanlılar dönemine kadar uzanıyor ve 18. yüzyılda Silahtar Mustafa Ağa tarafından yaptırıldığı düşünülüyor. Şehirde birçok çeşmeye su sağlamış olan sistemin 11 kemeri bir yıkım çalışması esnasında keşfedilmiştir.
Surların içinde bulunan su kemeri, Nikiforos Fokas Caddesi ve Lefkoşa Özgürlük Heykeli’nin hemen karşısında ve Gazimağusa Kapısı’na çok yakın bir konumda bulunmaktadır. Kemerler özellikle geçmişteki şehrin zengin sakinlerinin saraylarına ve konaklarına su taşımak için kullanılmıştır.
Neden gitmeliyim? Eski Şehir bölgesinde bulunan Lefkoşa Su Kemeri, şehir merkezini ziyaret edenlerin incelemesi gereken Lefkoşa’nın görülmesi gereken tarihi yerleri arasında bulunmaktadır.
Burası neresi? Lefkoşa Eski Kent bölgesinde Ömeriye Camii’nin yanında bulunan Ömeriye Hamamı’nın tarihi Osmanlı zamanına kadar uzanmaktadır. Hamam, adanın Osmanlıların eline geçmesinin ardından Lala Mustafa Paşa’nın emriyle 1570-1571 yıllarında yapılmıştır. Hamam isminden de anlaşılacağı gibi Halife Hazreti Ömer’e ithaf edilmiştir.
Hamamın girişi güney tarafındandır. Giriş önce küçük bir avluya açılmaktadır. Avludan sonra ise hamamın kabul bölümüne ulaşılmaktadır. Burası tonozlu bir çatıyla örtülmüştür ve ortasında sekizgen bir sarnıç bulunmaktadır. Holün arkasında iki orta sıcaklıkta oda ve en arkada ise sıcak tonozlu bir oda bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? “Lefkoşa’nın tarihi yerleri nerelerdir?” sorusunun cevabını arıyorsanız bu tarihi hamamı da mutlaka görmelisiniz. Hamamın hala kullanımda olması ve yakın zamanda restorasyondan geçmesi ise burayı Lefkoşa’da dinlenmek ve rahatlamak için çok gözde bir yer haline getirmiştir.
Burası neresi? Burası, aslen St George Kilisesi isimli Latin kilisesinin bir parçası olarak 14. yüzyılda inşa edilmiştir. Hamamın özellikle giriş kısmında ve soyunmalık kısmında kilisenin izleri görülebilmektedir. Hamama sokak seviyesinde 2 metre aşağıda bulunan kapısından giriş yapılır. Kapısı oldukça süslü olan hamam, günümüzde de tipik bir Türk hamamı olarak hizmet vermeye devam ediyor.
Neden gitmeliyim? Büyük Hamam, Osmanlıdan günümüze ulaşmayı başarmış ve aktif olarak kullanılan ender hamam yapılarından biri olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. Buna karşın şu anda hamamın kapısına kilit vurulmuştur ve restore edileceği yönünde düşünceler mevcuttur.
Burası neresi? Mavi Ev, 1957’de Kuzey Kıbrıs bölgesinde yapılmış şık retro tarzda şık bir villadır. Evin adı da hakim olan mavi renginden gelmektedir. Parlak mavi mobilyalar, halılar, duvarlar, tamamen mavi odalar, mavi havuz gibi ilgi çekici mavi detaylar göze çarpmaktadır. Burasını en ilgi çekici kılan detaylardan biri ise sahibinin yatağının arkasındaki gizli bir tünelden kaçtığı söylentisidir. Ev, 1970’li yıllardaki orijinal tasarımıyla günümüze kadar ulaşmıştır.
Günümüzde bir müze olarak ziyaret edilebilen Mavi Köşk, doğallığı sayesinde sanki birinin evini gözetliyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Söylentiye göre ev, İtalyan mafyasının Kıbrıs’a silah kaçakçılığı için çalışan Paulo Paolides tarafından yapılmıştır. Evin gösterişli tasarımının da gangsterin şaşalı yaşamını yansıttığı ifade edilmektedir.
Neden gitmeliyim? Müze olarak görebileceğiniz bu etkileyici yapı, mavinin hakim olduğu muhteşem bir tablo gibidir. Aynı zamanda söylentilere dayalı etkileyici tarihi ile de Lefkoşa’da mutlaka görülmesi gereken tarihi yerler arasında bulunmaktadır. Üst kattaki muhteşem manzara ise mafyanın neden böyle bir evi tercih ettiğini taktir etmenize yardımcı olacak.
Burası neresi? Beyaz badanalı mütevazı kulübelerden oluşan harika bir köy olan Beylerbeyi Köyü turistler tarafından büyük ilgi görmektedir. Bu ilginin en büyük sebebi ise köyde bulunan Bellapais Manastırı’dır. Burasını dünya genelinde bir üne kavuşturan şey ise İngiliz yaza Lawrence Durrell’in “Kıbrıs’ın Acı Limonları” adlı kitabını burada yaşarken yazmış olmasıdır. Yazar kitabında İngiliz sömürge döneminin sonrasındaki Kıbrıs köy yaşamını kaleme alarak ölümsüzleştirmiştir.
Her ne kadar köyün kendisi de etkileyici derece pitoresk bir yapıda olsa da, bölgenin ana manzarasını, karmaşık oyulmuş kemerler ve manastırı çevreleyen selvi ağaçlarıyla göz dolduran eski bir Augustinian manastırı olan Bellapais Manastırı’dır. Manastırın çatısından ise Kuzey Kıbrıs sahil şeridinin muazzam panoramik manzarası burasını daha kıymetli yapmaktadır.
12. yüzyılda Roma döneminde inşa edilen manastırın ilk sahiplerinin Kıbrıs’a gelen Augustinian mezhebine ait rahipler olduğu düşünülüyor. Manastırın günümüze ulaşan büyük kısmının Fransız Kral III. Hugh döneminde, 13. yüzyılın son çeyreğinde yapıldığı belirtiliyor. Osmanlılar döneminde manastırın sadece kilise kısmı Rum Ortodokslar tarafından kullanılmıştır. Manastırın günümüze ulaşan en sağlam kısmı da bu 13. yüzyıldan kalma kilise olmuştur.
