Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Erzurum, pek çok medeniyetten izler taşır. Kentte Osmanlı ve Selçuklu mimarisine ait pek çok eser görebilmeniz mümkün. İşte muhteşem duraklara ev sahipliği yapan Erzurum’un tarihi yerleri;
Erzurum tarihi hakkında; İstanbul, İran ve Rusya arasında bir kesişim noktasında bulunması nedeniyle tarih boyunca Ermeniler, Romalılar, Bizanslılar, Persler, Araplar, Gürcüler, Saltuk Türkleri, Selçuklu Türkleri, Moğollar ve Türkmenler tarafından devamlı ele geçirilmiş ve el değiştirmiş bir yerleşim yeridir Erzurum. 1514 senesinde ise Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı adına şehri fethetmesi ise şehirdeki Türk egemenliğinin kök salmasını sağlamıştır.
Buna karşın 1829, 1878 ve 1916 yıllarında Rus birlikleri Erzurum konusundaki inatları neticesinde şehri ele geçirmiş ancak bu hakimiyet çok fazla sürmemiştir. 1919 senesinin temmuz ayında Atatürk ve silah arkadaşları Erzurum’da kurtuluş mücadelesine dair çok önemli bir kongreyi burada yapmış ve sonrasında başlatılan mücadele ile Erzurum ve diğer şehirler tek tek düşman işgalinden kurtarılmıştır.
Erzurum’un en ünlüleri; Yakutiye Medresesi, Çifte Minareli Medrese ve Erzurum Kalesi, Erzurum’daki en ünlü tarihi yerler arasında bulunmaktadır.
Erzurum gezi tavsiyesi; Eğer geniş bir zamana sahipseniz Palandöken Kayak Merkezi’nde birkaç gün kafa dinlemeyi ihmal etmeyin. Tabi ki cağ kebabını ve kadayıf dolmasını da mutlaka mideye indirin. Ata sporumuz olan cirit sporu ile ilgili çalışma yapan spor kulüplerini ziyaret edip onları izleyebilirsiniz. Hediyelik eşya için öncelikli tercihiniz oltu taşından yapılmış hediyelikler olmalı elbette. Şehrin Tortum Şelalesi ve Normal Peri Bacaları başta olmak üzere doğal güzelliklerini de mutlaka Erzurum gezi planınıza dahil edin.
Müzekart; 60₺ karşılığında Müzekart satın alma işlemini gerçekleştirdiğiniz taktirde Erzurum Kalesi’ne ve Yakutiye Medresesi’ne başka bir ücret ödemeden giriş yapma şansına sahip olabilirsiniz. Bu kart ile aynı zamanda ülkemizde bulunan 300’den fazla müze ve ören yerine de ücret ödemeden girebilirsiniz.
Burası neresi? Erzurum Kalesi’nin tarihi MÖ 1000’li yıllara yani Urartular dönemine kadar uzansa da kalenin günümüze ulaşan hali 415 yılında Bizans İmparatoru II. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. Kale, Erzurum şehir merkezinde şehre hakim bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Dış ve iç kale olmak üzere iki bölümden oluşan Erzurum Kalesi’nin iç kale bölümü günümüze kadar ulaşmıştır.
11. yüzyıla gelindiğinde kale, Saltuklular tarafından ele geçirilmiştir. 12. yüzyılda iç kalede bulunan şapel, mescide dönüştürülmüştür. Her kuşatma esnasında ciddi zararlar gören Erzurum Kalesi, bütün kuşatmalara göğüz germeyi başarmış ve 16. yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman zamanında tadilattan geçmiştir. 18. ve 19. yüzyılda kale depo ve saat kulesi olarak da kullanılmış ve günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiştir.
Dış kaleye dair pek fazla bir kalıntı günümüze ne yazık ki gelememiştir. Dış kaleden açılan kapıların isimleri ise Tebriz Kapısı, Erzincan Kapısı, Gürcü Kapısı ile sonradan açılan İstanbul Kapısı ve Yeni Kapı olarak bilinmektedir.
Neden gitmeliyim? Osmanlı döneminde eklemeler yapılan kale, Erzurum kültür turizminin önemli eserlerinden biridir. Kaleye sonradan eklenmiş olan Kırklar Türbesi, Ebu İshak-ı Kâzerûnî Türbesi ve Ali Ağa Çeşmesi de burayı görmeyi cazip kılan detaylar arasında bulunmaktadır. Kalenin kendinden geriye görülecek pek bir şey kalmamış olsa da sahip olduğu muhteşem manzara ziyaretçileri kendisine hayran bırakmayı başarmaktadır.
