Orta Avrupa ülkesi olan Slovenya; güneybatısında Adriyatik Denizi, batısında İtalya, kuzeyinde Avusturya, kuzeydoğusunda Macaristan, güney ve doğusunda Hırvatistan’a komşuluk ediyor. Tarihinde Yugoslavya Sosyalist Federasyon Cumhuriyeti’ne bağlı olan Slovenya, 25 Haziran 1991 yılında bağımsızlığına kavuşmuş. Başkenti Ljubljana olan ülkenin resmi dili Slovence olarak bilinse de İtalyanca ve Macarca da ülkede sıkça kullanılan diller arasında yer alıyor. Nüfus oranı son sayımlara göre 2.046.976 olarak belirlenen ülke halkının birçoğunu Slovenler oluştursa da bazı bölgelerde Sırp ve Hırvat azınlığına da rastlamanız mümkün.
Slovenya’ya gider gitmez ziyaret etmeniz gereken en önemli tarihi bölge Ljubljana Kalesi demek yanlış olmaz. Turistlerin yoğun olarak ilgi gösterdiği bu kalenin etrafı yeşilliklere çevrili olduğundan ziyaretçilerini kalenin tepesinde mis gibi doğa manzarası ve tertemiz bir atmosfer bekliyor. Mimarisiyle de oldukça dikkat çeken kaleye çıkmak için yürüyebilir ya da füniküler hattını kullanabilirsiniz. Ülkenin hemen hemen her yerinde yeşil alanların bolluğuna şahit olmanız olası. Bu alanlara verilebilecek bir diğer örnek ise Tivoli Parkı olarak gösteriliyor. Parkı, 1813 yılında Fransızların Podturn Manor ve Cekin hanelerinin bahçelerini bir araya getirerek oluşturduğu biliniyor.
Preseren Meydanı, binlerce kalabalığı buluşturan şehrin en ünlü meydanlarından biri halini almış durumda. Geçmişten günümüze birçok yapıyı içinde barındıran bölge birbirinden eşsiz mimari eserleri de gezip görmenize olanak sağlıyor. Slovenya Ulusal Müzesi, ülkenin bilinen en eski ve görkemli müzesi ve mimari harikası aynı zamanda her dönem binlerce turiste kapılarını açarak onlara inanılmaz anlar yaşatıyor. Slovenya’nın Koper şehri de kesinlikle görülmeye değer yerlerden. Özellikle Assumption Katedrali ve Tito Meydanı Koper’i turizm cenneti haline getiren en önemli etkenler.
Maribor’daki Eski Şarap Evi bölge kültürünün ve geleneksel şarap ruhunun rehberler eşliğinde anlatıldığı olağanüstü bir yapı. Maribor Regional Müzesi, arkeoloji ve etnografya alanlarında kendini oldukça geliştirmiş bir müze olmasıyla beraber gelen turistlere ülkenin en mükemmel koleksiyonunu da sunarak adeta görsel bir şölen yaşatıyor. Kranj şehrine gidip de görmeden dönmemeniz gereken en önemli yapılar; Korka Nehri, Spital Kule, Plague Kilisesi, Former Post Office (Eski Hükümet Binası), Sava Nehri şeklinde sıralanabilir.
Ülkede şehir içi ulaşımınızı çoğunlukla otobüs hatlarıyla sağlamanız mümkün. Aynı zamanda şehirlerarası yolculuk için de otobüs kullanabileceğiniz gibi tren de artı bir alternatif olarak karşınıza çıkabilir. Hatta ülkenin bazı bölgelerinde öğrencilerin okula gitmek için bisiklet veya scooterı yaygın bir şekilde kullandığını da görebilirsiniz. Tatil rotanızı Slovenya üzerine oluşturduysanız gezi için en uygun ayların, mayıs, haziran, temmuz ve ağustos dönemleri olduğu belirtiliyor. Türkiye üzerinden Slovenya’ya İstanbul’dan Ljubljana’ya aktarmasız olarak 2 saatte ulaşmanız muhtemel.
Schengen ülkeleri arasında bulunan Slovenya’ya girişlerde Bordo Pasaport sahipleri için vize şartının aranırken; Yeşil Pasaport, Diplomatik ve Hizmet sahiplerinden ise 180 günde 90 günü aşmadıkları müddetçe vize istenmiyor.