Bellapais’te toplu taşıma bulunmadığı için Kuzey Lefkoşa’dan Girne’ye giden dolmuşlara binebilir ve sonrasında kısa bir taksi yolculuğu ile köye ulaşabilirsiniz. Kendi aracıyla gidenler için manastırın hemen yanında otopark da bulunuyor ancak aracınızı köye park ederek bu güzel köyün içinden keyifli bir yürüyüş yapmak gezinizi daha eğlenceli hale getirecektir.
Neden gitmeliyim? Gotik mimarinin Lefkoşa’daki en güzel örneklerinden biri olan Bellapais Manastırı, ulaşımı sorun etmeyenler için kesinlikle Lefkoşa tarihi yerler listesinde bulunması gereken çok önemli duraklardan biridir.
Burası neresi? Mesarya bölgesinde bulunan Machairas Manastırı, Mesarya’ya gezi düzenleyenlerin mutlaka listesine dahil etmesi gereken Lefkoşa’nın meşhur tarihi turistik yerleri arasında bulunuyor. Havari Aziz Lukas’a adanan manastırda Meryem Ana ikonu da bulunmaktadır. Bugün manastırın yenilenmiş bodrum katında eski kitaplar ve el yazmaları, ikonlar ve diğer dini eserlerden oluşan muhteşem bir koleksiyon görülebilmektedir.
Lefkoşa’dan 40 kilometre uzaklıkta ve deniz seviyesinden 900 metre yükseklikteki manastır, Bugünkü Lazanias köyü sınırları içinde bulunmaktadır. Manastırın 12. yüzyılın sonlarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Manastırın merkezinde de üç nefli bir kilise dikkat çekmektedir. Hücreler ve diğer manastır bölümleri bu kilisenin etrafında konumlanmıştır ve Bizanslılar tarafından tasarlanmıştır.
Neden gitmeliyim? Machairas Manastırı küçük olmasına karşın gittiğiniz en güzel manastırlar arasındaki yerini alacak kadar etkileyicidir. Manastır, Kıbrıs’ın en önemli, ana ve tarihi manastırlarından biri olarak kabul edildiğinden Lefkoşa gezisi planlayanların kesinlikle görmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Manastırın sunduğu muhteşem panoramik manzara da burayı görmeye değer kılan detaylardan biridir.
Burası neresi? 19. yüzyılda inşa edilmiş konak iki katlı bir yapıdadır ve konağın sahibi Kıbrıs’ın ilk gazetesi olan “Zaman” gazetesinin yayıncısı Derviş Paşa’dır. Konak, surlarla çevrilmiş şehrin tarihi dokusunun en iyi şekilde korunduğu Arabahmet semtinde bulunmaktadır. Konaktaki tabelaya göre konağın yapılış yılı 1807’dir ve yapının zemin katı taştan, üst katı ise kerpiçten yapılmıştır.
Yapıya sonradan eklenen ana odanın tavanında 1869 senesi görülmektedir. Konak geniş bir avlunun etrafında “L” şeklinde konumlandırılmıştır. Erkekler ve kadınlar için ayrılmış iki farklı girişe sahiptir. Zemin kattaki odalar, iç avluyu çevreleyen teraslı çardaklara çıkmaktadır. Evin üst katlarına ise avludaki merdivenden çıkılmaktadır. Merdiven su deposu ile desteklenmiştir. Odaların kapıları ise merdivenden çıkılan sundurmaya açılmaktadır.
Yıllar içinde yıpranan konak, 1978-1988 yılları arasında gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları ile sağlamlaştırılmıştır. Bu tarihten itibaren müze olarak ziyarete açılan konakta, o dönemin tarihini, adetlerini, kültürünü ve alışkanlıklarını ortaya koyan etnografik unsurlar sergilenmeye başlamıştır. Konak, müze olduktan sonra “Saçaklı Ev Müzesi” olarak da adlandırılmaktadır.
Beyaz badanalı duvarlarıyla dikkat çeken yapı, sade sarı taşlı kemerlere, pişmiş toprak çatıya ve mavi ahşap işçiliğine sahiptir. Cadde üzerinde genişleyen ana oda, “Bağdadi” tarzı olarak bilinen, taş dolgulu, ahşap çerçeveli saçaklı bir çatı ile farklı bir görünüme bürünmüştür.
Neden gitmeliyim? Osmanlı mimarisinin Kıbrıs’taki en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen konak, eski Kıbrıs’taki karakteristik yaşam tarzının doğasını yansıtması nedeniyle de önemli bir ziyaret noktasıdır.
Burası neresi? Lefkoşa’nın eski şehir surları içinde Eski Kent bölgesinde bulunan Aziz John Katedrali, Benedictine Manastırı’nın 14. yüzyıldan kalma şapeli üzerine inşa edilmiştir. Avrupa‘daki diğer katedrallerle kıyaslandığında küçük olmasına karşın, iç kısmı en az onlar kadar muhteşem bir görünüme sahiptir. Benedictine tarikatının 1426’da Memluk akınları nedeniyle adayı terk etmesinin ardından Ortodoksların eline geçmiş ve Aziz John’a ithaf edilmiştir.
Manastır 1720 yılında Başpiskopos Sylvester tarafından yenilendi ve Ortodoks Başpiskoposunun ikametgahı olarak kullanıldı. Kilisenin temelleri de o dönemki Kıbrıs Başpiskoposu Nikiforos tarafından 1662’de atıldı ancak 1720 yılına kadar kutsanmamıştır.