Burası neresi? Pasinler ilçesinin kuzeydoğusunda, Hasan Dağı’nın güney kısmından yer alan Hasankale, 1339 yılında İlhanlı Emiri Hacı Toğay’ın oğlu Hasan Bey tarafından yaptırılmış. Erzurum’a 38 km mesafede yer almaktadır. Yapıldığı dönemde oldukça önemli bir stratejik öneme sebep olan kale, iç ve dış olmak üzere iki ayrı bölümden oluşmaktadır. IV. Murad zamanında kaleye yaptırılan köşk ve cami, ne yazık ki günümüze kadar ulaşamamıştır. Kalenin bir kenarı yaklaşık 80 metre, diğer kenarı ise 280 metredir.
Neden gitmeliyim? 125 metre yüksekliği ile sizlere bulunduğu ovaya hakim bir manzara sunan kaleyi ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. Kesme taş ve moloz taş kullanılarak örülen duvarlar ve kale iç kapısı ise kaleye dair görülebilecek kalıntılar arasında yer almaktadır.
Burası neresi? 12. yüzyılda İspir ilçesinde yaşayan İlhanlılar tarafından yaptırıldığı düşünülen İspir Kalesi hakkında, içerisinde kitabe bulunamadığı için net bilgiler alınamamıştır. 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından onarım çalışmalarından geçirildikten sonra ilçeyi korumak ve savunmak anlamında kullanılmaya devam edilmiştir. Kale içerisinde yer alan mescidin minaresi ise gözetleme kulesi olarak da hizmet vermiştir. Kalenin temel kısmında Çoruh Nehri’nden toplanan taşlar kullanılmıştır. Duvar kısmında ise kesme taşlara yer verilmiştir. Kale içinde inşa edilmiş cami ise kalenin atmosferini bambaşka bir boyuta taşımıştır.
Neden gitmeliyim? İspir’in simge yapılarından olması ve İspir’in kuşbakışı manzarasının seyredilebiliyor olması bu kaleyi Erzurum’da görülmesi gereken tarihi yerler arasında saymamızı sağlamıştır.
Burası neresi? İçerisi yaz aylarında çok serin, kış aylarındaysa sıcaktır. Günümüzde oltu taşı, Rus taşı gibi el işçiliği yapılan atölyeler bulunmaktadır. Yöre halkı tarafından “Taşhan” olarak adlandırılmaktadır. Kervansaray, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, sadrazam Rüstem Paşa tarafından 1561 senesinde yaptırılmıştır.
Tam teşekküllü bir dinlenme alanı olarak inşa edilen kervansaray içinde ahır, imarethane, dükkanlar, dinlenmek için toplamda 32 oda gibi pek çok farklı bölüm bulunmaktadır ancak bu bölümlerin bir kısmı ne yazık ki günümüze kadar ulaşamamıştır. Erzurum’un serhat şehri olması nedeniyle kervansaray “ribat” olarak da bilinmektedir. Ribatlar geçmişte sınır karakolu olarak kullanılan yerlere verilen isimlerdir. Yapı, 1965 senesinde kapsamlı bir şekilde restore edilmiştir.
Neden gitmeliyim? Taş işçiliğinin inceliklerini görmek ve sevdiklerinize hediye almak için Rüstem Paşa Kervansarayı iyi bir seçenek olacaktır. Kervansaray, aynı zamanda Osmanlı kervansaray örneklerinin en güzellerinden biri olması nedeniyle bu konudaki meraklı ziyaretçiler için de oldukça ilgi çekici olmaktadır.
Özellikle oltu taşı üzerine bulunan dükkanlar ise Erzurum’a has hediyelik eşya ve hatıra arayanlar için iyi bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Tabi bir şey alacağınız zaman pazarlık yapmayı ihmal etmeyin. Dükkan sahiplerinin söylediği rakamın %40 altını teklif edin, kabul etmezlerse teşekkür ederek gezinize devam edin 🙂
Burası neresi? Nene Hatun’un muhteşem kahramanlık öyküsünü ve Kurtuluş mücadelesinde yaşanan zor günleri hissedebilmek adına mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir Aziziye Tabyaları… Tabya, 1867-1872 senelerinde Sultan Abdülaziz’in isteği ile Hamamderesi’nin kontrolü amacıyla 2068 metre yükseklikte yapılmıştır. C planı şeklinde 3 adet yapılan tabyalardan günümüze az bir kısmı ulaşabilmiştir. Tabyalar Osmanlı-Rus savaşlarında çok büyük çarpışmalara tanıklık etmiştir ve Ruslar tarafından top atışlarına maruz bırakılmıştır.
