“Kuzey’in Paris’i” unvanlı, Letonya’nın başkenti ve Riga Körfezi’ne kıyısı olan kent, Daugava Nehri’nin sağ tarafında eşsiz bir konuma sahip. Tek kelimeyle göz kamaştıran Art Nouveau binalarının bir kısmının da UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer aldığını hatırlatalım. Kuzeydoğu Avrupa’nın en turistik liman kentlerinden biri haline gelen Riga, kıyısını paylaştığı Daugava Nehri ile Baltık Denizi’ne açılıyor.
Şehir merkezine Satekles Caddesi üzerinden geldikten sonra New York tarzı animasyonlu panolu modern saat kulesi hemen dikkatinizi çekecek. Saat Kulesi’nin hemen yanı başında, cadde boyunca uzanan modern bir bina daha göreceksiniz. Dış cephesi aynalardan ve ahşap benzeri bir malzemeden yapılmış olan bu binanın adı ise Origo (sinema, süpermarket ve çeşitli özel mağazalar içeren bir alışveriş merkezinin adı).
Sovyet işgalinde (1944-1991) tamamlanan binaların yan yana sıralandığı Old Town (Eski Kent) çok farklı bir auraya sahip. Ortodoks kiliseleri bile kendi başına ayrı birer mimari harika. Şehrin tarihi merkezinden uzaklaştıkça binalar daha çok Rus HLM mimari tarzlarını yansıtıyor (Habitasyon loyer modéré; Fransız kamu / özel konut birimleri). Bruninieku gibi daha pek çok sokakta bu tarz binalara rastlamanız olası. Orijinal adıyla Rigas Doms ya da Riga Katedrali, Daugava Nehri manzarası ile adeta göz dolduruyor. 25 Haziran 1211 senesinde yapımına başlanan bu gösterişli katedral, 1710 yılındaki Riga kuşatmasında inanılmaz hasar görmüş ve en son da 2011 senesinde kapsamlı bir restorasyon geçirmiş. Günümüzde Riga ve Navigasyon Tarigi Müzesi’ni de bünyesinde barındıran katedral için en az yarım gününüzü ayırmalısınız. Şehrin simgesi haline gelen Riga Kalesi ise 1330 senesinde inşa edilmekle birlikte geçmişten bugüne pek çok hükümdarın da resmi konutu olmuş.
Resmi para biriminin Euro ve resmi dilinin de Letonca olduğu Riga’da Rusça ve Polonyaca dilleri de yaygın bir şekilde konuşuluyor. Soğuk iklim kuşağında yer alan ve kış aylarında sıcaklıkların -25 santigrat dereceye kadar gerilediği Riga’ya ya ilkbahar ya da yaz aylarında gitmenizde fayda var. Hem Antalya hem de İstanbul’dan direkt uçuşların gerçekleştiği Letonya’nın başkenti Riga’ya diğer Avrupa şehirleri üzerinden ulaşmak da mümkün. Şehir merkezine yaklaşık 30 dakikalık sürüş mesafesinde olan Riga Uluslararası Havalimanı’na vardıktan sonra tek yapmanız gereken, taksi veya toplu taşıma araçlarını kullanmak. Bir diğer seçenek de (tabii şehirde kalacağınız süreye bağlı) havalimanından araç kiralamayı da düşünebilirsiniz.
Düşük bütçeli gezginlerin genellikle hostelleri tercih ettiği Riga’da şehir merkezinde yer alan lüks oteller de bulunuyor. Her bütçeye uygun konaklama tesisinin olduğu Riga’da her yere yakın mesafede olmak istiyorsanız eğer Old Town’daki otelleri araştırabilirsiniz. Şehir içi ulaşımda genellikle tramvay, troleybüs ve otobüslerin kullanıldığı şehirde kısa mesafeler için taksileri de tercih edebilirsiniz.
Umuma mahsus (bordo) pasaport sahibi Türk vatandaşlarının Letonya/Riga ziyaretleri için Schengen vizesi almaları gerekiyor. Siyah, Gri ve Yeşil pasaport sahipleri ise 90 günü aşmayan seyahatlerinde vizeden muaflar.