Kilisenin pek çok noktasında etkileyici freskler göze çarpmaktadır ve bu fresklerde çoğunlukla İncil’den hikayeler anlatılmaktadır. Aziz John Katedrali’nin önemli özelliklerinden biri de bütün iç duvarlarındaki fresklerin ayakta kaldığı Lefkoşa’daki tek kilise olmasıdır. Katedralin diğer önemli özelliği ise altın varaklı muhteşem ahşap oyma sanatının en güzel örneklerine sahip olmasıdır. Katedraldeki dört büyük ikon Giritli usta John Kornaris tarafından 1795 ile 1797 yılları arasında boyanmıştır.
Neden gitmeliyim? Özellikle iç kısımlarındaki görkemli freskleri ve ahşap oyma sanatıyla ilgili muhteşem eserleri ile Aziz John Katedrali tam bir sanat eseridir ve Lefkoşa kiliseleri için görmeniz gereken başyapıtlardan biridir.
Burası neresi? Lefkoşa’nın güney kısmında, Nikitari Köyü’nden 3 kilometre mesafede bulunan kilise, “Phorbia” Bakiresi’ne adanmış küçük bir kilisedir. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiş olan yapı, 12. yüzyıl ile 17. yüzyıl arasındaki en güzel Bizans duvar resimlerinden bir kısmına sahiptir.
Eskiden bir manastır kilisesi olan yapı, Magistros Nikephoros Ischyrios isimli keşişin bağışlarıyla 1099 senesinde yapılmıştır ve terk edildiği 18. yüzyılın sonuna kadar da işlevini kaybetmemiştir. Tarihi kilise tonozlu tek nefli ve 12. yüzyılın sonlarına doğru eklenen narteks olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Tapınak, 12. yüzyılda düz kiremitli ahşap bir çatıyla örtülmüştür ve günümüzde diğer manastır binalarından iz kalmamıştır. Kilise aynı zamanda “Forviotissa Kilisesi” olarak da adlandırılmaktadır.
Neden gitmeliyim? UNESCO tarafından da tescillenen bu tarihi kilise, etkileyici freskleriyle dikkat çekmektedir.
Kaçırmayın! Lefkoşa gezisi sırasında kilise mimarisine meraklı kişilerin Secret Temple of Virgin Mary, Aziz Sava Kilisesi gibi noktaları da listesine eklemesini öneriyoruz.
Burası neresi? 1914 ile 1983 yılları arasında motosikletler hakkında bilinmesi gereken ne varsa, gelip ziyaret etmeniz gereken en önemli yer kesinlikle burasıdır. Andreas Nicolaou ömrü boyunca dünyadaki en güzel motosikletleri araştırmış ve 150 tanesini toplayarak hayatını geçirmiştir. Topladığı motosikletler arasında çok önemli yarışlara katılan motosikletler de yer almaktaydı.
Andreas Ada’nın etrafından pek çok değerli tarihi motosikleti toplamıştır. Bu motosikletler arasında Başpiskopos Makarios’un Cumhurbaşkanlığı muhafızları tarafından kullanılmış olan üç polis motosikleti, EOKA savaşçısı olan Stylianos Lenas tarafından kullanılan motosiklet, Kıbrıslı Türk Zeki İsa’nın kullandığı motosiklet ve İkinci Dünya Savaşı sırasında ordu tarafından kullanılmış çeşitli askeri motosikletler bulunuyor.
Neden gitmeliyim? Kişisel bir girişim olarak başlayan macera, 1980 senesinde müze haline gelmiştir. Bugün koleksiyonda birbirinden değerli 350 civarında motosiklet bulunuyor. Andreas’ın renkli sunumuyla gezebileceğiniz müze, özellikle motosiklet sevdalıları için çok değerli bir ziyaret noktasıdır.
Kaçırmayın! Müze ziyaretinizin ardından hediyelik eşya dükkanına ve küçük kahve dükkanına da mutlaka uğramalısınız.
Burası neresi? Kıbrıs Müzesi içindeki kapsamlı koleksiyondaki eserler, özellikle Neolitik dönem ile Bizans dönemi arasındaki eserlere odaklanmıştır. Toplam 14 salonun bulunduğu müzede eserler odalarda kronolojik bir sırayla sergilenmektedir. Eserler arasında topraktan yapılmış ev ve süs eşyaları, heykeller, ikonlar, mühürler, kaya mezarları gibi pek çok tarihi eser bulunmaktadır.
Burası, 1974 senesinde gerçekleşen Barış Harekatı sonrasında açılan ilk müze olma özelliğini taşıyor. İki katlı bir mimariye sahip olan müzenin açılışı 1979 yılında gerçekleşir. Müzenin alt katı doğa tarihine odaklanmıştır ve burada Kıbrıs’taki doğal yaşama dair pek çok şey incelenebilir. Üst kat ise arkeolojik unsurlara adanmıştır. Bu bölümde 1980 senesinde bir turistin Salamis’te tesadüfen bulduğu MÖ 2. yüzyıla tarihlenen dünyanın ilk geyik heykeli de görülebilir.
Neden gitmeliyim? Muhteşem bir şekilde tasarlanmış olan Kıbrıs Müzesi, adanın antik tarihiyle ilgilenmek istiyorsanız Lefkoşa’da yapılacak şeyler listenizde başta olması gereken bir yerdir. Müze dünya üzerindeki en kapsamlı Kıbrıs antik koleksiyonuna sahip olması nedeniyle de çok değerlidir ve Lefkoşa müzeleri içinde çok özel bir yere sahiptir. Kıbrıs Müzesi, Müzeler Caddesi üzerinde oldukça kolay bir konumda bulunuyor ve ziyaret etmek isteyenler burayı kolay bir şekilde bulabilir.
Burası neresi? Müzede, şehirdeki Bizans hakimiyetinin başlangıcından 19. yüzyıla kadar olan döneme ait muhteşem bir Hristiyan ikonları koleksiyonu sergileniyor. Koleksiyonda toplamda 220 parça bulunuyor. Dini sanat eserlerine meraklı kişiler için müzenin en ilgi çekici özelliği ise sergilenen Kanakaria Mozaikleri olmaktadır. Bu mozaikler 6. yüzyıldan kalmadır ve çok büyük bir tarihi değere sahiptir.