Neden gitmeliyim? Ruslar çatışmalar esnasında 2 ve 3 no’lu tabyaları ele geçirse de Nene Hatun ve bölge halkı müthiş bir savunma örneği göstererek Rus ordusunu geri çekilmeye zorlamış ve tabyaların geri alınmasını sağlamıştır. Nene Hatun’un mezarını ziyaret ettiğinizde onun gibi nice insanın çok büyük kahramanlık destanlarıyla bu vatanı kurtardığını düşüneceksiniz ve tüyleriniz diken diken olacak.
Kaçırmayın! Tabyaları ziyaret ederken, Mecidiye ve Kiremitlik tabyalarını da mutlaka görmenizi ve geçmişte ne büyük mücadelelerle bu vatan topraklarının savunulduğunu görün isteriz.
Burası neresi? Erzurum’un ünlü bakırcısı Hacı Mustafa’nın ölümünden sonra vasiyeti üzerine yaptırılan Bakırcı Camii, Erzurum’un Bakırcı Mahallesi’nde yer alan oldukça eski bir tarihi yapıdır. Sultan III. Ahmet döneminde, 1720 yılında Mustafa Ağa tarafından inşa ettirilen cami, 1902 yılında Osman Efendi tarafından onarım çalışmalarından geçirilmiştir. Son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü 2010 senesinde camide tadilat çalışmaları gerçekleştirmiştir.
Neden gitmeliyim? Kesme taştan yapılan cami girişinde, 1720 tarihli kitabe yer alırken minaresi kırmızı kamber taşından yapılmıştır. Aynı zamanda minare yakından incelendiğinde Milli Mücadele yıllarındaki Erzurum işgalinden kalma kurşun izleri görünmektedir.
Burası neresi? 1645 yılında Ebubekir oğlu Hacı Cafer tarafından yaptırılan Caferiye Camii, Cumhuriyet Caddesi üzerinde yer alan en eski yapılardan biridir. 2006 yılında çeşitli restore çalışmalarından geçirilen cami inşaatında kesme taş ve moloz taş kullanıldığı görülmektedir. Diğer yandan dört sütunun taşıdığı eğimli çatısı, öne ve yanlara açık üç kubbesi ile oldukça etkileyici ve farklı bir mimarisi vardır.
Burası neresi? Erzurum’un merkezinde Eski Hükümet Konağı’nın yakınlarında karşınıza çıkacak İbrahim Paşa Camii, şehrin en eski ibadethanelerinden biri. Cami, üzerinde yer alan kitabeye göre 1748 yılında Erzurum Valisi Yazıcızade Hacı İbrahim Ethem Paşa tarafından inşa ettirilmiştir.
Tek kubbeli kare planlı mimarisiyle Osmanlı mimarisinin tipik cami örneklerinden biri olan İbrahim Paşa Camii, kentteki çoğu cami gibi kesme taştan yapılmıştır. Caminin kapısının üzerinde 43×64 cm ölçülerinde bir kitabe yer almaktadır.
Neden gitmeliyim? 300 yıllık geçmişi ile zamana meydan okuyan İbrahim Paşa Camii, sahip olduğu yemyeşil bahçesi ile de insanın gönlünde huzur iklimi yaşatmayı başarıyor.
Burası neresi? Türk ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olarak gösterilen Kurşunlu Cami, kent merkezinde Menderes Caddesi üzerinde yer almaktadır. 1701 yılında dönemin Şeyhülislam’ı Feyzullah Efendi tarafından yaptırılan caminin kubbesi kurşunla kaplı olduğundan bu ismi almıştır. Kendisi aynı zamanda İstanbul‘da bulunan “Feyzullah Efendi Medresesi”ni de yaptırmıştır.