Neden gitmeliyim? Kıbrıs’ın dini sanat eserlerine ilgi duyanlar için, Makarios Kültür Vakfı Bünyesi’nde bulunan Bizans Müzesi, Lefkoşa müzeleri içindeki en önemli duraklarının başında gelmektedir.
Burası neresi? Mevlevihane, İbrahimpaşa Mahallesi’nde Girne Kapısı’nın girişinin hemen iç kısmında yer almaktadır ve Lefkoşa’daki en önemli tarihi yerler arasında gösterilen özel bir dini mekandır. Tekke 16. yüzyılda adanın Osmanlılar tarafından fethinin ardından Arap Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapının içinde türbeler ve bir semahane yer almaktadır.
Tekke, 1920 yılına kadar hizmet vermeye devam etmiştir. Tekkenin girişinde bir pano ve şadırvan yer almaktadır. Yapıda altı adet türbe bulunmaktadır ve burada on altı Mevlevi şeyhinin mezarı bulunmaktadır. Yapı, günümüzde bir etnografya müzesi olarak hizmet vermektedir ve Mevlevilere dair kitap ve belgelerin yanı sıra ayinlerde kullanılan kostümler ve müzik aletleri de görülebilmektedir.
Neden gitmeliyim? Tekke, Mevlevilerin yaşamına dair ziyaret edilmesi gereken önemli bir noktadır. Ayrıca burada Kıbrıs Türk kültürünün önemli bir parçası olan sema ayini, dervişler tarafından her yıl 17 Aralık’ta burada gerçekleştirilmektedir. Eğer ziyaretinizi bu tarihe denk getirdiyseniz bu kutsal ayini de izleyebilirsiniz.
Burası neresi? Taş Eserler Müzesi, 15. yüzyılın ortalarında Venedikliler tarafından yapılmış olan iki katlı taş bir binada bulunmaktadır. Selimiye Camii’nin doğusuna düşen yapının, daha önce Ayasofya Katedrali’nin avlusunda olduğu ve hacılar ve seyyahlar için bir misafirhane olarak değerlendirildiği düşünülmektedir.
İngilizlerin sömürge döneminde Jeffrey Müzesi olarak bilinen müze içinde hayli fazla ilginç taş ve mermer eserler bulunmaktaydı. Bu eserler arasında Orta Çağ’dan kalma çeşitli taş eserler, mezar taşları ve sütunlar yer almaktaydı. Koleksiyonun düzenlenmesinin ardından müze yenilenerek 2003 yılında ziyarete açılmıştır.
Neden gitmeliyim? Müzede sergilenen eserler arasında en dikkat çekici olanlarından biri Dampierre ailesine ait bir lahittir. Bunun yanı sıra Antakyalı Adam de Gaures’in mezar taşı, Venediklilerin egemenlik sembolü olan St. Mark’ın mermer aslanı gibi diğer önemli eserler de müzeyi ziyaret etmeyi zorunlu kılıyor.
Burası neresi? Leventis Müzesi, yakın zamanda yenilenmiş olan eski bir şehir konağında bulunuyor. Müze içinde özenle seçilmiş bir koleksiyon sergileniyor. Koleksiyonda sergilenen etnografik eserler sayesinde ziyaretçiler Lefkoşa’nın tarihi hakkında çok önemli bilgiler edinme fırsatı yakalıyor ve şehrin 5.000 yıllık tarihini inceleme şansını yakalıyor.
1984 yılında Leventis Vakfı ile Lefkoşa Belediyesi arasında gerçekleştirilen anlaşmanın ardından mevcut bina satın alınarak restore edildi. 1986 senesinde tarihi eserlerin toplanmasıyla müze oluşmaya başladı. 1989 senesinde ise müze halka açıldı. 2002 ve 2008 yıllarında Vakıf tarafından ana binaya bitişik olan iki ek bina satın alınarak müzedeki koleksiyonun iki katına çıkarılması sağlandı.
Müzede harika geleneksel kostümler de dahil olmak üzere MÖ 2300’lü yıllardan Osmanlı dönemine kadar uzanan çok geniş bir zaman dilimine ait muhteşem bir sergi incelenebilmektedir. Müzede aynı zamanda İngiliz sömürgesinin Kıbrıs üzerindeki etkisini ve adanın 1974’te bölünmesiyle şehrin modern tarihini anlamanıza yardımcı olan sergiler de yer almaktadır.
Neden gitmeliyim? Leventis Müzesi Tarih seven ziyaretçiler için Lefkoşa müzeleri içinde kaçırılmaması gereken bir noktadır. Burayı ziyaret edenler şehrin uzun ve hareketli geçmişini inceleme fırsatını yakalıyor. Zekice seçilmiş sergileriyle müze, 1991 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi olmaya hak kazanmıştır.
Burası neresi? Aziz Hilarion Kalesi, adeta bir masal kitabından fırlamışçasına etkileyici bir görüntüye sahiptir. Kalenin tarihi 10. yüzyılda Bizanslıların buraya bir kilise ve manastır inşa etmesiyle başlamıştır. Kalenin Walt Disney’in “Uyuyan Güzel”ine ilham kaynağı olduğu söylenmektedir. Kale, adını Hilarion isimli bir keşişten almıştır.
Günümüze kadar oldukça stratejik bir yapı olma özelliğini koruyan Aziz Hilarion Kalesi’nin ilk yapılış amacı, korsanların saldırılarına karşı uyarı vermekti ve bu nedenle bir Gözetleme Kulesi olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise Lüzinyan soylularının sayfiye yeri olmuştur.
Kale toplamda üç ana bölümden oluşmaktadır. Kalenin alt kısmı ana girişi ve kalenin tamamı korumak amacıyla askerler ve atlar için dizayn edildi. Orta kısım ise kraliyet sarayı, mutfak ve kilise gibi bölümlere sahipti. Kalenin üst kısmında ise girişin ortasında avlulu bir Lüzinyan kapısı bulunmaktadır. Kaleye ulaşmak için 732 metrelik bir yüksekliğe çıkılacağı için rahat kıyafetler ve ayakkabılar giydiğinizden emin olmalısınız.
Neden gitmeliyim? Girne’nin muhteşem manzarasını sunan Aziz Hilarion Kalesi, Kuzey Kıbrıs Eski Eserler Dairesi’nin büyük gayretleri neticesinde Haçlı Kaleleri arasında günümüze en iyi şekilde ulaşan kalelerden biri olmuştur. Kale havanın açık olduğu günlerde Türkiye’ye kadar ulaşan geniş bir manzarayı sunuyor.
Burası neresi? Aziz Hilarion Kalesi kadar sık ziyaret edilmeyen Bufavento Kalesi, Lefkoşa’nın 13 kilometre kuzeydoğunda bulunuyor. Günümüzde harap bir durumda olan kale, sarp bir dağ zirvesinin en tepesine konumlanmıştı ve geçmişte Lefkoşa’nın savunmasında çok önemli görev üstlenmekteydi. Çok rüzgarlı bir konumda bulunan Bufavento Kalesi, İtalyanlar tarafından “Rüzgara Boyun Eğmeyen” şeklinde tanımlanmaktaydı.
Kalenin Bizans döneminde inşa edildiği tahmin ediliyor. Stratejik olarak batı kısmında Aziz Hilarion Kalesi ile birlikte kıyı şeridinin korunmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Kale deniz seviyesinden 950 metre yükseklikte bulunmaktaydı ve bu özelliği ile bilhassa denizden gelecek saldırılara karşı bölgenin uyarılması noktasında çok önemli bir noktaydı.
Neden gitmeliyim? Kalenin günümüze ulaşan kısmı çok geniş alana yayılmıyor ancak pitoresk bir yerde bulunuyor. Eğer kondisyonunuz yeterliyse kalenin zirvesine ulaşarak en güzel manzaraların keyfini çıkarabilirsiniz.
Burası neresi? Gazimağusa Limanı’nı korumak amacıyla yapılan Othello Kalesi, şehrin orijinal ana girişi olarak önemli bir görev üstlenmekteydi. Kale yapısı, 14. yüzyılda Kıbrıs Krallığı’nın hakimi olan Lüzinyanlar tarafından inşa edilmiştir ve kraliyet ailesi ile hizmetçilerinin burada yaşadığı düşünülmektedir. Kale yapısı 2014-2015 yıllarındaki restorasyonun ardından ziyarete açılmıştır.
Kalede Venediklilerin Osmanlılar tarafından kuşatıldığı sırada gizledikleri hazinenin günümüzde de hala yeraltında saklı olduğu yerlerin bulunduğu rivayet edilmektedir. Kale ve çevresinde birçok defa kazı yapılmasına karşın henüz belirtildiği gibi bir hazineye rastlanmamıştır.
Kale, dikdörtgen bir yapıda inşa edilmiştir edilmiştir ve her köşesinde birer adet kule bulunmaktadır. Bu kuleler iç kısımdan birbirine gizli yollarla bağlanmaktadır. Kalenin zemin katında saray efradının yaşam alanları bulunmaktaydı. Etrafı hendeklerle çevrilerek daha sağlam bir hale getirilen kalenin 1480’li yıllardaki yeniden inşasında ünlü sanatçı Leonardo Da Vinci’nin de çalıştığı rivayet edilmektedir.
Neden gitmeliyim? Othello Kalesi, günümüzde bir müze olarak ziyaret edilebiliyor. Kale ziyaretiniz sırasında yaklaşık 400 yıllık geçmişe sahip taş ve demir mermileri ve Türk silahlarını görebilirsiniz. Burası aynı zamanda limana bakmaktadır ve şehrin en güzel panoramik manzaralarından birini sunmaktadır. Kalenin avlusu zaman zaman çeşitli folklor gösterilerine de ev sahipliği yapmaktadır ve şanslıysanız bu gösterilerden birine denk gelebilirsiniz.
Burası neresi? Antik Kourion ile birlikte Kıbrıs’ın keşfedilmesi gereken en önemli antik kentleri arasında bulunan Salamis, Gazimağusa’da bulunuyor. Buraya ulaşmak için Gazimağusa minibüslerinden indikten sonra kısa bir taksi yolculuğu yapmanız gerekebilir. Kent, Lefkoşa’ya 73 kilometre mesafede bulunmaktadır.
Antik alana geldiğinizde spor salonu, banyo kompleksleri, heykeller, görkemli sütunlu avlu, tiyatro, rezervuar, bazilikalar, Zeus Tapınağı ve agora gibi çok önemli yapılara ait kalıntıları görebiliyorsunuz. Burada bulunan neredeyse bütün kalıntılar Roma ve Bizans dönemlerine aittir, ancak Salamis’in tarihi bundan çok daha eskiye dayanmaktadır.
Kentin, Truva Savaşı’nın ardından kurulduğu ve burada Roma, Bizans, Arap, Yunan, Pers, Asur gibi medeniyetlerin hakimiyet kurduğu söylenmektedir. Kendi parasını basan Salamis, Yunan düşünürleri ve şairlerinin gelmesiyle gelişen bir felsefi ve sanatsal merkez olmuştur.
Neden gitmeliyim? Lefkoşa’nın antik kentleri içinde mutlaka görülmesi gereken bir yer olan Salamis, sizi Kıbrıs’ın uzun bir süre başkentliğini yapmış bir yerin tarihinde etkileyici bir yolculuğa çıkma fırsatı sunuyor.
Burası neresi? Kourion ya da Latince adıyla Curium, Kıbrıs’ın güneybatı kıyısında bulunan bölgenin en önemli antik bölgelerinden biridir. Kourion akropolü, Limasol’un 13 kilometre batısında bulunuyor. Sitenin en önemli parçası MÖ 2. yüzyılda inşa edilmiş olan etkileyici antik tiyatrodur. MS 2. yüzyılda kapsamlı bir şekilde restore edilen tiyatro alanı, yakın zamanda da restore edilmiştir ve günümüzde çeşitli sahne gösterileri için kullanılan şehrin popüler mekanlarından biridir.