Burası “Feyziye” ve “Şeyhülislam Camii” olarak da adlandırılmaktadır. Mimarisi ise kesme taş ve kare planlı olarak inşa edilmiştir. Cami ile yan yana aynı isme sahip bir de medrese yer almaktadır.
Neden gitmeliyim? Kurşunlu Camii, sadece ibadet edilecek bir cami değil aynı zamanda milli mücadele için de önemli toplanma mekanlarından biri olmuştur. Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, şehrini düşmanlardan kurtarmak isteyen halk bu camide toplanmış ve selalar eşliğinde savaşmaya gitmiştir. Bu nedenle Erzurum’un en özel tarihi yerleri arasında bulunan bu camiye mutlaka zaman ayırmanızı öneriyoruz.
Burası neresi? Osmanlı döneminin Erzurum’a kazandırdığı ilk cami olan Lalapaşa Camii, diğer Osmanlı camilerine de örnek teşkil etmesi sebebiyle oldukça önemli bir tarihi yapıdır. 1562 yılında, Kanuni Sultan Süleyman’ın komutanı, Kıbrıs Fatihi Sadrazam Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan tarafından inşa edilen caminin yanında bir de mektep ve saray inşa edilmiş ancak bu eserler ne yazık ki günümüze kadar ulaşamamıştır. Camide çeşitli dönemlerde olmak üzere birçok kez onarım çalışmaları gerçekleştirilmiştir ve son olarak 2000’li yılların başında restore edilerek ibadete açılmıştır.
Lalapaşa Camii’nin ön plana çıkan özelliği ise Sultanahmet, Eminönü Yeni Camii ve Yeni Fatih Camii plan tipinde çizilmiş olup bu camilerden bir hayli küçük ölçüde inşa edilmiş olmasıdır. Caminin iç mekanında 28 pencere aydınlatmayı sağlamaktadır. Camiye ait süslemeler, şehrin Ruslar tarafından işgal edildiği sırada zarar görmüştür.
Caminin son cemaat yerindeki mihrabın üzerinde bulunan bir kitabede IV. Mehmed’in halkı vergiden muaf kıldığı bilgisi yazılmıştır. 1670 senesine ait olan bu kitabe, o dönem camilerin ibadethane olmasının yanı sıra halka duyuru yapılmak için de değerlendirildiğini göstermektedir.
Neden gitmeliyim? Erzurum’daki ilk Osmanlı camisi olması Lalapaşa Camii’ni özel kılan detaylardan biridir ve kendisinden sonraki camilerin yapılması konusunda bir örnek olmuştur. Caminin avlusunda bulunan ahşaptan, sekizgen şadırvan da es geçilmemesi gereken ve caminin değerini arttıran noktalardan biridir.
Burası neresi? Erzurum’da bulunan Ulu Cami, aynı zamanda “Atabey Cami” adıyla da biliniyor. Adını Irak Selçuklularının lideri Atabeg Kızıl Arslan’dan alan cami, hala ibadete açık. Yapı Saltuklu Emiri Nasreddin Aslan Mehmet tarafından 1179 senesinde yaptırılmıştır. Sultan IV. Murad döneminde depo olarak kullanılan cami, 6000 kişilik kapasitesiyle şehrin en büyük camisi konumunda.
Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Atabey Camii’nin beş kapısı bulunuyor ve bu kapıların her biri farklı bir yapıya sahip. Cami, ilki 1639’da, sonuncusu ise 1964 senesinde olmak üzere toplamda 5 defa tadilattan geçerek günümüze şu anki haliyle ulaşmıştır. Camide 28 pencere aydınlatmayı sağlarken 40 sütun caminin ayakta durmasını sağlamaktadır.
Neden gitmeliyim? Şehrin en büyük kapasiteye sahip ve en eski camilerinden biri olan Ulu Cami, estetiği ve tarihi dokusu ile görülmeye değer. “Kırlangıç kubbe” olarak adlandırılan ve özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki şehirlerimizde geçmişte çok fazla uygulanan bir yöntemle yapılmış kubbe şekli ise hayli ilgi çekicidir.
Burası neresi? 963-973 yılları arasında yapılan Öşvank Kilisesi, şehrin en eski ibadethanelerinden biri. Kilise, Uzundere’ye bağlı Çamlıyamaç Köyü’nde bulunmaktadır. Bagrad Hanedanlığı döneminde mimar Öşklü Grigor tarafından yapılan kilise, Gürcü Hristiyanlar için kutsaldır. Haç planlı kilise; mimari yapısı ve süslemeleriyle de oldukça etkileyici. Özellikle renkli taşlarla yapılan süslemeler ve kabartma şeklinde ortaya çıkarılmış çeşitli figürler dikkat çekmektedir.