Tiyatronun doğu kısmına gelindiğinde özel bir villa olan “Eustolios Evi” bulunmaktadır. Villa mütevazı bir boyutta olmasına karşın oldukça gösterişlidir. Villanın iç kısmı da hayli lüks bir yapıdadır. Antik alanda aynı zamanda Roma Agorası’nın kalıntıları da görülebilmektedir. Agoranın her iki tarafında da mermer sütunlu revaklar bulunmaktadır. Agoranın kuzeybatısına gidildiğinde görkemli bir hamam ve Nymphaeum olarak adlandırılan küçük bir tapınak bulunmaktadır. Bunlar dışında alanda erken bir Hristiyan bazilikası ile dış kuzey tarafında geçmişi MÖ 5. yüzyıla uzanan ayrı bir vaftizhane bulunuyor.
Arkeolojik bulgular, Kourion Antik Kenti’nin Yunan efsanesi Peloponnese Argos ile ilişkili olduğunu ve buraya gelenlerin de Argean göçmenlerinin torunları olduğuna inanılmaktadır. Antik bölgedeki kurulan krallığın, MS 365’te meydana gelen bir depremle yok olduğu tahmin edilmektedir.
Neden gitmeliyim? Antik Kourion bölgesi, Kıbrıs’ın özellikle ziyaret edilmesi gereken önemli tarihi bölgeleri arasında bulunuyor. Bu nedenle mesafe olarak Lefkoşa’ya biraz uzak kalsa da pasaport sorununuz yoksa bu bölgeye giderek UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak kabul edilen bu antik kenti ziyarete etmenizi öneriyoruz. bölgedeki günümüze kadar ulaşan muhteşem antik kalıntılar arasında dolaşırken hayran kalacağınızdan emin olabilirsiniz.
Burası neresi? Tamassos Antik Kenti, Lefkoşa’nın yaklaşık 17 kilometre güneybatısında, Politiko köyü yanında küçük bir yamaçta yer almaktadır. Antik bölgenin en göze çarpan noktasında Afrodit tapınağı, iki görkemli kraliyet mezarı ve birkaç küçük mezar görülebilir.
Tamassos’un MÖ 8. yüzyılda Genç Tunç Çağı’ndan beri bir yerleşim yeri olarak kullanıldığı ve 7. yüzyılın ilk yarısına kadar Kıbrıs’ın on krallığından biri olan bir şehir krallığı idi. Kasaba, kuruluşundan itibaren Roma dönemine kadar çevresindeki madenlerin işletilmesinden ötürü büyük ölçüde zenginleşmiştir. Şehir, 4. yüzyılda Tamassos Kralı Pasikypros tarafından Kition Kralı Poumiathon’a satılmış ve böylece şehir madenleriyle birlikte Fenikelilerin eline geçmiştir.
Ohnefalsch Richter tarafından 1889 ile 1894 yılları arasında gerçekleştirilen ilk kazılar neticesinde bölgenin en önemli kalıntısı olan üç kral mezarı keşfedilmiştir. Mezarlar, yapıları alınlıklı ahşap bir binayı andıracak şekilde oyulmuştur. Mezarlarla birlikte hemen bitişiklerinde altı tane sağlam kireçtaşından yapılmış iki sfenks ve dört aslan heykeli gün yüzüne çıkmıştır. Bu heykeller günümüzde Kıbrıs Müzesi’nde sergilenmektedir. 1970-1980 yılları arasında Hans-Gunter Buchholz başkanlığında sürdürülen kazılarda da çeşitli kalıntılar ortaya çıkarılmıştır ve bölgede hala keşfedilmeyen çeşitli kalıntıların olduğu düşünülmektedir.
Neden gitmeliyim? Lefkoşa’ya çok uzak bir mesafede bulunmayan antik bölge, adadaki en önemli antik kalıntılardan biri olması nedeniyle kesinlikle ziyaret edilmesi gereken tarihi bölgeler arasında yer alıyor.
Burası neresi? Çamlıbel yakınlarındaki Pigades Tapınağı’nın geçmişinin 3 bin yıl öncesine dayandığı biliniyor. Erken Tunç Çağı’na ait olan tapınak bölgesindeki ilk keşifler 1949 senesinde köylülerin kuyu kazarken fark ettikleri çanak çömlekler sayesinde olmuştur. Bunun neticesinde bölgede 1950 yılında kazı çalışmaları başlamıştır. Kazılar 400 metrekarelik küçük sayılabilecek bir alanda gerçekleşmiştir.
Gerçekleştirilen kazılar neticesinde ortaya çıkarılan çoğu kalıntı zemin seviyesindedir. Yok olan duvar kalıntılarının depremden dolayı yıkıldığı tahmin edilmektedir. Keşfedilen en önemli yapı ise avlunun ortasındaki Altar’dır. Orijinal olmayan yapı, aslına uygun bir şekilde inşa edilmiştir. Taş bir kaide üzerinde bulunan ve 2,5 metre yüksekliğinde olan yapının, tanrılara hayvan kurbanlarının sunulduğu düşünülen bir yapıdır.
Bu antik bölge, günümüzde ne yazık ki hak ettiği ilgi görmemiştir ve çevresi hayvanların otlatıldığı bir yer olarak kullanılmaktadır.
Neden gitmeliyim? Hak ettiği ilgiye kavuşması için Pigades Antik bölgesini daha fazla kişinin ziyaret etmesi gerekiyor. Bu amaca hizmet etmek ve Kıbrıs’ın tarihi hakkında daha fazla bilgi edinmek için listenize bu önemli bölgeyi de dahil etmenizi öneriyoruz.
Burası neresi? Lefkoşa’nın en tanınmış tarihi eserleri arasında bulunan Selimiye Camii, ilk olarak Ayasofya Kilisesi olarak inşa edilmiştir. Kilisenin inşasına 1209 yılına başlanmış ancak tamamlanması ise 1248’de Haçlı Seferleri ile birlikte hız kazanmış ve 78 yıl sonra 1326 yılında gerçekleşmiştir. Yapı, Osmanlıların 16. yüzyılda adanın hakimiyetini ele geçirmesiyle birlikte camiye dönüştürülmüştür.