Kilisenin büyük kubbesi zamanla yıpranınca Bizans İmparatorluğu döneminde, 1022-1028 yıllarında 2’nci Basileios ve 7’nci Constantin tarafından sağlamlaştırılmıştır. Kilise içerisinde ibadethane dışında hamam, vaftizhane, mutfak, odalar, kütüphane gibi yaşamsal ihtiyaçların karşılanabileceği bölmeler de yer almaktadır. Yapı, 19. yüzyılın sonlarından 1980 senesinde kadar cami olarak da kullanılmıştır.
Neden gitmeliyim? 11. yüzyılda itibaren Hristiyan Gürcüler için çok önemli bir dini merkez olmuştur ve 15. yüzyıla kadar da bu durum devam etmiştir. Bu açıdan bölgenin önemli manevi ziyaret durakları arasında gösterilmektedir. 1985 senesinde tescillenerek koruma altına alınmış olması da kilisenin kültürel açıdan ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu kanıtlamaktadır. Tabi yakın zamanda restore ediliyordu, bu nedenle yetkililerde kiliseyi ziyaret edip edemeyeceğinizi mutlaka teyit etmenizi öneriyoruz.
Burası neresi? 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Ruslar tarafından yaptırılan kilise günümüzde yalnızca turistik amaçlı hizmet veriyor. Kiliseye ait herhangi bir kitabe bulunmadığı için çok detaylı bilgiye ulaşılamamaktadır. Büyük bir bölümü günümüze kadar ulaşan Oltu Rus Kilisesi, zaman zaman define arayanlar tarafından tahrip edilse de ihtişamını sürdürmeye devam ediyor. Kilisenin 2017 yılında alınan karar neticesinde, gerçekleştirilecek restorasyon çalışmalarının ardından kütüphane olarak hizmet vermesi bekleniyor.
Burası neresi? Hahuli Manastırı içerisinde yükselen Meryem Ana Kilisesi’nin yapım tarihi 916-1001 yılları olarak bilinmektedir. Yapı, içinde bulunduğu manastırın isminden dolayı “Haho Kilisesi” olarak da bilinmektedir. Kilise, Tortum ilçesine bağlı olan Bağlarbaşı Köy sınırları içinde yer almaktadır. 19. yüzyılda camiye dönüştürülmüştür ve “Taş Cami” ismiyle anılmaya başlanmıştır.
Bağdat Kralı III. Davut tarafından Tortum ilçesinde yaptırılan kilise etrafı ise manastırı oluşturulan yapılar ile çevrilidir. Kilise dönemin en kaliteli kesme taşlarından yapılmış olup içerisinde aslan, boğa, kartal, grifon gibi figürlere sıkça yer verilmiş. Diğer yandan iç mekan duvarlarında İncil’den alınma Hz. İsa ve Meryem’i tasvir eden freskleri görebilirsiniz.
Burası neresi? İlhanlılar tarafından yapılan Yakutiye Medresesi, Anadolu’da kapalı avlusu bulunan medreselerin en büyüğüdür. Anadolu’ya gelen Türklerin yaptığı ilk eserlerden biri olan medresede, Orta Asya Türklerine ait figürler görebilmeniz mümkün. 1310 senesinde inşa edilen medresenin İlhanlı döneminde, Hoca Yakut Gazani tarafından yaptırıldığı bilinmektedir ve Selçuklu dönemi geleneksel mimari unsurlarına göre inşa edilmiştir.
Genel anlamda her detayı ilgi çekici olan medresenin devasa taç kapısı ve burma desenlerle bezenmiş minaresi ise ilk dikkat çeken detayların başında gelmektedir. Avluyu kapatan mukarnaslı kubbe de gene ziyaretçileri kendisine hayran bırakan noktalar arasında bulunuyor. Yapı, 1995 ve 2009 yıllarında restore edilmiştir.
Neden gitmeliyim? Günümüzde Türk-İslam Eserleri Etnografya Müzesi olarak kullanılan yapı; mimarisi ve barındırdığı eserlerle dikkat çekiyor. Burası aynı zamanda Erzurum’da bulunan en gösterişli yapılar arasında yer almaktadır.
Burası neresi? Erzurum’daki bir başka Selçuklu mimarisi olan Çifte Minareli Medrese, şehrin sembolü haline gelmiştir. Medresenin tam yapım yılı bilinmese de ortak düşünce 13. yüzyılda yapıldığı yönündedir. Selçuklu Sultanlarından olan Alaaddin Keykubat’ın kızı Hundi Hatun ya da İlhanlı Hanedanlarından biri olan Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olma ihtimali üzerinde durulmaktadır ve bu nedenle yapı, “Hatuniye Medresesi” olarak da anılmaktadır.
Medrese 35×46 metre gibi oldukça geniş bir dikdörtgen alan üzerinde yer almaktadır. 2 katlı olarak inşa edilen yapı, dört eyvanlıdır. Zemin katta on dokuz odası bulunan yapının ikinci katında ise 18 oda sıralanmaktadır. Taç kapıda çift başlı kartal, iki yılan gibi Orta Asya Türklerine özgü semboller işlenmiştir. Minaresindeki turkuaz renkli panoda “Allah” yazısı göze çarpmaktadır.
Öğrencilerin ve hocaların odalarının sıralandığı medresede, yine Yakutiye’de olduğu gibi Orta Asya Türklerine ait ögeleri görmek mümkün. IV. Murad döneminde tophane ve kışla olarak kullanılan yapı, günümüzde müze ve sergi salonu olarak kullanılıyor.
Neden gitmeliyim? Çifte minareli medrese, Erzurum’un sembol tarihi yerlerinin başında gösterilmektedir. Medrese içinde bulunan, mumyalığa sahip kümbet, Anadolu’nun en büyük türbesi olma özelliği ile medreseyi daha ilgi çekici kılmaktadır.
Burası neresi? Üç Kümbetler, UNESCO tarafından Türkiye‘de dünya mirası kabul edilen ilk eser olması ve Anadolu’da inşa edilen ilk eserlerden sayılması nedeniyle oldukça önemli ziyaret noktalarından biridir. Her bir kümbetin farklı mimari özelliklere sahip olması da önemli bir diğer noktadır.
Anadolu’da yer alan anıt mezarların en güzel örnekleri olarak gösterilen Üç Kümbet’ten en büyüğünün Emir Saltuk’a ait olduğu ve 12. yüzyılın sonlarında yapıldığı bilinmektedir. Bu kümbet diğer iki kümbete göre daha büyük boyutlardadır ve diğer ikisinden farklı olarak sekizgen bir formda inşa edilmiştir.
Diğer kümbetlerin sahipleri bilinmezken 14. yüzyılda inşa edildiklerine dair bazı kanıtlar bulunmuştur. 1956 yılında Milli Eğiti Bakanlığı tarafından onarım çalışmalarından geçen kümbetler aynı zamanda Erzurum’un en meşhur tarihi yerleri arasındadır.
Burası neresi? 1298 yılında Selçuklular tarafından yaptırılan Çobandede Köprüsü, kendi döneminin izlerini yansıtıyor. Yedi kemer olarak inşa edilen köprünün altı kemeri günümüze kadar ulaşmıştır. Dönem dönem onarım çalışmaları yapılsa da köprü, günümüzde kullanılmıyor. Yine de sabahları muhteşem bir görünüme sahip köprüyü, mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Çobandede Köprüsü Efsanesi; Efsaneye göre Selçuklu beylerinden biri Aras Nehri üzerinde bir köprü yapılmasını emreder. Ustalar hemen çalışmaya başlar ancak ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bir türlü temeli atmayı başaramazlar. Bu sırada yanlarına gelen bir çoban ne yaptıklarını sorar. Onlar da köprü inşa etmeye çalıştıklarını ancak temeli bir türlü atamadaklarını söyler. Bunun üzerine çoban ustalara yedi noktayı işaret eder ve ortadan kaybolur. Ustalar durumu beylerine anlatınca, çobanın aslında Hızır olduğu düşünülür ve onun gösterdiği yerlere temel atılır. Böylece temel tutar ve köprü yapılır. Bunun üzerine köprüye “Çobandede Köprüsü” ismi verilir.