Yapıda ayrıntılı Orta Çağ kilise mimarisinin ve cami tasarımının sadeliğinin birleşimini gözlemleyebilirsiniz. Osmanlının ele geçirmesinin ardından bina Hristiyan içeriklerinden arındırılmış ve araya iki minare eklenmiştir. Ziyarete gelen kadınların başörtü takmaları ve hem erkek hem de kadınların dini açıdan haram kısımlarının örtülü olması istenmektedir. Namaz amacı dışındaki ziyaretlerin namaz saatleri dışında yapılması istenmektedir.
Cami, Ledra Caddesi’ne beş dakikalık kısa bir yürüyüş mesafesindedir. Bu nedenle ulaşım açısından oldukça kolay bir konumda yer almaktadır. Caminin toplam alanı 1750 metrekareyi bulmaktadır ve aynı anda 2500 kişinin ibadet edebileceği düşünülmektedir.
Neden gitmeliyim? Hem Hristiyan hem Müslüman mimari unsurlarının gözlenebildiği Selimiye Camii, Lefkoşa’nın en önemli dini ve tarihi yerleri arasında yer almaktadır. Burası sahip olduğu çok önemli mimari unsurlar sayesinde ziyaretçilerin beğenisini kazanmaktadır. Özellikle de her biri farklı mimari detaylarla dekore edilmiş üç kapısı bulunan süslü batı cephesi oldukça ilgi çekicidir.
Burası neresi? Gazimağusa’da mutlaka görülmesi gereken tarihi yapılardan biri olan Lala Mustafa Paşa, ilk yapıldığında bir katedral olarak kullanılmıştır. Aziz Nikolaos’a adanan bu Gotik mimarideki katedral yapısı, 14. yüzyılda Lüzinyanlılar tarafından inşa edilmiştir. Katedralin yapımına 1300 yılında başlanmasına karşın inşasının 100 yıl kadar sürdüğü ve 1400’lü yılların başında tamamlandığı belirtilmektedir. Katedral geçmişte de çok önemli bir konumdaydı ve Lüzinyanlı kralların taç giyme törenleri bu yapıda gerçekleştirilmekteydi.
Katedralin mimari yönü incelendiğinde Fransa‘daki Rheims Katedrali ile büyük benzerlik gösterdiği görülmektedir. Katedralin içi incelendiğinde hoş ve etkileyici bir sadeliğe sahip olduğu görülüyor. İç kısımdaki sade taş işçiliği görülmeye değerdir. Yapının ana cephesi olan batı cephesi, üç büyük üçgen çatılı ve saçaklı kapıya sahiptir. Çok sayıda oyma işçiliğine sahip bu kapılar oldukça etkileyicidir.
1571 senesindeki Osmanlı kuşatması sırasında iki kulenin üst kısımları hasar görmüştür. Bölgenin Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinin ardından yapıya minare eklenerek, katedral camiye dönüştürülmüştür. Bu dönüşümün ardından İslam inancına göre taş, fresk ve camlardaki insan figürlerinin tamamı kaldırılmıştır. Yapı, ilk camiye dönüştürüldüğün Gazimağusa Ayasofya Camii olarak adlandırılmıştır. Bugünkü adını ise 1954 senesinde almıştır.
Neden gitmeliyim? Aziz Nikolaos Katedrali ya da Lala Mustafa Paşa Camii, Lüzinyan dönemine ait ayakta kalan en önemli mimari yapılardan biridir ve günümüze kadar taklit edilememiş çok özel bir mimari mirastır.
Burası neresi? Haydarpaşa Camii Lefkoşa’daki en önemli Lüzinyan yapılarından biridir. Çoğu tarihçi tarafından bu yapı, Kıbrıs’taki en zarif ve mükemmel Gotik yapı olarak tanımlamaktadır. 14. yüzyılda inşa edilen Aziz Catherine Katedrali, adanın kontrolünün Osmanlıların eline geçmesinin ardından camiye dönüştürülmüştür. Osmanlı döneminde ülkenin önde gelenlerinin de bu camiye gelmesi nedeniyle “Ağalar Camii” olarak da anılmıştır.
Yapının tavan kısmı oldukça etkileyicidir ve tavana yaklaştıkça daralan kaideler arasında Gotik tarzda pencereler bulunmaktadır. Pencerelerin üst kısmındaki geometrik desenler ise yapının çok daha mükemmel görünmesini sağlamıştır. Yapının içinde bir şapel, vestiyer ve bir de küçük bir vaftiz havuzu bulunmaktadır.
Kilisenin üç farklı girişi bulunmaktadır. Güney girişi ince işçiliği ile göz alıcıdır. Batı girişi daha büyük yapıdadır ve ve çevresi gül ve ejderha motifleriyle süslenmiştir. Kuzey girişi ise daha sadedir ve çıplak bir kadın deseni ile süslenmiştir.
Neden gitmeliyim? Yapı yakın zamanda tamamen restore edilerek yenilenmiştir. Günümüzde bir sergi salonu olarak hizmet veren binayı ziyaret ederek tarihin izlerini takip edebilirsiniz.
Burası neresi? 1825 senesinde Kıbrıs Valisi Seyit Mehmet Ağa tarafından yaptırıldığı kayıt altına alınmış olan Turunçlu Camii, oldukça sade ve dikdörtgen bir plana sahiptir. Dört kemerle desteklenmiş ahşap bir tavana sahip olan ibadethane, Lefkoşa tarihi yerler listenize almanız gereken duraklardan biridir. Camideki süslü başlıklı ahşap sütunlarla desteklenen bölüm kadınlara özeldir.
Neden gitmeliyim? Çoğunluğu 19. yüzyıla tarihlenen bu tarzdaki camiler Kıbrıs’a özgü bir mimari ile inşa edilmiştir. Turunçlu Camii ile birlikte bu tarzın en güzel örneklerinden olan İplik Pazarı Camii de görülmeye değerdir.