Burası neresi? Atatürk’ün Kurtuluş Mücadelesi için çabaladığı dönemde, 1919 senesinde Erzurum’a geldiği sırada 52 konakladığı bu konak, günümüzde onun anısına müze olarak konuklarını ağırlamaktadır. Konak, 19. yüzyılda Erzurum’un zenginlerinden biri tarafından yaptırılmıştır.
Atatürk 9 Temmuz tarihinde şehre Hüseyin Rauf Bey ve arkadaşları ile yerleşerek ülkenin geleceğini kurtarmak adına Erzurum Kongresi’nin hazırlıkları ile ilgili çok önemli adımlar atmıştır. Konak, 9 ay boyunca Alman konsolosluğu olarak görev yaptıktan sonra Erzurum’un kurtuluşu olan 12 Mart 1918 tarihinden sonra vali konağı olarak hizmet vermiştir.
30 Eylül 1924 senesinde konağın anahtarı ve tapusu Atatürk’e hediye olarak takdim edilmiştir. 1930-1934 yılları arasında kolordu komutanının ikametgahı olarak kullanılan konak, Atatürk’ün vefatının ardından kızı Makbule Hanım’a ve onun vefatının ardından da isteği ile Çocuk Esirgeme Kurumu’na devredilmiştir. 1980 yılına kadar bu kurum tarafından kullanılan konak, ardından 1984 senesinde Kültür Bakanlığı’na geçmiş ve Atatürk Evi Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Neden gitmeliyim? Müze içinde ziyaretçiler çeşitli dekorlarla ve balmumu heykellerle Erzurum Kongresi döneminin zorlu şartlarını tahayyül etme olanağı bulmaktadır. Atamıza ait çeşitli objeler de misafirlerin duygulu ve etkileyici anlar yaşamasına fırsat tanımaktadır.
Burası neresi? Yakın zamanda müze olarak hizmet vermeye başlayan bu yapı, Cumhuriyet öncesi Ermeni asıllı kişiler tarafından kullanılmaktaydı. Cumhuriyet sonrası ise bu kişilerden alınan yapı, idari açıdan önemli görevler üstlenmiştir ve 23 Temmuz 1919 tarihinde milli mücadelenin çok önemli ayaklarından biri olan Erzurum Kongresi’ne ev sahipliği yapmıştır. Bina aynı zamanda “Erzurum Resim Heykel Müzesi ve Galerisi” ismiyle de anılmaktadır.
Neden gitmeliyim? Resim ve heykel konseptinde kurulan ülkemizdeki üç müzeden biri olması nedeniyle önemli bir yere sahip olan müze içinde ziyaretçiler kongrenin yapıldığı o etkileyici salonun atmosferini hissedebiliyorlar. Müze içindeki heykeller ve resimler ise insanlar o günleri zihinlerinde daha net bir şekilde canlandırmasın olanak tanımaktadır. Bizce her Türk genci mutlaka bu müzeyi görmeli ve bu günlere ne zorlu şartlar altında gelindiğini hissetmeli.
Hamburg Nerede? Hamburg, Avrupa’nın Almanya şehrinde bulunmaktadır. Ülkenin Berlin’den sonra ikinci büyük şehridir. Hamburg Hakkında: Almanya’nın…
İstanbul’un Anadolu yakası Karadeniz kıyısında bulunan Şile, şehir merkezine yaklaşık 80 kilometre uzaklıktadır. İstanbul’un en…
Tiran Nerede? Hangi Ülkede? Tiran, Balkanlar’da bulunan Arnavutluk’un başkenti, aynı zamanda en büyük şehridir. Arnavutluk…
Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı ziyaret ettiğinizde, yoğun kargaşa yaşayan bir ülkenin geçmişini ve bugününü keşfedeceksiniz. Gelin…
Bir peri masalı için adeta bir fon gibi duran romantik ve ilham verici bir şehirden…
Napoli nerede? & Hangi ülkede? İtalya Yarımadası'nın batı kıyısında Roma'nın 120 mil güneydoğusunda bulunan Napoli,…
Yorumları Gör
İspir Kalesi bence restore edilmeli , daha önemli hale geleceğine inanıyorum gerçekten harap olmuş bir kale tarihimize sahip çıkmamızı öneriyorum sayın eruzurum valisi ve belediye başkanı.
Erzurum tarihi yerler arasında önede gelen yerler arasinda böyle ilgisiz bakımsız olmazsı şaşırtıcı gerçekten.