Burası neresi? Arabahmet Mahallesi’nde Salahi Şevket Caddesi’nin kuzey ucunda bulunan Arabahmet Camii, Türkler tarafından Lefkoşa’da yaptırılan en dikkat çekici camilerin başında geliyor. Cami diğer birçok yapı gibi eski bir kilisenin kalıntıları üzerine inşa edildi. 16. yüzyılın sonlarında yapılan cami, Anadolu üslubunda kare üzerine inşa edilmiş kubbeye sahiptir ve Kıbrıs’ta bu tarzdaki iki camiden biridir. Caminin kubbesi altı metre çapa sahiptir.
Caminin yer karoları arasında yazıtlı ve çizimli 25 civarında mezar taşı bulunuyor. Caminin dışında şadırvanlı bir bahçe, servi ağaçları ve mezarlar bulunuyor. Mezarlar arasında Osmanlının önemli devlet adamlarının da mezarları yer alıyor. Cami, 1845’te ve 1990’lı yıllar restore edilmiştir.
Neden gitmeliyim? Arabahmet Camii mimarisi ve sahip olduğu tarihi değer ile Lefkoşa’daki Osmanlıya dair en önemli yapılardan biri olması nedeniyle kesinlikle görmeniz gereken bir yerdir.
Burası neresi? Lefkoşa’da merkezi bir konumda yer alan Sarayönü Camii, bir Latin kilisenin yerine 1824 senesinde inşa edilmiştir. 1902 yılındaki depremde büyük hasar gören yapı, ertesi yıl yeniden inşa edilmiştir. Camide Arap mimarisinin etkileri gözlenmektedir. Caminin en ilgi çeken yeri ahşap tavanıdır.
1962’de caminin çeşmesi yıkılırken, Yunanca bir yazıtlı mermer lahit gün yüzüne çıkmıştır. Lahidin üzerindeki yazı incelendiğinde Bizans dönemine işaret etmektedir. Klasik Osmanlı unsurlarının görülebildiği cami, taştan inşa edilmiştir ve çatısı iki sivri kemerle taşınmaktadır. Caminin yan tarafında ise sade ve gösterişten uzak, süslemesiz bir minare bulunmaktadır.
Neden gitmeliyim? Uzun bir süre düğün salonu olarak kullanılan tarihi ibadethane, 2005 senesinde gerçekleştirilen dönüşümle yeniden cami olarak kullanılmaya başlamıştır ve tarihi dokusuyla görenleri kendine hayran bırakmayı başarıyor.
Burası neresi? Selimiye Camii’nin yan tarafında bulunan Bedesten, Lefkoşa’nın en önemli tarihi yerleri arasında bulunmaktadır. Bedesten, tarihte altın ve gümüş gibi değerli eşyaların alınıp satıldığı bir ticaret bölgesinin merkezinde yer alan bir Osmanlı yapısıdır. Aslen Bedesten’in yerinde 6. yüzyılda Ayanikola isimli büyük bir kilise bulunmaktaydı ve Bedesten binası bu yapının yerine inşa edilmiştir. Bina, 12 ile 16. yüzyıllar arasında genişletilmiştir. Binanın kapalı bir pazara dönüştürülmesi de Osmanlı döneminde gerçekleşmiştir.
Lefkoşa’daki Bedesten, diğer Osmanlı bedestenlerinden farklı özelliklere sahiptir. Binada Bizans, Gotik ve Rönesans mimari unsurlarına sıklıkla rastlanmaktadır. Bedesten bu yönüyle görülmeye ve deneyimlemeye değer çok ilginç bir mimari karışımdır. Bedesten, 2009 yılında 5 yıllık bir restorasyon sonrasında günümüzde bir kültür merkezi olarak hizmet vermektedir.
Neden gitmeliyim? Her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilen Bedesten, Lefkoşa’ya gelenler için görülmesi zorunlu olan tarihi eserler arasında bulunmaktadır. Bu nedenle siz de Lefkoşa gezisi sırasında mutlaka burayı listenize dahil etmelisiniz.
Burası neresi? Büyük Han’ın sadece 100 metre kuzeyindeki Kumarcılar Hanı, Asmaaltı Meydanı’nda ziyaret edilebilmektedir. Büyük Han’a göre daha küçük ölçeklerde olan Kumarcılar Han, Osmanlı han mimarisinin tipik bir örneğidir ve Osmanlı zamanında adadaki ticari faaliyetlerin genişlemesi için inşa edilmiş olan 18 handan biri olmuştur. Yapı, Kemaneciler Hanı olarak da bilinmektedir.
17. yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı tahmin edilen han, başlangıçta 56 odalı ve iki katlı bir şekilde inşa edilmiştir. Üst kattakiler yolcular tarafından alt kattaki odalar ise hayvanları ve ticari malların depolanması amacıyla kullanılmıştır. Yapı, Büyük Han’dan sonra Lefkoşa’daki en büyük han olma özelliğine sahiptir.
Günümüzde restorasyon çalışmalarının tamamlandığı han, 44 dükkana sahip, çeşitli sanat dallarının icra edildiği, süs eşyalarının ve el işi gibi özgün eserlerin satışının yapıldığı bir kültür merkezi haline getirilmiştir ve 2016 yılından bu yana hizmet vermeye devam etmektedir.
Neden gitmeliyim? Haftanın her günü ziyaret edilebilen Kumarcılar Hanı, düzenli eğlencelere ve ilgi çekici dükkanlara sahiptir. Han, Lefkoşa gezisine güzel bir mola verip, hem dinlenmek hem de alışveriş yapmak isteyenler için görülmeye değer noktalar arasında bulunuyor.
Lefkoşa tarihi yerler listemizde yeşil hatla ikiye ayrılmış bu güzel şehrin en önemli tarihi ve turistik yerlerini sizin için listeledik. Sizin de Lefkoşa hakkında söylemek istedikleriniz varsa bize yorum kısmından yazmayı ihmal etmeyin.
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…